Studio Pinprick ile: Geçmişin Notalarıyla Güncel Şarkılar Bestelemek Üzerine
Punch needle tekniğindeki üretimleriyle dikkat çeken Studio Pinprick (Hayrettin Taşkaya & İsmail Dönmez) son çalışmalarıyla, Taner Ceylan küratörlüğünde “Olimpos Sergileri” serisinin üçüncüsü olan Enteriyör temalı grup sergisinde yer alıyor. Studio Pinprick ile birlikte üretme pratiği, güncel işleri ve sergideki çalışmaları üzerine konuştuk.
Geçmişi 19. yüzyıla dayanan Karaköy’deki tarihi un değirmeni binasında, 21 Ocak 2024 tarihine dek görülebilecek sergide Pelda Aytaş, Mert Acar, Vildan Hoşbak, Studio Pinprick, Sinan Çınar, Sinan Tuncay, Serdar Eğer, Kaan Fıçıcı, Enes Alba ve Can İncekara resim, heykel, fotoğraf, desen, video ve yerleştirmeleri ile yer alıyor. Tümü yeni üretim olan eserler ilk kez sergileniyor. Sergideki çalışmalarını Studio Pinprick’ten dinledik.
Bu röportaj fikri eskiye dayandığı için ben de biraz geçmişten başlamak istiyorum sohbete. Sizi henüz tanımayanlar varsa da (ki sanmıyorum) bir fırsat olur diye düşünüyorum. 🙂
Teşekkür ederiz Burcu çok incesin. :)) Biz İsmail ve Hayrettin yani Studio Pinprick. 3 yıl önce pandeminin hayatları “alt üst” ettiği dönemde yeni hayat, yeni başlangıçlar furyasının ürünüyüz. İstanbul’dan Eskişehir’e taşındığımız dönemde bambaşka fikirlerimiz ve hayallerimiz vardı. İstanbul’daki hızlı hayatımızdan sonra Eskişehir’de yavaşlamamız ile birlikte o zamana kadar yaptığımız her işin, okuduğumuz her kitabın, uğraştığımız tüm zanaat işlerinin, ürettiğimiz sanat ürünlerinin arasında bağlar kurulmaya başladı. Bir süre sonra da ortak üretim kararı alarak art & craft duo çalışmalar ortaya koymak adına 2021 yılında Studio Pinprick’i kurduk.
Studio Pinprick, sanatçı ve iç mimar Hayrettin Taşkaya ile sanat tarihçisi ve nakış sanatçısı İsmail Dönmez’in birleşiminden oluşan bir sanatçı ikilisi. Nasıl bir araya geldiniz, birlikte üretmeye başladınız? İki sanatçının birlikte çalışma deneyimi hakkında neler söylemek istersiniz?
Pandemi döneminde tanıştığımız punch needle tekniği ile ayrı ayrı üretimler yaparken her üretimimiz bir sonraki üretimin sınırlarını zorlamaya başladı. Şimdi düşününce sokağa çıkma yasakları belki de ortak üretimimizi desteklemiş olabilir. Fazlaca fikir alışverişi yapıp ortak eskizler üzerinde çalışmaya başladıkça, bir sonraki işte ne yapacağımızı tartıştıkça artık ortak işler üretmeye başlamıştık bile. İlk etapta resimli yastıklar üretiyorduk. Sonrasında yaptığımız okumalar, izlediğimiz filmler vs. gibi bizi besleyen fikirlerden yola çıkarak ürettiğimiz düşünceleri temsil eden resimler ortaya çıkmaya başladı. Mamut Art Project’e başvurmak için yaptığımız işler ilk büyük ölçekli işlerimizi ortaya çıkardı. Ölçek konusunda hâlâ büyümeye devam ediyoruz.
Aranızda iş bölümü ya da paslaşmalar oluyor mu?
Kesinlikle oluyor. Ortak üretimin verimli olabilmesi için özel alanların muhakkak tanımlanması gerekli olduğunu düşünüyoruz. Pinprick kurulana kadar ne öğrendiysek, hangi yeteneklere sahipsek o alanlarda kendimize özgür olma imkânı tanıdık. Aslında bir ajans gibi çalıştığımız da söylenebilir. Sanatsal üretimin dışında kalan işlerimizi bölüşüyoruz. Görselleştirme ve dijital dünyaya ait işlerimizi Hayrettin üstlenirken iletişim ve sahadaki işlerimizi İsmail tamamlıyor. Ve bu alanlarda birbirimizin işine haberdar etmek dışında çok fazla karışmıyoruz. Bu da işlerin hızlı ilerlemesini sağlıyor.
Geleneksel bir tekniği modern estetikle yorumluyorsunuz. Sıklıkla punch tekniğini kullanıyorsunuz. Alışık olmadığımız bir disiplin, üretim sürecinizden ve detaylarından bahsedebilir misiniz?
Punch needle bu zamana kadar varlığından haberdar olmadığımız bir uzvumuzmuş gibi, ona ulaştığımız günden beri hayatımızın rotası değişti. Bu dünyadaki solucan deliğimiz bir iğne deliğiymiş. Onu bulduğumuz için şanslı hissediyoruz. Sabır konusunda önce bizi eğitti. Sonra kumaşları öğretti, ipliklerle tanıştırdı. Tanıştıkça diğer geleneksel yöntemlere ulaştık. Yaşadığımız dünyaya dair bakış açımızı dokuma resimler yaparak sunuyoruz. Bunun yanında yeni cümleler kurabilmek için yeni diller öğrenmeye çalışıyoruz gibi de düşünebiliriz. Bunu kültürel kodları takip ederek yine gelenekten beslenerek yapmaya özen gösteriyoruz.
Son çalışmalarınız Olimpos Sergileri’nde yer alıyor. Yolunuz nasıl kesişti? Bu serginin hazırlığı uzun süredir devam ediyordu diye biliyorum. Bahsedebilir misiniz?
İsmail: Ben senelerce sanat piyasasındaydım. Yıllar önce Dolapdere’de “Guerilla Girls” solo sergisi bile yapmış, şimdilerde binası markete dönüştürülmüş olan Gaia Gallery’de çalıştığım dönemde Taner Ceylan ile tanışmıştık. Yıllar içinde iletişimimiz kopmadan devam etti. Hayrettin’in müzik üretimi yaptığı dönemde de fikirlerini paylaşmaktan hiç geri kalmadı. Studio Pinprick kurulduğunda ilk haberdar olanlardan biriydi. Mamut Art Project 2021’de işlerimizi gördüğünden kısa bir süre sonra Olimpos Sergileri için görüşmeye başlamıştık. İlk etapta tek iş yapma kararı almıştık fakat serginin ertelenmesi “Sui Generis” serimizden bir iş eklememize yardımcı oldu. İyi ki de oldu.
Taner Ceylan ile birebir çalışmak, üretim sürecinde fikirlerini almak nasıl bir deneyimdi sizin için?
Olimpos Sergileri’ne ek olarak kurulmuş olan Olimpos Akademi’de zaten bizi çok geliştirecek buluşmalar yapıyoruz. Fakat hayranı olduğumuz bir sanatçıdan mentörlük almak paha biçilemez bir deneyimdi. Gerçek anlamda sınırlarımızı zorladı. Master programında yer almak gibi akademik çalışmadan farksız uzun bir süreç yaşadık. Tezler okundu, müzeler gezildi, halılar ve teknikleri incelendi, desenler etütlendi, üretim için atölyeler aramak için şehir şehir ziyaretler yapıldı. En sonunda vardığımız noktada süreç bir hikâyeye dönüştü. Şu anda sergide yer alan işlerin hepsi tüm süreci anlatır durumdalar.
Bu sergide alışık olduğumuz çalışmalarınızın biraz evrildiğini, yeni tarzlar denediğinizi görüyoruz. Siz nasıl yorumlarsınız bu evrimi?
Sergide yer alan işler üretimlerimize yeni bir soluk kazandırmış oldu. Geleneksel yöntemler ile pratiğimizin zenginleşmesi konusunda bizi mutlu eden bir yerdeyiz. Yeni bir iş üretmiş, farklı bir tarz denemiş olsak bile yavaş üretimi yansıtan bir iş ile finalde karşılaştığımız kesin. Bu da işlerimizde detaycı bir çalışmaya alan açıyor. Biz bugünün hızlı dünyasında zaman bükülmesinin varyasyonlarını üretmeye çalışıyoruz. Geçmişin notalarıyla güncel şarkılar besteliyor gibi hissediyoruz kendimizi.
Figüratif ağırlıklı dilinizin biraz daha desen ve detaya kayma ihtimali olabilir mi, son çalışmalarınız bana bunu düşündürdü.
Figüratif çalışmalarımız her daim devam edecek. Hatta sırada hayat bulmayı bekleyen birçok eskizimiz var. Figürlerin yanı sıra mimariden ve doğanın hali hazırda sunduğu soyutlamalardan beslenerek üretmeyi amaçladığımız yeni çalışmalarımız da yolda. Olimpos Sergileri’ne hazırlanırken sergileme yöntemi, ölçek ve soyutlama konusunda ciddi yol aldığımız da bir gerçek. Fakat yarattığımız figürler ile kalabalık bir dünyamız var. Onların gözlerine bakabilmek bizi üretme konusunda motive ediyor.
Eskişehir’de yaşıyor olmak üretiminizi nasıl etkiliyor?
Sanat dolu bir şehir Eskişehir. Birçok inisiyatif açıldı ve açılmaya da devam ediyor. Odunpazarı Modern Müze’nin sergileri, sanat konuşmaları, Eldem Sanat Alanı’nda, Fırın Art Space’de açılan sergiler, online offline konuşmalar, yavaş yavaş açılan ticari galeriler ve birbirine destek olan sanatçılarla dolu bir şehir. Kurtarılmış bölge gibi, susuz topraklarda bir vaha gibi. Kibele’nin şehrinde yaşamak sürekli üretmeyi besliyor gibi geliyor bize. Eskişehir sanatı da sanatçıyı da kucaklayan bir şehir. Biz bir rüyanın içinde gibi yaşıyoruz. Bu da işlerimize muhakkak yansıyor.
Peki sırada ne var?
Bu yıl katılacağımız sergiler için hazırlanıyoruz. 2025 yılında solo sergi yapma niyetindeyiz. Dokumanın yanında üç boyutlu üretimler ve video art işler üzerine de çalışıyoruz. Yakında netleşmeye ve ortaya çıkmaya, izleyicilere de görünür olmaya başlayacaklar.
Kapak Fotoğrafı: Untitled 2022
İlginizi çekebilir: Burcu Dimili’den Dışarıda Yakınlık Sergisi Üzerine
İlk yorumu siz yazın!