Şirreti Evcilleştirmek: Yeni Dönem "Hırçın Kız"
William Shakespeare’in “Hırçın Kız” adlı oyunu tartışmalı bir konu olan cinsiyet rollerinin bir tasviri. İlk çıktığı dönemden beri (1590-1591) ataerkil otorite içeren Elizabeth dönemi kaidelerinin sergilendiği sosyal yapıyı sorgular nitelikte. Emine Ayhan tarafındansa ‘’Şirreti Evcilleştirmek’’ olarak Türkçe’ye uyarlanan, Kemal Aydoğan yönetmenliğinde sahnelenen oyun; Moda Sahnesi kültürünü yaşatıyor ve orta oyunu şeklinde gerçekleşiyor.
Kadınların aşk ilişkilerinde erkek egemenliğine teslim olup olmaması ile ilgili süren tartışma yüzyıllar boyunca; eleştirmenler, yapımcılar ve yönetmenler tarafından farklı şekillerde yorumlanmış. Hepsi de konuya farklı boyutlar katmıştır. Şimdi zamanda yolculuk yaparak oradan 400 yıl geleceğe dönelim. Katharina’nın diyaframından çıkan haklı öfkesinin sadece edepli bir hırçınlık değil, sağlam bir şirretliğe dönüştüğü o yere. Rota oluşturuluyor. Yer: Moda Sahnesi.
Emine Ayhan tarafından ‘’Şirreti Evcilleştirmek’’ olarak Türkçe’ye uyarlanan, Kemal Aydoğan yönetmenliğinde sahnelenen oyun; Moda Sahnesi kültürünü yaşatıyor ve orta oyunu şeklinde gerçekleşiyor. Açık renk kostümlerle, kontrast yakalamış samimi dekoruyla modern bir tasvir sunuyor. Yerel kültürümüze de samimi bir ifadeyle dokunuyor.
Orjinal ismi ‘’Hırçın Kız’’ ama ‘’Şirreti Evcilleştirmek’’ çevirisiyle bence tek başına bir isyanı da ismiyle ortaya koyuyor. Coğrafyamıza uygun bir şirret versiyonunu karşımıza çıkarıyor. Oyunda evcilleştirme kavramı daha genel bir açıdan Katharina’ın üzerine doğru kurulu. Bunu replikler arasına saklı kahramanlık hikayelerinden anlıyoruz. Oyun, hayvanların ve hatta doğanın sömürgeleştirilmesiyle, cinsiyetinin dayatılan rolüne uymayan Katharina’ın evcilleştirilmesi arasında bir bağ kuruyor. Bu aynı zamanda insanın hayvandan dönüştüğü içgüdülerini bastırma eylemiyle modern toplumsal mekanizmaya dahil edilmesi niteliğinde. Katharina’ya sevimli aşk sözleri fısıldayan Petruccio, alttan alta türlü oyunlarıyla onu bir yandan da aç bırakıyor. Katharina’dan daha şirret bir tavırla ona en güzel kurlarını yaparak onu susturuyor. Diğerlerinden onu ayırarak kendisine muazzam bir konfor alanı yarattığını ona sözde kanıtlıyor ve onu çok şiddetli bir biçimde koruyup kollarken ve severken yapıyor bunları.
Şimdi tüm samimiyetimle soruyorum toplumsal cinsiyet rolleri olarak yaşamak bir kenara, bu coğrafyada yetişmiş bireyler olarak bunu yaşamayan kaç kişiyiz? Katherina’nın evlendikten sonra uslanması (evcilleşmesi), kız kardeşi Bianca’nın ise naifliğini bırakarak görece şirrete dönüşmesi yeni bir çatışmayı daha ortaya koyuyor. O kısımlar başka yazının konusu.
Tüm oyuncuları izlemekten keyif aldım. Hepsini tek tek Google’ladım. Melis Birkan ve Timur Acar’ın atışmalarını defalarca izleyebilirim. Seyir anında sinirlenip keyifsizce bakarken bir anda gülme krizine girdiğimi fark ettim. Bir ara Uluç Esen’in rüyasının içinde olduğumuzu düşündüm. Her repliği ve jestiyle tam bir Shakespeare karakteri izledim. Aykut Karatay’ın oyun için hazırladığı şarkı ise efsane.
Ve son! Daha önce belki de eşi benzeri görülmeyen ve silahın ataerkiyle çevrildiği bir son daha. Evet bu oyunda son sahne kendi şahsına münhasır bir revizeden geçmiş. Değiştirilmiş. Şaşırdık mı? Hayır. Ancak Şirret bunu daha bizden ve haklı bir gerçeklikte yapıyor. Yeni Bihter filmine ilham olmuş gibi.
Kapak Fotoğrafı: Tiyatrolar.com
İlginizi çekebilir: Hatun Vera Altunöz’den Majestik
İlk yorumu siz yazın!