İlk yorumu siz yazın!
Şimdi Sırada: Baz Luhrmann'ın The Great Gatsby'si
Kendisini ilk kez Titanik’te gördüğüm andan beri hayran olduğum Leonardo DiCaprio + pop ve modern tarzını çok beğendiğim yönetmen Baz Luhrmann + lise yıllarımda “Amerikan Rüyası” temasını işlerken okuduğum ve her bölümünden çok etkinlendiğim roman The Great Gatsby = Bunların hepsi birleşince ortaya, filmin geleceğini duyduğundan beri etrafındaki herkese bahseden, 15 günde bir trailer’ını izleyen bir Lisya çıkıyor. Evet! İlk duyduğumdan beri heyecanla beklediğim film bugün vizyona girdi, ben ise onu çarşamba günü seyrettim. 5. kez sinemaya uyarlanan The Great Gatsby’yi seyretmek heyecan vericiydi. Peki film nasıldı? Cevabım aşağıda…
Her şeyden önce bilmeyenler (?) için kitabın konusunu, The Great Gatsby’i kısaca anlatayım. Film 1922 yazında geçiyor; Yale Üniversitesi’nden mezun Nick Carraway (Tobey Maguire) borsayı daha iyi anlamak ve yakından takip etmek için New York’a taşınıyor. Long Island, West Egg’de bir ev tutan Nick, yanındaki devasa şatonun sahibi gizemli kişilik Jay Gatsby ile tanışmak için can atıyor. Sürekli partiler veren Gatsby, Carraway’i de bir gün partiye çağırıyor ve ikilinin dostluğu orada başlıyor. Bu dostluğun başlamasının en büyük nedeni ise Gatsby’nin, Nick’in East Egg’de oturan, zengin polo oyuncusu Tom Buchanan ile evli olan kuzeni Daisy Buchanan’a (Carey Mulligan) aşık olması olduğu öğreniliyor. Nick, bir gün Daisy ile Gatsby’i bir araya getiriyor ve asıl hikaye buradan sonra başlıyor…
Filmin yönetmeni Baz Luhrmann’ı Romeo & Juliet, Moulin Rouge ve hatta Australia’yı izleyenler çok iyi bilir; kendisi klasik hikayeleri günümüze “pop” bir şekilde uyarlayan bir yönetmen. Baz Luhrmann, 1920’lerde geçen The Great Gatsby hikayesini uyarlarken, o zamanın müzikleri yerine filmin soundtrack’leri için Jay Z ve Lana Del Rey’i seçmiş. Soundtrackler arasında Fergie, Florence + Machine, Nero, The xx ve will.i.am’ın da şarkılarını duyabiliyoruz.
Luhrmann, The Great Gatsby’yi film hikayeden çok daha fazlası yapmış; film boyunca gördüğümüz renkli klasik arabalar, canlı müzikler, ihtişamlı evler, Gatsby’nin verdiği partilerin ortamı ve atılan havaii fişekler… 143 dakika boyunca bir görsel şölen izliyoruz desem az kalabilir. Kısacası filme müzik ve görsellik olarak yaklaştığım zaman Luhrmann’ın seçimlerine ve zevkine 10 üzerinden 10 verebiliyorum.
Şimdi bir de konuyu işleyişe bakalım… The Great Gatsby romanının ana temaları Amerikan Rüyası, zenginlik, aşk, ihanet… “Amerikan Rüyası” temasını kitabı okuyanlar görebiliyor ancak sadece filmi izleyenler bu kısma çok hakim olamayabilir. Gatsby’nin Daisy’e olan aşkını Leonardo DiCaprio en iyi şekilde izleyiciye gösteriyor, Carey Mulligan’ı film boyunca çok beğensem de Luhrmann’ın mı Mulligan’ın mi eksiğidir bilinmez, bazen Daisy’nin yüzeyselliğini ve Gatsby’e olan “his”lerini ben filmi izlerken hissedemedim. Luhrmann daha çok kendi tarzında bir film yapmak için, bazı konuları daha az derinlemesine işlemiş, evet kitabı okuyan bir insan olarak eksiklerin var olduğunu görebildim ama herkesin böyle düşüneceğini sanmıyorum.
Son olarak söylemek istediğim Leonardo DiCaprio’nun inanılmaz başarısı… Her filmiyle beni kendine daha çok hayran eden Leonardo DiCaprio, Jay Gatsby’e kitabı okurken kafamda canlandırdığım karaktere gerçekten çok benzemiş. Film boyunca Gatsby’nin karizmasını, hırsını, Daisy’ye olan aşkını en iyi şekilde anlatmış. Carey Mulligan ise Daisy rolüne tarzı ve sarışınlığı ile aslında çok uymuş ama izlerken Daisy’nin bazı tepkilerini anlayamadım, tarzıyla sığ karaktere uymuş olsa bile film boyunca kendisinden beklediğim bazı hisleri yaşatmadı bana.
Kısacası… Filmi beğendim mi? Evet, çok beğendim. Görselliği, sahneleri, renkleri, Jay Z ve Lana Del Rey’in inanılmaz müzikleri, oyuncular her şey harikaydı. Ama nedense 10/10 veremiyorum; The Great Gatsby’te işlenmesi gereken bazı konular işlenmedi diye bende birkaç eksik his yarattı, o yüzden benim puanım 10 üzerinden yedi buçuk.
Şimdi sizi filmin birçok sahnesinde duyduğumuz Lan Del Rey’in muhteşem şarkısı Young and Beautiful ile bırakıyorum. Herkese iyi seyirler, old sport!
Bu yazıyı yazman çok yerinde oldu çünkü günlerdir film görsellerine bakıp, gideceğim günü bekliyorum! Eline sağlık. Özellikle Mulligan için, tabii Fitzgerald için ve kostümler için iple çekiyorum diyebilirim. Bir de yazının girişindeki "Di Caprio" hayranlığından bahsetmen, gözümün önüne, posterleri ve boya yapılırken mahvolan küreleri getirdi 🙂
Demin Emre ile aynı şeyi konuştuk, daha detaylı anlattığım Di Caprio'ya olan hayranlığımı 🙂 Ben filmi çok beğendim, yazdığım gibi eksikler vardı ama cidden görsellik olarak kusursuz diyebileceğim kadar iyi. İzledikten sonra yorumlarını bekliyorum!