İlk yorumu siz yazın!
Sex and the City'e Dönüş: And Just Like That
Tam 11 yıl sonra 9 Aralık 2021’de, Sex and the City’nin o tanıdık jenerik müziği yeniden çalmaya başladı. HBO Max’te yayınlanmaya başlayan And Just Like That; Carrie, Charlotte ve Miranda’yı, 2 bölümle bize geri getirdi. Sarah Jessica Parker, Cynthia Nixon ve Kristin Davis’in başrollerini paylaştığı And Just Like That, HBO Max serisinin en çok izlenen dizi prömiyeri oldu. 10 bölüm yayınlanması planlanan dizi maalesef setin perke arkasındaki durumlar sebebiyle Samantha’sız ve birazdan bahsedeceğim ‘spoiler’ niteliğindeki büyük sürprizle geri dönüyor.
Bir İkon Olarak Sex and the City
İlk bölümü tam 23 yıl önce yayınlanan, eminim ki herkesin en az bir kez ismini duyduğu ve birçok kadının hayranı olduğu efsane dizi Sex and the City, üstünden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala izleniyor ve üstüne çokça konuşuluyor. Yazar kadınların başrolde olduğu diziler benim her zaman radarımdadır ama ikonik bir dizi olarak Sex and the City’nin yeri elbette ayrı. Aslında bu dizi seks konusunda konuşulmayanları ilk kez konuşan, bir tabuya yıkmak için ilk darbeyi indiren, kadınların da cinsel hayatlarından cesurca bahsedebilen önemli bir mihenk taşı.
İlişkiler ve cinsellik konusunda belki de çoğu kadının yaşadığı sorunları “Evet bu bana da olmuştu, evet ben de böyle hissetmiştim” dedirtecek dizide çoğu kadın eminim ki kolayca empati kuruyor. İlişkiler ve seks hakkında köşe yazarlığı yapan Carrie ve üç yakın arkadaşı Charlotte, Miranda ve Samantha’nın New York’un ihtişamlı hayatına her açıdan tutunma hikayesini anlatan dizi, aslında bize en yakın arkadaşların birbirinden ne kadar farklı karakterler olabileceğini fakat birbirini yargılamadan ve çok severek nasıl hep yakın kalınabileceğini öğretmişti yıllarca. Sonrasında gelen filmler ise bana göre gerçek bir kabustu. (Bence birçoğumuz bu fikirdedir?)
Ekranlara Buruk Dönüş
Dizinin yıllar sonra ekranlara Samantha’sız geri dönüşü ise, tüm hayranlarında bir parça hayal kırıklığı uyandırdı. Bana göre Samantha zaten Sex and the City’nin ‘sex’ kısmını oluşturuyordu ve dizi onsuz ‘the City’ olarak kaldı. Söylentilere göre Sarah Jessica Parker ve Kim Cattrall oldukça baskın karakterler olduklarından bir arada çalışmaları zorlaşıyor. Ayrıca yine söylentilere göre Sarah Jessica Parker bölüm başına 3.2 milyon dolar kazanırken Cattrall 350 bin dolar kazanıyor ve Catrall bu duruma tepki gösteriyor. Dizide bu durum Samantha’nın iş için Londra’ya taşındığı ve Carrie onun basın danışmanlığını yapmasını istemeyince aralarının bozulduğu şeklinde yansıtılıyor. Samantha’nın gruptan hiç kimseyle iletişime geçmediğini, sadece Carrie’nin en üzgün gününde ona çiçek yolladığını görüyoruz. Sonuç olarak Kim Catrall yeni sezonda rol almıyor ve dizi biraz buruk kalıyor. Üstelik yeni sezonda tek eksik Samantha değil…
Değişim ve And Just Like That
Aşk, kariyer ve cinsellik hayatlarına yakından tanık olduğumuz bu 30’lu yaşlardaki üç kadının, bu kez 50’li yaşlarda oldukça değişen hayatlarına misafir oluyoruz. Değişen çağa uyum sağlamaya çalışan hatta biraz da zorlanan bu yeni sezonda, bir türlü içinden çıkamadığımız pandemi gerçeğine de yer veriliyor. Zamanında kendi seks hayatlarına tanık olduğumuz bu karakterler artık kendi çocuklarının seks hayatlarına tanık oluyorlar.
Charlotte’un her şeyi kendi kontrolü alma, istediği şekle sokma ve mükemmeliyetçilik eğilimi iki ergen kızı üzerinden devam ediyor. Ayrıca rahatsız edici aşırı duygusallığı da. Miranda zamanında oldukça hareketli olarak değerlendirebileceği seks hayatının, ergen oğlunun seks hayatı yanında solda sıfır kaldığına şahit oluyor. Hala oldukça baskın fakat maalesef çevresindeki değişimlere ayak uyduramayan eski kafalı bir avukat.
Carrie’nin ise hayatında en önemli şey yine hiç değişmiyor; Mr.Big. Yine Carrie’nin inanılmaz aşık olduğu, bu kez çok romantik ve lüks bir hayat yaşadığı fakat benim bir türlü samimiyetine inanmadığım Mr.Big, ikonik diziler tarihinde belki de en sevmediğim ve hiçbir zaman hayran olamadığım erkek karakterlerden biriydi ve yeni sezonda hala öyle. Carrie o zamanlar belki de oldukça cüretkar sayılacak bu köşeyi yazan o genç Carrie kadar cüretkar değil. Belki de bu konuları dile getirmek onun için yazmak kadar kolay değil. Değişen çağa Instagram ve Podcast ile uyum sağlamaya çalışıyor fakat şu an için pek başarılı değil. (Şu andan itibaren yazımın devamında büyük bir spoiler olacak, uyarmadı demeyin.)
Bu sezonda Carrie artık hayatının odağından Mr. Big’i çıkarmak ve değişime ayak uydurmak zorunda kalacak, çünkü Mr. Big artık yok. Daha önce Mr. Big sebebiyle yüzlerce depresyonuna şahit olduğumuz Carrie, 50’li yaşlarda çok daha sağlam duruşlu ve kendinden emin. Belki de ona destek olmak yerine her zamanki ‘drama queen’liğiyle tüm ilgiyi üstünde toplayan Charlotte yüzünden yas tutmaya fırsat bulamamıştır…
Ben yeni sezonu hem eski günlerin heyecanıyla hem de her ne kadar Big’ten hoşlanmasam da sevdiğin birini kaybetmenin ne kadar acı veren bir şey olduğunu hatırlatan o duygunun burukluğuyla gözlerim dolarak izledim. Sizin de yeni sezon hakkındaki görüşlerinizi yorumlara beklerim, keyifli seyirler.
Kapak Fotoğrafı: Elle
İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Netflix’te Bu Ay Neler Var
Zamanın tv kanalı Cine5'de izlemiştim, Google'ın yaygın olmadığı, her bilgiye ve farklı kültürlere kolay ulaşamadığımız, aşina olmadığımız, bilmediğimiz çağda devrim niteliğinde idi. İlişkilerin bu kadar uç noktalarda olabileceği hiç aklıma gelmezdi, çok ütopik ve bazı sahneleri hayal ürünü zannederdim. Belki bilmiyorduk yada gizli gizli bu tecrübeler zaten yaşanıyordu. Dedikleri adaptasyonu şimdi netlix'de dizilerde görüyoruz, bu karmaşaya şimdi daha kolay adapte olabiliyoruz ve şaşırmıyoruz. Benim için iz bırakan sahneler vardı, yazınız için Teşekkürler.
En yakın arkadaşlarımdan birinin babası, rahmetli Cengiz Amca bu diziyi mükemmel bir şekilde tanımlamıştı: Şu dört kadın değil mi hani bir araya gelip ne yedik ne içtik kiminle düşüp kalktık diye anlatıyorlar 🙂 Ben de bir sevemedim gitti bu diziyi...