Sevilla: Kaybolmaktan Keyif Alacağınız Bir İspanya Şehri
Ocak ayında Sevilla’ya giderken soğuk olabileceğine inanmak bir hataymış. Güneşli, 20 derece bir hava ve palmiye ağaçları karşılıyor bizi havaalanından merkeze giderken. 3 tam gün kaldığımız bu şehir özellikle bahar aylarında uzun hafta sonu tatilleri için keyifli olabilir. Yine de hatırlatmakta fayda var; İstanbul-Sevilla arasında direkt uçuş maalesef bulunmuyor. Bu nedenle Sevilla seyahatinizi bir İspanya turunun içine de serpiştirebilirsiniz.
Zaman kaybetmek olmaz, eşyalar bırakıldığı gibi doğru yollara… Sevilla’da yürüyerek her yeri gezmek mümkün. Şehir size toplu taşıma imkanı sağlıyor ancak tüm ara sokakları yürüyerek keşfetmek lazım.
Gezilecek yerlere direkt olarak giriş yapmak isterdim ama Sevilla’nın inanılmaz mimarisinin yanında lezzetli mi lezzetli yiyeceklerine de vurulduğumu söylemek istiyorum. İspanya dediğimizde akla ilk gelen belki de tapas oluyor. Yemeğini paylaşmayı sevmeyen ben, burada her lezzete biraz dokunabilmek için paylaşımlık yemek konsepti ile yola çıkarak sınırlarımı zorluyorum. Aslında Paella ve Sangria çıkış noktası olarak Sevilla’ya ait değil ancak buraya kadar gelmişken denemeden olmaz bence. Tapas konusuna gelince… Neredeyse aklınıza gelebilecek her şey bu konsepte ayak uydurabiliyor; deniz mahsulleri, yumurta çeşitleri, sebzeler… Bir de günün her saatinde güzel bir kahve ile tadına doyulmayan Churros ve yanında yoğun çikolata veya karamel sosu ile servis edilen bu tatlı, çıtır çıtır dokusuyla favorilerimden.
Yemek konusunda içimi biraz olsun dökebildiğime göre artık sokaklara düşebiliriz!
Sevilla Gezilecek Yerler
Alcázar de Sevilla Konum
Game of Thrones hayranı olarak gezdiğimiz Alcázar de Sevilla, dizideki Dorne şehrini temsil ediyor. Ekstra dekora ihtiyaç duymayacak kadar detaylarla dolu su bahçeleri, uzun palmiyeler, sıcak renklerin uyumu… Turistlerin ilgi odağı olan bu noktayı erken saatlerde ziyaret edip boş alanda güzel açılı fotoğraflar yakalamanızı tavsiye ederim.
Plaza de España Konum
Plaza de España, Maria Luisa Parkı içinde bulunan ihtişamlı bir meydan. Gezdiğim birçok yerde daha önce böyle bir eser ile karşılaşmadığımı söylesem abarttığımı düşünebilirsiniz ama kendi gözlerinizle görünce bence bana hak vereceğinize eminim. Dünyanın dört bir yanından katılımcılara ev sahipliği yapacak bir fuar için 1924 yılında inşasına başlanan bu yer 5 yılda tamamlanıyor. Seramiklerle dolu mimari ve ona eşlik eden flamenko müziği, köprülerin üzerinden fotoğraf çekilen dakikaları daha keyifli hale getiriyor. Sokak sanatçılarının meydanda dansları ile size eşlik etmesi sürekli olarak “Evet gerçekten İspanya’dayım!” demenize sebep oluyor.
Santa Cruz Bölgesi Konum
Yahudi Mahallesi olarak da bilinen Santa Cruz, Avrupa’da görmeye alışık olmadığımız mimarisiyle, dar sokaklarında uzun yürüyüşler yapmamıza izin veriyor. Avlu konseptine sahip birçok otel ve hostel de buraya konumlandırılmış durumda. Haritaya bakmadan sadece çevreyi seyrederek sokaklarda kaybolmanızı öneriyorum.
Casa de Pilatos Sarayı Konum
Katolik yönetimi altında yaşayan İspanya Müslümanları olarak da bilinen Müdeccenler, mimari bakışlarını Casa de Pilatos Sarayı‘na direkt olarak yansıtmışlar. İki katlı bu yapının üst katını da gezebilmek için ekstra ücret ödemeniz gerekiyor. Seramik örneklerini fazlasıyla görebileceğiniz bir avlu da bu yapının içerisinde görebileceklerinizden biri.
Metropol Parasol Konum
Bir sokak bir esere bağlanıyor… Ve karşınızda: Metropol Parasol! Dünyanın en büyük ahşap yapısı olan Metropol Parasol ve göz alıcı bir güzelliğe sahip. Alman Mimar Jürgen Mayer tarafından 2011 yılında tamamlanan Metropol Parasol, kendi içinde farklı seviyeleri barındırıyor. En altta Roma Dönemi kalıntılarının sergilendiği bir alan, bir üstte yemek pazarı, ardından seyir terasları… Gün batımı için bu kadar güzel olabileceğini düşünmediğimiz bir nokta bir anda pespembeye dönen gökyüzü ve panoramik Sevilla manzarası ile izlemeye doyulmaz hale geliyor. Gün ortasında orada olmak yerine, gün batımına yakın rotanızı Metropol Parasol’a çevirirseniz bence çok daha memnun kalırsınız.
Basílica de la Macarena / Mercado de Feria Konum
Basilica de la Macarena, Macarena Bölgesi içinde bulunan, sarıya doyabileceğiniz Katolik bir kilise. 1941 yılında yapımına başlanan bu yerin inşaası 8 yıl sonunda tamamlanıyor. Sadece dışarıdan fotoğrafladığımız bu kilisenin ardından yolumuzu İspanya kültürüne yer etmiş yeme-içme pazarlarından biri olan Mercado de Feria’ya çeviriyoruz. Bazı gün ve saatlerde bit pazarına dönüşen bu alan, vintage parçalar bulmak için doğru bir yer olabilir.
Endülüs bölgesini doya doya gezmek istiyorum dediğinizde merkezden kalkan otobüsler sizleri Cordoba, Malaga ve Granada gibi şehirlere de götürebiliyor. Daha uzun kalmak isteyeceğiniz tatiller için bu alternatifleri değerlendirebilirsiniz.
Kapak fotoğrafı: Damla Sekman
İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan Sevilla Endülüs
İlk yorumu siz yazın!