Sound of Metal: Bağımlılık, Yüzleşme ve Sessizlik Üzerine
Sound of Metal, kız arkadaşıyla birlikte bir metal müzik ikilisi olarak kendine ortalama bir müzik kariyeri inşa etmekteki bir davulcunun işitme duyusunu aniden yitirmesini ve sonrasındaki değişimini konu alıyor. Amazon Prime filmi, Riz Ahmed’in performansı ve karakterinin geçirdiği dönüşümle akıcı, ilgi çekici bir yolculuğa ve pandemi gölgesinde geçen bu sinema yılının en büyük sürprizlerinden birine dönüşüyor.
Sound of Metal, bir bağımlılık hikâyesi, fakat uyuşturucu ya da alkol bağımlılığını işleyen yüzlerce örneğin aksine, bağımlı olanın bırakmaya çalıştığı bir maddeye değil, bağımlı olanın alışmaya çalıştığı yeni bir gerçekliğe odaklanıyor. Riz Ahmed‘in kusursuz bir performansla hayat verdiği Ruben, geçmişinde ilk kategoriye dahil olmuş, eski bir madde bağımlısı aslında – fakat konumuz o değil. Kız arkadaşı Lou ile sürdürmekte olduğu metal müzik performanslarına devam eden davulcu Ruben, bir sabah işitme duyusunu büyük ölçüde yitirmiş olarak uyanıyor. Bunun geçici bir durum olmadığını anladığı anda, alıştığı tüm düzeninini, kız arkadaşını, ilişkilerini ve belki de en önemlisi severek yaptığı işini, tutkusunu kaybettiğini düşünüyor. Üstelik bir anda gelen bu travmatik değişikliğin, dört yıldır uzak durduğu eski bağımlılığı için de tehlike oluşturduğunun farkına varıyor. Her şey çok hızlı oluyor ve Ruben kendini bir anda kız arkadaşından uzakta, müziğini kaybetmiş bir şekilde ve işitme engelli bağımlılara özel bir rehabilitasyon merkezinde buluyor.
Darius Marder‘in filmi, karakterini, yaşadığı travmatik değişikliği ve rehabilitasyon merkezine yerleşmesini o kadar dinamik ve akıcı bir şekilde yapıyor ki, filmin ilk yarısının nasıl akıp gittiğine şaşırmamak elde değil. Üstelik yönetmenin, günümüz Amerikan bağımsız sinemasının insan psikolojisinden en iyi anlayan senarist – yönetmenlerinden Derek Cianfrance ile ortak yazdığı senaryo, karakterinin geçmişine en ufak bir ilgi duymayarak, gereksiz geri dönüşlerle izleyicisine vakit kaybettirmeyerek doğru bir yola sapıyor. Ruben’in geçmişi değil, geleceği ilgilendiriyor bizi. Eski bağımlılığı ya da bağımlılıklarıyla değil, engelsiz ve işitebilen bir insan olmaya olan bağımlılığıyla ilgileniyoruz. Ve sesin sonuna kadar açık olduğu o gürültülü sahne performanslarıyla başlayıp yerini büyük ölçüde boşluğa ve sessizliğe bırakan ses tasarımı, empati kurmamız için, Ruben’in neye alışmaya çalıştığını anlamamız için elinden geleni yapıyor.
Engeliyle ilk karşılaştığı andan itibaren, tüm bağımlılar gibi önünde iki yol olduğunu fark ediyoruz Ruben’in: Kolay yol, tıpkı ilk zorlukta yeniden alkole ya da uyuşturucuya koşmak gibi, sorunu çözmeyip yamayan bir yol; oldukça pahalı ve başarılı olup olmayacağı bilinmeyen bir ameliyat. Zor yol ise engeliyle yaşamaya alışmak, kendinin eksik olduğunu düşünmekten vazgeçmek, kabullenmek ve yüzleşmekle ilgili. Filmin sonunda Ruben’i hangi tarafta bulacağımız, büyük bir muammaya dönüşüyor; farklı dönemeçlerle, farklı yolculuklarla, merakla izliyoruz.
Bu yıl bir diğer filmde, Mogul Mowgli’de başka engellerle yüzleşmeye çalışan başka bir müzisyen olarak izlediğimiz Riz Ahmed, yılın en iyi performanslarından birini veriyor Sound of Metal’da. Ona eşlik eden Olivia Cooke ise az ekran süresine rağmen kendi karakterinin dönüşümünü ve kendi rolünün parlayan anlarını en iyi şekilde sırtlıyor. Film, bu iki güçlü performans, ustaca yazılmış bir senaryo ve (işitmeye dair bir film için belki de en önemli olan unsur) ses tasarımıyla yılın en iyi filmlerinden birine dönüşüyor.
Sound of Metal, Amazon Prime Video üzerinden izlenebiliyor.
IMDb Puanı: 7.8/10
İlk yorumu siz yazın!