Mitolojik Çağdan Sosyal Medya Çağına Kurmaca Kimlikler Sergisi
Sevgili “Özçekimciler” sanatın konusuna ve sanatçının problemlere bakış açısına yenik düştünüz! Maalesef kendinizi güzel göstereceğiniz yer bu sergi değil.
Galerist’e bizlere sunulan Rasim Aksan’ın Narcissus isimli yeni sergisi, çağımızın sosyal hastalıklarından biri olan “selfie” Türkçeleştirilmiş hali ile özçekimlerden beslenerek ortaya çıkmış hipergerçekçi bir sergi.
Çok uzaklara gitmeden sadece kendi instagram hesaplarımıza, arkadaşlarımızın facebook sayfalarına bakarak durumun git gide ne kadar vahimleştiğini görmemek imkansız. İnsanlar her gün, yüzleri, ifadeleri, görünümleri bir önceki günden bir seviye üste çıkmış gibi üst üste kendilerini sergileyecekleri pozları paylaşıp, daha çok beğenilme arzusu ile sosyal medya ortamlarında paylaşımlarda bulunuyorlar.
Adını nergis çiçeğine veren kahramanımız Narkissos’un adının geçtiği mit, suda kendi yansımasını görüp ona aşık olan ve kendine aşkından günden güne eriyip giden bir kahramanın cezalandırılma efsanesidir. Esra Çavuşoğlu’nun sergi metninde akıllı telefonların vizörlerinin bize döndüğü andan itibaren bizlerde suya yansıyan imgemizle yetinmiyor; en iyi, en hoş, en güzel, en seksi görünebileceğimiz yasnımaları bizzat kendimiz hazırlıyoruz. Narkissos’a en azından sudaki yansıması yetiyordu, bizler çeşitli efekt programları ile kendi yansımamıza dahi müdahalelerde bulunarak üçüncü kişilerin beğenisine sunuyoruz.
Rasim Aksan bu hastalıklı duruma değinerek, kendisine gönderilen veya kendisinin seçtiği imajları karakalem ile inanılmaz gerçekçi bir şekilde resmederek izleyicilere sunuyor. Boyut olarak küçük ebatlarda çalışması doğrudan fotoğraf izlenimi oluşturuyor. Bu inanılmaz gerçekçi resimler vücut teşhiri gibi görünse de, mekanları ve karakter analizlerini okutup bizleri birer gözetmene çeviriyor.
Sergide aynı zamanda büyük ebatlarda airbrush tekniği ile oluşturulmuş hipergerçekçi hayvan resimleri mevcut. Sanatçının hayvan metaforuyla ülkenin siyasi kutuplaşmalarına birer göndermede bulunurken, sergi metninde şu şekilde aktarılıyor; temelde insanlar sosyal hayvanlardır, bu doğrultuda da sevilme, onaylanma ve ait olduğu gruplara kabul edilme iç güdüsüyle hareket ederler. Her ne kadar özçekim kişinin kendini, yakından ve zaman zaman tüm mahremiyetini ortaya koyarak çekmesi olsa da, aslında bu tamamen dış dünyanın beğenisine yönelik olarak yapılan bir hareket değildir, aynı zamanda kişinin kendi imajından haz almasıdır.
Sergiyi sevme nedenlerimden birisi, sosyal medya sayesinde, belki hiç artistik amaçlara hizmet etmeyen bedenlerin öne çıkma, daha çok arzulanma duygularına rağmen, aslında bu sosyal hastalığın sanatın konusu olması, bu bedenlerin birer sanat malzemesine dönüşmesi ve bize dayatılan erotizmin sanatın konusuna ve dertlerine yenik düşmesi.
Diğer bir neden kara kalem çalışmalar inanılmaz derecede gerçekçi, ışık patlamaları, yansımalar harika ve her resmin ismi birer #hashtag ile belirtilmiş, çağımızı çok güzel anlatan ve gelecek nesillere referans olabilecek, arşiv değerinde bir sergi.
Sosyal medya ortamlarında arkadaşlarınızın günde en az 1 kez paylaştığı özçekimlerden sıkıldıysanız, sergiyi 18 Ekim’e kadar mutlaka gezin ve “Narsisizm Kültüründe Narkissos Olabilmek” metnini ve Milliyet köşe yazarı Filiz Aygündüz’ün sergi hakkındaki düşüncelerini mutlaka okuyun.
İlk yorumu siz yazın!