Boston: Tam Bir Sonbahar Şehri
Uzun aradan sonra yine bir Amerika yazısıyla geri döndüm, bu sefer Boston’dayım. Bu şehri, kışın pek tercih etmeyin çünkü serin ve rüzgarlı, fazla soğuk olabilir. Yazın ise gitmek için daha cazip yerler olduğu için listenizin başlarında pek yer almaz bence. Başlıktan da anlaşılacağı üzere Boston’ın en güzel mevsimi sonbahar; bu şehre sonbahar yakışmış diyebilirim!
Boston, üniversite şehri olduğu için öğrenci nüfusunun fazla olduğu bir yer. Bu da buraya farklı bir enerji katmış ve dinamiklik kazandırmış. Tam bir Amerika şehri denilemez, daha Avrupai bir havası var gibi. New York’un kalabalığı ve karmaşasından sonra daha yaşanılabilir ve sakin bir yer.
Peki burada neler yapılır?: Boston’da Ne Yapılır?
Çok şey! Öncelikle mutlaka dünyaca tanınmış üniversiteleri (Harvard, MIT ve BU) ziyaret edin. Ben Harvard’a gittim ve orada okuyanları kıskandım, benim okuduğum okulda kampüs yaşantısı pek olmadığı için o ortama özendim doğrusu. Harvard’dan hatıra bir şeyler almak isterseniz etrafta birçok Harvard Shop göreceksiniz ama size tavsiyem The Coop Harvard’a bakın, orada her şey var ve sanırım en büyüğü de o. Harvard’lıları kıskanacaksınız 🙂 Harvard’ın klasiği olan George Harvard heykelinin sol ayağına dokunmak gerekiyormuş, zaten renginden de ne kadar çok dokunulduğunu anlarsınız. Bir efsaneye göre bunu yapanlar Harvard’a okumaya gelirmiş. Bakalım ben yaptım, eğer olursa burada yazarım tekrar 🙂
Ziyaret edilmesi gereken bir diğer yer ise Salem Bölgesi; özellikle 30-31 Ekim tarihlerine denk gelirseniz mutlaka gidin, asıl o zaman bir anlamı var çünkü bu bölgede çok eskilerde cadılar yaşıyormuş. Cadılar Bayramı’nın ilk kutlamaları da bu bölgede başlamış. North Station’dan saat başı tren var, buradan Salem’e yarım saatte varabilirsiniz.
Amerika’da parklar güzeldir; Boston’da şehir merkezinde bulunan Public Garden’a uğramanızı tavsiye ederim. Yürüyüş yapın, kahvenizi alın oturun, temiz havanın keyfini çıkarın. Amerika’daki ilk halka açık parkın burası olduğu söyleniyor.
Açık hava demişken, Charles River da görmenizi tavsiye edeceğim bir diğer yer. Parkuru uzun olduğu için bisiklet kiralayabilirsiniz, bisikletle nehrin etrafını dolaşmak keyifli olur. Bu parklarda ağaçların fotoğraflarını çekmeden duramayacaksınız.
Charles River’ın sol paralelinde kalan Marlborough Street’i de dolaşın. Sıra sıra kırmızı, güzel bahçeli evleri çok beğeneceksiniz; içinizden keşke bu evlerde yaşasam diyeceksiniz.
Amerika’nın en çok fotoğraflanan sokaklarından biri olan Acorn Street’i de gitmişken görün. Herkes oraya gidip fotoğraf çekiyormuş, gerçekten de öyleydi ama bana sorarsanız parkların doğal güzelliğinin görüntüsü daha güzel ve anlamlı. İstanbul’da Acorn gibi sokaklar dolu. 🙂
Acorn Street’e yakın olan Beacon Hill’deki butikleri, mağazaları ve cafeleri de görmenizi tavsiye ederim. Ben çok beğendim.
Alışveriş için Newburry ve Bolyston’a gidebilirsiniz. E tabii Amerika’ya gitmişken outlet mağazalara uğramadan olmaz. Şehrin içinde Marshalls, T.J.Maxx, GAP Outlet ve Designer Shoe Warehouse var. Bunun dışında yine bunların yanında ucuz alışveriş isteyenler için Primark’a da göz atabilirsiniz, Londra’daki gibi kalabalık değil 🙂 Tüm markaların olduğu Outlet Center’a gitmek isterseniz de, şehirden kalkan otobüsler var, yaklaşık bir saat sürüyor. Gitmeden önce internetten bakabilir veya otelde kalacaksanız otelden destek alabilirsiniz.
Hem yemek hem de hediyelik eşya için Quincy Market ve Faneuil Hall’a gidip, bu popüler turistik yerleri de görün.
Gelelim ne yemeli, ne içmeli bölümüne…: Boston’da Ne Yenir?
En sevdiğim şeylerden biri, gittiğim yerlerdeki meşhur yemekleri ve içkileri (özellikle farklı şaraplar) denemek. Cheers Pub’ı duyanlar, bilenler vardır belki, eski bir dizinin çekildiği yer. Burada en enteresan gelen şey Pumpkin Beer olduğu için onu denedim, koca bir bardak dolusu içilmez belki ama deneyin. 🙂
Çay severler, Taj Hotel’de çay saatini önerebilirim. Çok şık bir mekan, ayrıca sunumları, çay çeşitleri, tatlıları da çok güzel. Sadece hafta sonları oluyor ve rezervasyon yaptırmak gerekiyor.
Boston deniz ürünleriyle meşhur; deniz ürünü sevenler yaşadı diyebilirim çünkü yediklerimin hepsi çok lezzetliydi. Clam chowder soup (deniz tarağı çorbası), her yerde var; balık çorbası sevenlerin beğenmemesi mümkün değil, ben çok sevdim. Lobster (ıstakoz) tabii yemeye üşenmiyorsanız (!) tavsiye ederim, yok zor geliyor derseniz de lobster roll’u deneyebilirsiniz. Ben, James Hook&Co.’da yedim, baraka gibi bir yer; içerisi çok küçük ve salaş ama dış görünüşüne aldanmayın, roll’un tadı çok güzel.
Bir hafta kaldım ve hep farklı yerlerde yemek yedim, gittiğim yerlerden genelde memnun kaldım ama gitmişken yukarıda yazdıklarımı kesin deneyin derim. Bunlar dışında, başka tavsiyeler isterseniz de bana yazabilirsiniz.
İlk yorumu siz yazın!