"Fransa - Türkiye Moda Köprüsü" Paneli
İstikamet: Fransa-Türkiye Moda & Tasarım Atölyesi. Günüm, işlerini çok sıkı takip ettiğim, başarısına gıpta ettiğim, Seda Domaniç modaretörlüğünde moda paneliyle başladı…
Galatasaray’daki Fransız Sarayı’nın girişine adım atınca ise her şey daha büyüleyici bir hal aldı. Kapılar açılınca, çalışmalarını beğenerek takip ettiğim, genç yaşına rağmen başarısına gıpta ettiğim, Vogue Türkiye genel yayın yönetmeni Seda Domaniç modaretörlüğünde moda paneli başlayacaktı.
Program gereği giriş konuşmasını Fransız başkonsolosu yaparken, İstanbul’daki Fransız imzalarından bahsetti. İHKİB başkanı Hikmet Tanrıverdi ise Istanbul Fashion Week’in Fransa’nın moda başarısından ilham aldığını söylemeden geçmedi. Hep inandığım bir şey var ki, insanlar hayal kurdukça ve arzuladıkça büyürler. Cumhuriyetin 100. yılı, 2023 için Türkiye’nin, İstanbul’un hedefi yüksek: 4 ana moda şehrinden biri olmak. Dünyada haklı bir üne sahip tekstil sektörümüzün, yaratıcı dâhileriyle, doğru basın ve iletişim kadrolarıyla, hedefe yönelik başarılı stratejilerle çalışmasıyla bu hedef hiç de zor değil.
Nelly Rodi Ajansı Moda Müdürü, Nathalie Rozborski modanın çarklarının yönünün ilerleyen sezonlarda çok ciddi değişimlere uğradığını müjdeledi. Alıştığımız akımlar bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlıyor öyle değil mi? Büyük markaların tasarımcılara yer verdiği kapsül koleksiyonlarının da artık oyunun önemli oyuncularından olduğunu belirtti – ki bu değişime H&M, Target gibi büyük zincir mağazalardan aşina olmaya başladık. Öyleyse gelsin Valentino’lar, Versace’ler… Bu işbirlikleri sayesinde birçok gardırop tasarımcı parçalarıyla göz dolduruyor…
Rozborski, yeni donemin kilit kişiliklerinin ise sanat yönetmenleri olduğu, yönetmenlerin görsel medya ve sanat alanında tam donanımlı olacaklarından bahsetti. Ve biz, moda severleri daha kaliteli tasarımların beklediğini de müjdeledi.
Panelde moda sektöründeki değişim ve yeni trendler, İstanbul-Paris moda ilişkisinin yanında, Paris’in moda fuarları ve moda haftaları konusunda neden bu kadar başarılı olduğu da tartışıldı. Sektörün ileri gelen fuarlarından, Who’s Next Fuarı Başkanı Xavier Clergerie ise zamanın önemine dikkat çekti, markaların yılda en az 4 koleksiyon sunmasının ve belki de Paris’teki fuar sayısının patlama nedeninin bu olduğunu söyledi. Türkiye’nin satın alma oranı gerçeğinin Fransız moda sektörünün dikkatini çektiğini belirtti, satın alma sıralamasında 3. sıradaki hazır giyim devi İspanya ile yarışan Türkiye 4. sırada yer alıyor. Konu Who’s Next fuarından açılınca, Arzu Kaprol de markasının ilk bu fuarla dünyaya açıldığını ekledi. İki buçuk yıldır Paris Moda Haftası resmi takviminde olan başarılı tasarımcının, şu anda Harrods, Harvey Nichols, Barneys gibi büyük lüks mağazalaınrda ürünleri satışa sunuluyor. Birçok tasarımcının ikilemde kaldığı, Paris ve Londra moda haftalarından, Arzu Kaprol İstanbul temelli markasının yolunun Paris’ten geçmesinden oldukça memnun.
Türk moda sektörünün Paris sempatisinin yanında, 9 yıldır TRANOI fuar organizatörlüğü yapan Micheal Hadida Türk tasarımcılarından çok etkilendiğini, Paris moda haftasında Türklere özel bir platform kurulması gerektiğini belirtti. Umarım bu dilek lafta kalmaz ve Türk tasarımcılarımız da dünya standartlarında bir organizasyonun parçası olurlar, zira bu durum aklıma “Böyle bir platformun hakkını verecek kadar genç tasarımcı potansiyelimiz var mı?” sorusunu getirdi.
Tam şüphelerim arasında gidip gelirken, Moda Tasarımcıları Derneği başkanı Mehtap Elaidi bünyelerinde bulundurdukları 150 kaliteli Türk tasarımcı için Paris’in doğru bir kanal olduğunu düşündüğünü belirtti. İstanbul’da açılan birçok moda okulu üzerinden mezun olmuş genç profesyonellerin çok iyi işler çıkardığından bahsetti. Seda Domaniç’in deyimiyle “giderek genişleyen bu aile” için umarım bu söz diplomaside kalmaz, tasarımcılarımızın önü açılmış olur.
Vizon Deri yönetim kurulu başkanı Asim Kadri Soygül, fındık üretiminden bile önce gelen bazı deri materyallere dikkat çekerken, Bijorhca fuar ekibinden Richard Martin ise, Türkiye’de kuyumculuğun çok ileri düzeyde olduğunu ve Türk markalarını da aralarında görmekten mutluluk hissedeceğini söyledi. Bu ikilinin odak noktası ise yaratıcılıktı. Tekstil ve değerli taş adına büyük endüstrilere sahip bir ülkenin markaları, yaratıcılık ve tasarım olgularını da bünyelerine katarlarsa, bu ülke hiç zorluk çekmeden dünya devi olabilirdi…
O zaman önce genç tasarımcılara not: İşbirliğine açık olmak ve yeni fikirlerle Türk Moda dünyasını, isinizi, adınızı ileriye götürmek sizin elinizde. Her ne kadar bu yazdıklarım o kadar kolay olmayacaksa da, biraz sabretmek gerek, zevki olan müşteriyi, Arzu Kaprol’un deyimiyle en önemli “ilham”ı kazanmak için, eldeki materyali farklılaştırmak gerek.
İkinci not ise, markalara… Yeni bir yüz oluşturmak , yeni tasarımlar peşinde koşmak, yeni trendleri takip etmek bir dünya ismi olmanın koşulları. Eğer büyük olmak istiyorsanız, büyük oynayın; endüstrinin yeni girişimcilerine yol açın, bir gün göreceksiniz ki aynı yolda beraber koşuyorsunuz, durmadan…
İlk yorumu siz yazın!