Sevgili Arsız Ölüm - Dirmit: Bi' İyi, Bi' İyi Oyun ki!
Hani bir oyunu öyle çok beğenirsiniz de, herkese anlatmak istersiniz, onlar da izlesin ve en az sizin kadar alkışlasın dersiniz ya, işte Sevgili Arsız Ölüm-Dirmit de böyle bir oyun. Hatta oyunu Hakan Emre Ünal yönetirse, Dirmit’e hayran bırakan oyunculuğuyla Nezaket Erden hayat verirse ve Latife Tekin’in bu özel romanını, güçlerini birleştirip uyarlayan da her ikisi olursa, beğeniniz bir basamak yukarı çıkar ve içiniz titreyerek oyundan ayrılırsınız.
Seyyar Sahne, yine iyi ki yapmış, iyi ki sahnelemiş dediğimiz bir oyunla daha karşımızda. Latife Tekin’in en sevdiklerimizden Sevgili Arsız Ölüm romanından hareket ederek Dirmit karakterini, tiyatro sahnesine taşınmış ve geçen sezon gibi bu sezonun da en izlenilesi oyunları arasında yerini almış. Roman dediysek, her sayfası değil sahnede gördüğümüz. Dirmit’in bir gecesiyle romanın genel bir özeti bize anlatılıyor. Nice Dirmit’lerin ve kendisiyle aynı kaderi paylaşan milyonlarca Dirmit’in dünyası bize sunuluyor.İzlerken “Ah Dirmit” diyorsunuz, “ne umutlarla geldiğin İstanbul, o dizilerde göründüğü gibi değilmiş, öyle villalarda oturulmuyor, etrafında hizmetçiler pervane olmuyor, lüks arabalarla Bebek’te üç-beş tur atılmıyormuş.” Bir çocuk gözüyle hayaller büyük, gerçekler de bir o kadar acı oluyor. Üstelik Dirmit gibi bir aileniz varsa, gelenekleri ve inancı arasında sıkışan anne-babayla, İstanbul’dan dayak yiyip tutunamayanlar arasına katılan abileriniz başınızda bitiyorsa ve her şey dönüp dolaşıp evdeki kız çocuğunun/kardeşin namusuna bağlanıyorsa, ya Dirmit gibi çıkış yollarıyla ayakta kalırsınız ya da o tek göz odada siner gidersiniz. “Yine de helal olsun Dirmit sana! Bu düzene dayanmak adına denediğin her şey için, kendi yarattığın dünyanı ne zaman yıkmaya çalışsalar başka bir eylemle yine güzelleştirdiğin için. Sen hep söylediğin şarkılarla, sakladığın kitaplarla, ettiğin danslarla ‘bi’ iyi, bi’ iyi ol’, tamam mı?”
İşte bu duygularla ve Dirmit’e sıkıca sarılma isteğiyle ayrıldım oyundan, önce yönetmeni Hakan Emre Ünal’ı alkışlayarak. Daha önce Roland Topor’un Masanın Altında öyküsünü Trom isimli oyunuyla sahneye taşımıştı ve en beğendiğim oyunlar arasında yer almıştı. Şimdi ise Sevgili Arsız Ölüm’ü, Nezaket Erden ile birlikte sadece bir karakter üzerinden bize sunuyor. Gerçekten bu işi çok iyi biliyor ve yapıyor.
Dirmit karakterini canlandıran Nezaket Erden’e ve oyunculuğuna gelince, kullanacağım tek tanım var: “resmen döktürüyor.” Dirmit, kitabın sayfalarından çıkmış, ete kemiğe bürünmüş, karşımızda duruyor. Yaklaşık seksen dakikalık tek perde boyunca hem Dirmit hem de Dirmit’in babası, annesi, abileri ve sevdiği arkadaşları oldu. Yeri geldi bizi köyüne götürdü, sırdaşıyla tanıştırdı, yeri geldi koysalar iki saat bile duramayacağımız rutubetli tek göz evine hapsetti. Tüm bunları Nezaket Erden tek başına, Dirmit’i taklit emeden ama o saflığını yansıtıp tüm olumsuzluklara rağmen bırakmadığı inadına sarılarak ve hayata duruşunu içinde hissederek yaptı. Sahnede herhangi bir dekor olmadığına, sadece yeni arkadaşı “kepçe”nin yanında durduğuna dikkatinizi çekerim. Hayal edeceğimiz alanı öyle güzel sundu ki, bize de arkamıza yaslanıp Dirmit’in dünyasına dalmak düştü.
Peki, Sevgili Arsız Ölüm-Dirmit fikri nasıl ortaya çıktı? Neden Sevgili Arsız Ölüm ve neden sadece Dirmit? Nezaket Erden, bu sorularımın cevabını şöyle özetliyor: Bu romanı ilk okuduğumda, ilk kez geldiğim “büyük şehirdeki ” üçüncü senemdi. Maddi, manevi bir çok zorlukla boğuşuyordum. Tam da yorgun düştüğüm bir zamanda elime bu roman geçti. Benim için bir “devam et” çağrısı gibiydi. Dirmit ile aramda, birebir olmasa da, çok fazla benzerlik var. Bu benzerlikten ve şehirle olan ilişkimden dolayı roman ile çok kuvvetli bir bağ kurdum. Yine o sıralar “romandan sahneye” isimli bir atölyeye katılmıştım. Bu çalışmada çok kısa bir bölümünü çalışmıştım, Dirmit karakterinin. Fakat bu çalışma sürecinde ve sonrasında Dirmit aklımın bir köşesine kazınmıştı. Aradan üç dört sene geçti ve bu kez yüksek lisans için bir bitirme projesi hazırlamam gerekiyordu. Uzun süre ne yapacağımı düşündüm. Öylesine bir metni alıp oynamak istemiyordum. Bir şeyi araştırmak isteğim vardı. ‘Sevgili Arsız Ölüm’ ve ‘Dirmit’ tekrar aklıma düştü… Bir kere daha vurgulamak isterim ki; bir romanı oyunlaştırayım diye değil özellikle ‘Sevgili Arsız Ölüm’ü oyunlaştırayım diye yola çıktım. Romanda bir çok karakter var. Ben Dirmit’in hikayesini anlatmak istedim. Bunu Dirmit karakterinin ağzından yaptım. Olabildiğince yalın bir şekilde, metindeki büyülü gerçekçi dili sahneye taşımaya çabaladık.” Oyunu izledikten sonra söyleyebilirim ki, yaptıkları çaba takdire şayan ve emekleri de yerini fazlasıyla buluyor.
Bu kadar şey yazdıktan sonra ekleyeceğim tek bir şey kalıyor: Gelin, bu sezon kendinize bir güzellik yapın, (henüz yapmadıysanız) açılışı da Sevgili Arsız Ölüm-Dirmit’le yapın! İzledikten sonra bana hak vereceğinize eminim. Şimdiden iyi seyirler!
İlk yorumu siz yazın!