İnsan ne kadar hızlı koşar ya da ne kadar güçlenir? Peki ya insan hiç vazgeçmezse, ne kadar fazla engeli aşabilir? Sporun mücadele dolu dünyasını ve kalıpları kırarak alanında öncü olan isimleri, öncü olmayı ruhunda taşıyan Longines Spirit’ten aldığımız ilhamla keşfediyoruz. Tüm zorlukların karşısında durup sürekli gelişmeyi ve büyümeyi seçmeni sağlayan o güç, içinde.

Sporun özünde varlığını sürekli koruyan mücadeleler var. Durmadan çalışmak, hep daha çok öğrenmek var. Bitmek bilmeyen bir gelişim yolu spor, üzerinde engeller var. Saniyelerle yapılan hatalar, çıkarılan dersler ve hiç durmamanın, bırakmamanın, vazgeçmenin kaçınılmaz getirileri olan başarılar var; izleyenleri sevinçten göz yaşlarına boğan, kalplerin bir olup hızla attığı, heyecan dolu başarılar, kırılan rekorlar. Sporda öncü olmak demek, tüm bunları tutkuyla, kararlılıkla, cesurca gerçekleştirmek demek; kendini gerçekleştirmek ve bunun için hayatının merkezine adanmışlığı yerleştirmek demek. Bazen bireysel potansiyelinin sınırlarını zorlamak, bazen ‘ben’ değil ‘biz’ olarak, takım ruhunu dipdiri, capcanlı tutarak mücadele etmek demek. Ve daima, inanmak demek. Kendi sınırlarını çizmeye, kalıpları kırmaya, ilham vermeye inanmak.

Yolculuğunda sana ilham aldığı öncülerin ruhunu taşıyan yeni modelleriyle, Longines Spirit koleksiyonu eşlik etsin. Onunla güçlerinizi birleştirin, yapabilirliğine olan inancın katlansın.

Elinor Smith. “The Flying Flapper of Freeport” olarak da tanınan, öncü bir Amerikan havacısıydı. Hem Fairchild hem de Bellanca’nın ilk kadın test pilotu ve aynı zamanda 16 yaşında, dünyanın en genç lisanslı pilotuydu. 369 km/h hıza ulaşarak en hızlı kadın pilot ünvanını aldı, rekor kırdı. Günümüzde kendisinden bir ‘efsane’ olarak söz edilmesini ise, bugüne dek karşısına çıkan engeller karşısında gösterdiği kararlı ve cesur tutumlara borçlu: Babasının güvenliğinden endişe ederek uçuş yapmasını yasakladığı dönemler, kendisini içinde bulduğu ani türbülanslar ve sert hava koşulları, New York’ta çeşitli köprülerin altından geçeceği rotasını planlarken lisansının bir süreliğine askıya alındığını öğrenmesi… Ve hatta, 7.900 metre yükseklikteyken duran motoru, tam o sırada bilincini kaybedişi! Bunlar onu durdurmadı: O kapasitesinin, başarabileceklerinin farkındaydı ve hiç vazgeçmedi. Bilincini kaybettiği o andan başarıyla dönebildi ve 1.800 metre yükseklikteyken uyandı, Long Island’a güvenle iniş yaptı. Bu olaydan 10 gün sonra Longines kronograflar kullanarak 9.929 metre yükseklikte yeni bir rekor kırdı. Sanıyoruz ki bu sözleri, kendisine ve tutkusuna olan inancını anlatmak için yeterli: “Benim için tek bir yol vardı. 6 yaşından beri uçmak istediğimi biliyordum. Uçmak benim için yaşamın içerisinde nefes almak demekti.”

Charles Lindbergh. “Şanslı Lindy” ve “Yalnız Kartal” adlarıyla bilinen Amerikalı pilottu. 1927’de ‘Spirit of St. Louis’ adlı uçağıyla ve New York’dan Paris’e 5.800 kilometre mesafeyi kesintisiz 33.5 saatte uçan ve böylece Atlantik Okyanusu’nu tek başına geçen ilk pilot oldu. Bu yolculuktan sonra söylediği cümle neydi biliyor musun? “Evet, yaptım.” Kaynaklar, yolculuğu sırasında zaman zaman uykuya yenik düşmüş olsa da uçağının tekerleri suya değdiğinde uyanıp tekrar kontrolü sağladığını söylüyor. Kullandığı uçaklarda önünü görebilmek için periskop kullanmış olmasıysa, onu farklı kılan özelliklerden biri.

Bethany Meilani Hamilton. Amerikalı profesyonel bir sörfçü. Rip Curl Cup in 2012’de sörfçü olarak yarışan ilk kadın. “Soul Surfer: A True Story of Faith, Family, and Fighting to Get Back on the Board” adlı bir kitabın yazarı, ilham veren hikayesi ise “Unstoppable” adlı filme konu oldu. 13 yaşında bir köpekbalığı saldırısından sol kolu ısırılarak kurtulan ve bu kazaya rağmen sonunda profesyonel sörfçülüğe geri dönen Hamilton, mental dayanıklılığın vücut bulmuş hali. Hamilton bir röportajında şöyle söylüyor: “Hayatın zor olabileceğini biliyorum, ama öğrendim ki en büyük zorlukların ve en büyük korkuların bile üstesinden gelinebilir – başa çıkmaya çalıştığınız şey ne olursa olsun” ve ekliyor, “Saldırıya uğramış olsam da, sörfçülüğü kaybetme korkum köpekbalıklarına duyduğum korkudan daha büyüktü.”

Amelia Earhart. Atlas Okyanusu’nu uçakla tek başına geçen ilk kadın pilottu. 1921’de uçmaya başlayan Earhart, bir yıl sonra 5000 metreye çıkarak dünya yükseklik rekorunu kırdı. Tarihte kıtaları birbirine bağlayan ilk kadının güvendiği navigasyon aracı bir Longines Kronograftı. 1937’de ABD’li meslektaşı Fred Noonan ile Lockheed Electra modeli, çift motorlu bir uçakla dünya turuna çıktı. Yolculuğunun üçte ikisini tamamladığı sırada, uçak Pasifik Okyanusu’nun ortalarında kayboldu. Bu andan sonra izine bir daha rastlanamayan Earhart, adeta cesaret ve kendine güvenin simgesi oldu; akıllardaysa şu sözleri kaldı: ‘‘O gün geldiğinde kendi uçağımda ölmek isterim. Çabuk bir ölüm tercih ederim.” Dünya havacılığının öncü kadınlarından Earhart, şu cümlesiyle hepimize ilham olmaya devam ediyor: “Cesaret, hayatın huzur bağışlamak için talep ettiği fiyattır.”

Onların içsel motivasyonu, gücü ve dayanıklılığı sende de var. Tek yapman gereken, hatırlamak. Gel, en büyük hatırlatıcın; güvenilirliği, hassaslığı, dayanıklılığı ve orijinal teknolojisi sayesinde tarihte öncü olan birçok başarı hikayesine eşlik eden Longines Spirit* olsun.

* Geçmişin yenilikle harmanlandığı Longines Spirit koleksiyonundaki modeller, pilotların kullandığı saatlerin geleneksel özellikleri, çağdaş çizgiler ve kodlarla bir araya geliyor. Büyük kurma kolu, flanş, kristali çevreleyen belirgin basamak, kadranın fontu, pırlanta şeklinde indeksler ve büyük parlak “baton” ibreler havacılıkta çığır açan günlerden bugüne kalan parçalar. Yeniden işlenen ve güncellenen bu parçalar, saatlerin çağdaş tasarımına uyum sağlıyor.

Şimdi, Longines Spirit Koleksiyonu’nu keşfet.

Kapak fotoğrafı: Unsplash / Dylan Nolte