Süryaniler: Mezopotamya’nın Kadim Halkına Bir Bakış
Mezopotamya dendiğinde akla ilk gelen toplum olan Süryaniler, dinleriyle, sanatlarıyla ve gelenekleriyle insanlık tarihinin seyrini değiştiren tarihin en sessiz ancak bir o kadar da güçlü topluluğu. Tarih sahnesine çıktıklarından beri savaşmaktan geri duran, varlıklarını kültürel miraslarıyla günümüze kadar ulaştıran Süryaniler, 5000 yıldır insanlık tarihini renklendiren en zengin toplum. Hadi gelin Mezopotamya’nın en eski sakinlerini yakından tanıyalım!
Süryaniler… Mezopotamya’nın kadim medeniyeti, Hz. İsa’nın öğretisini ilk kabul eden halk… Bu iki ifade Süryaniler için söylenmesi en muhtemel iki cümle. Böylesi zengin ve köklerine bağlı bir halk için aslında çok daha fazlası söylenebilir. Dillerine, köklerine ve geleneklerine bu kadar bağlı olan bir toplum olmasına rağmen yaşadıkları ülkelerin ritmine ayak uydurarak bulundukları bölgeleri tüm cömertliğiyle zenginleştirirler. Anadolu ve Mezopotamya’nın küçük bir bölümüne ev sahipliği yapan Türkiye topraklarında çok renklilik, her bakımdan istifade edilmesi gereken bir zenginlik. Farklı dinlerin, dillerin, geleneklerin bir arada yaşadığı Anadolu’da bu farklılığı en zarif şekilde devam ettiren Süryanilerin tarihine en az kendileri kadar zarif bir pencereden bakalım istedim.
Süryaniler, Hristiyanlığı benimseyen ilk toplum oldukları için Hristiyanlıkla özdeşleşerek bir dinmiş gibi akılda kalırlar. Ancak onlarla ilgili konuşmaya başlamadan önce onların bir devlet ya da din olmadığını, Süryanilerin bir halk olduğunun altını çizerek belirtelim. Süryaniler dünyanın farklı ülke ve kıtalarında yaşayan ancak kendi bağımsız devleti olmayan bir halk Bunun temel nedeni ise Süryanilerin savaşmayan bir toplum olması. Savaştan çok sanatla uğraşmış, göçlerle bu sanatları Amerika’dan Hindistan’a dünyanın farklı yerlerine taşımışlar.
Süryaniler Kimdir?
Mezopotamya’nın 5000 yıllık kadim halkı, 5000 yıldır gelenekleriyle bulundukları her toplumu zenginleştiren bir topluluk. Var oldukları günden bugüne sanat ve inançlarıyla meşguliyet içinde olup hiç savaşmadıkları için resmen bir devletleri yoktur bu yüzden de dünyanın farklı ülkelerinde hatta kıtalarında yaşamlarını sürdürürler. Süryanilerin kökeninin tam olarak ne olduğu hakkında farklı tezler bulunsa da Süryanilerin Arami, Asur köklerine bağlı olduğuna inanılır. Mezopotamya’da Hristiyanlığı benimseyen ve Hz. İsa’nın öğretisini kabul eden ilk halk olma özelliğine sahiptirler ve bu özellikleri yüzünden çoğu zaman Süryanilik Hristiyanlıktan ayrı bir din gibi algılanır. Süryaniler, İsa’nın tebliğ ettiği dine iman eden ve İsa ile aynı dili konuşurlar. Günümüzde Süryani dilini unutturmamak ve sonraki nesillere aktarabilmek için Mardin ve bölgesinde özel çalışmalar devam eder. 5000 yıldır yaşatılan Süryani kültürünün sonraki kuşaklara aktarılması hem din tarihi hem de dünya kültürel mirası için oldukça önemlidir.
Süryaniler ve Turabdin Dağı
Her dinde elbette ki kutsal kabul edilen nesneler, ritüeller ve mekanlar bulunur. Ortodoks Süryanilerin en kutsi saydığı bölge ise Turabdin Dağıdır. Turabdin, Allah’ın hizmetkarlarının dağı anlamına gelir ve Süryani Ortodoksların dini merkezidir.
Turabdin Dağı, Süryanilerin en kadim kilisesi Mor Gabriel’i de içine alarak Mardin’in Midyat ilçesini ve tepelerini kapsayan bölgedir. Süryaniler, inandıkları dine, geçmişine ve kültürlerine öyle bağlılardır ki geleneklerini yaşatmak ve sonraki nesillere bu gelenekleri bozulmadan aktarabilmek için Turabdin bölgesinde bulunan Mor Gabriel Kilisesinde dil ve din dersleri verirler. Kutsallarına son derece saygılı olan Süryaniler, Turabdin bölgesinde yaşamasalar dahi çocuklarına ve torunlarına bu bölgenin kutsiyetinden bahsederek mümkün mertebe ziyarete getirerek Turabdin Dağı’nın kutsallığını öğretmekten geri durmazlar…
Mor Gabriel Kilisesi Tarihi
Hristiyanlık tarihinin en önemli kiliselerinden biri olan Mor Gabriel Kilisesi, dünyanın farklı bölgelerinde bulunan birçok kiliseden daha eski olduğu bilinir. Kilise, 397 yılında Mor Şemun ve Mor Şmuel tarafından yaptırılır ve zaman içinde ihtiyaca göre yapıya yeni ilaveler inşa edilerek bugünkü haline ulaşır. Mor kelimesinin anlamı ise tıpkı Ermenilerdeki Surp, Rumlardaki Aya kelimeleri gibi kutsal ve aziz anlamlarına gelir. Mor Gabriel Kilisesi, Yunanistan ve hatta İtalya’da bulunan birçok kiliseden daha eskidir. Böylesi önemli bir geçmişe sahip olan Mor Gabriel Kilisesi, sadece Hristiyanlar için değil dünya kültürel miras için oldukça önemli bir yere sahip.
Mardin’de Süryani Ev Şarabı
Tarihin başladığı yer olarak kabul edilen Mezopotamya, insanlığın gelişimine ve en önemli adımlarına tanık olur. İki nehrin arasında gelişen insan, kendiyle birlikte mimariyi, hayvancılığı ve tarımı da geliştirir. Tarımın en önemli kollarından olan bağcılık, ilk kez Güney Kafkasya ve Mezopotamya bölgesinde yapılmaya başladığı için dünyanın ilk ve en önemli şarapçılığı da bu bölgede yapılır. Mezopotamya’da bağcılığa dair ilk buluntular 7000 yıl öncesine dayanır ve Süryanilerin tarih sahnesine çıkmasıyla Mezopotamya’daki şarap üretimini Süryaniler devralır. Süryaniler, binlerce yıldır şarap üretimini aynı 5000 yıl önceki üretim şekliyle devam ettirirler. Bu da Süryani şarabının çok sevilmesi ve dünyanın farklı yerlerinden talep görmesinin en temel nedeni olarak görülür. Süryani şarabı fabrikalaşmadığı ve birbirinden farklı butik markalarla üretilmeye devam ettiği için dünyanın en kıymetli şaraplarından biridir.
Marteniçka
Bahar, her gelenekte farklı ritüellerle karşılanır. Bu ritüeller hıdırellez, nevruz ve marteniçka olarak sınıflandırılır. Tüm bunların ortak özelliği ise herkesin dilekler dileyip adaklar adamasıdır. Bulgarların 1 Mart’ta baharın gelişini kutlamak ve şans getirdiğine inandıkları marteniçka bilekliklerini Süryaniler genellikle 25 Mart günü takar. Bunun nedeni ise 25 Mart’ta Hz. Meryem İsa’ya hamile kaldığının müjdelenmesidir. 25 Mart günü takılan matreniçka bileklikleri İsa’nın doğduğu 25 Aralık gününe kadar çıkarılmaz. Tanrıyı ve insanı temsil eden kırmızı beyaz yün ipler, Süryaniler için dilek ve şanstan ziyade kutsal bir dini vecibe olarak görülür…
Kültürlerine böylesine bağlı olan bir halkın bulundukları ülkelerde sessiz sedasız geleneklerini yaşatması, birlikte yaşamaya en güzel örnektir. Anadolu ve Mezopotamya’nın bu zenginliği ‘aynı orkestranın farklı enstrümanları’ olarak ifade edilir. Ne mutlu bu orkestraya kulak verebilene…
Kapak Fotoğrafı: mardin.ktb.gov.tr
İlginizi çekebilir: Gamze Türker’den Süryani Şarabı
Kaleminize, yüreğinize sağlık ne kadar güzel özetlemişsiniz.
Kültürlerine bu denli bağlı kalarak hayatlarını idame ettiren Süryaniler halkını, tüm nitelikleriyle kısa ve öz kaleme alınmış oldukça başarılı bir yazı.