Tabağımıza koyduğumuz her besin aslında birer seçimden ibaret. Seçimlerimiz sağlığımızla olduğu kadar, ülkemizin ve dünyamızın geleceğiyle de ilişkili. Besinlerimizin nasıl yetiştirildiği, bizlere ulaşırken hangi yollardan geçtiği birçok nedenden dolayı çok önemli. Bu noktada Tazedirekt iyi ki var, çünkü Tazedirekt, bilinçli üreticilerin yoğun emekle ürettiği doğru ürünleri bizlerle buluşturuyor, “ne yediğimizi önemsememiz” gerektiğini bize her fırsatta hatırlatıyor… Biz de Tazedirekt Takım Lideri Ali Conker ile bir söyleşi yapmaya ve tazelikten mevsimselliğe, sürdürülebilirlikten sağlıklı beslenmeye aklımızdaki çeşitli soruların cevaplarını aramaya karar verdik. Keyifli okumalar!

Ali Conker | Fotoğraf: Tazedirekt

Tazedirekt’in hikâyesini biraz sizden dinleyebilir miyiz?

Tazedirekt’in hikâyesi 2014 yılında başlıyor. 2016 yılında Migros tarafından devralınan marka, “Ne Yediğini Önemse” mottosu ile yerel üreticinin yanında şeffaflığı ön plana çıkartan duruşu ile faaliyetlerini sürdürüyor. Tüketicinin aldığı ürünü kimin, hangi şartlarda ürettiği, hangi içeriğe ve hangi sertifikalara sahip olduğu gibi bilgilere tüm şeffaflığı ile ulaşabildiği bir markayız. Online satış noktalarımızda üreticilerimizin kendi ağızlarından anlattığı hikâyelerinden ürünlerin her türlü detaylarına kadar bilinçli tüketicinin ihtiyaç duyacağı bilgiler mevcut. Zaten müşterimiz de üründen önce bu bilgileri ve hikâyeyi satın alıyor. Şu anda tedarikçimiz olan 80’e yakın çiftliğimizin hikâyelerinin birçoğu kendi ağızlarından web sitemizde bulunuyor. 500’ün üzerinde yerel üreticimizin de benzer şekilde ürünlerine ait tüm detaylarına düzenli iletişimlerimizde yer veriyoruz. Üreticilerimiz ile anlaşmadan önce konusunda uzman hem satın alma hem de kalite ekiplerimiz üretim yerlerini ziyaret ediyor. Üreticilerimizin belirli kalite standartlarına uygun üretim yapıp yapmadığı kontrol ediliyor. Varsa gelişim alanları belirleniyor ve geliştirmeleri için de eğitim desteği veriliyor. Kalite, ekiplerimizce yeni ürün kontrol prosedürlerimiz çerçevesinde inceleniyor. Bu aşamada da önceliğimiz ürünlerin yasal mevzuatlara uygun olması. Tüm bu şartların sağlanması durumunda ürünler Tazedirekt’te satışa açılıyor. Tüketicilerimiz de bunu bilerek, gözleri kapalı bir şekilde bize güvenerek bizi tercih ediyor. Açıkçası yarattığımız üreticilerimizin başrolde olduğu, bu şeffaf dünya ve bununla gelen müşterilerimizin bize olan koşulsuz güveni benim kendi adıma Tazedirekt’in en sevdiğim özelliği…

Önceden duymadığımız, siz olmasanız muhtemelen de karşılaşmayacağımız onlarca üretici ve firmayı Tazedirekt sayesinde tanıyoruz. Üreticiler mutlu mu sizinle çalışmaktan ve böylece bizlere çok daha rahat bir şekilde ulaşmaktan?

Tazedirekt’in stratejisini belirlerken ilk etapta olabildiğince çok potansiyel müşteri ve üretici ile görüştük. Amacımız her iki tarafın da ihtiyaçlarını anlayarak çözüm üreten bir marka yaratmaktı. Üretici tarafındaki en büyük ihtiyacın kendi hikâyelerini anlatmak ve bunun üzerinden satış ve pazarlama iletişimi yapmanın yanında, yoğun emekle üretilen ürünlerinin gıda güvenliği standartlarına uygun bir şekilde üretilerek tüketiciye ulaştıracak lojistik ağı olduğunu fark ettik. Bunun üzerine Tazedirekt’i sadece müşterilerimizin değil üreticilerin de daima yanında olan, onlarla iş birliği içinde çalışmaya ve ürünlerini tüketici ile buluşturmayı amaç edinmiş bir marka olarak konumlamaya karar verdik.

Attığımız her adımı üreticilerimizi geliştirmek ve onların ihtiyaçlarını karşılamak adına yapıyoruz. Üretim standartlarını geliştiriyoruz, ürünlerini geliştiriyoruz, markalarını geliştiriyoruz ve onların bu gelişimi ile büyümeye gayret ediyoruz. Onlar bizle olmaktan mutlu, biz de onlarla gelişmekten ve büyümekten mutluyuz. Mutluluk da bulaşıcı malum, benzer şekilde bu mutluluk hali müşterilerimize de çalışanlarımıza da kısaca tüm ekosistemimize yansıyor.

Üreticilerimizi ekibimiz ile tüketicilerimizin ihtiyaçlarını ve tercihlerini bilerek seçmeye çalışıyoruz. Yerel, özenle üretim yapan ve hikâyesi bizi olduğu kadar müşterilerimizi de etkileyecek üreticilerimiz ile önce ilişki kurmaya çalışıyoruz. Ürünlerini ve ihtiyaçlarını anlamaya ve müşterilerimizin hangi ihtiyaçlarına çözüm olabileceklerini öğrenmeye gayret sarf ediyoruz. Bizim için ne kadar üretim varsa, doğa ve imkânlar ne kadarına müsaade ediyorsa o kadarı yeterli. Müşterilerimiz de bunu öğrendi. Bu nedenle ürün ve üretici güvenilir şartlarda üretim yapıyorsa, biz kendimiz ve sevdiklerimize en iyisi ve en güveniliri budur diyerek önerebiliyorsak, mutfaklarımızı ve sofralarımıza renk katacağına inanırsak ürünleri açıyoruz. Hiçbir ürünü ben deneyimlemeden açmıyoruz. Hepsiyle bir gönül bağımız var kısaca. 🙂

Üreticilerinizle anlaştıktan sonra ürünlerin Tazedirekt reyonlarına ulaşma sonrasında da tüketicileriniz ile buluşma sürecini anlatabilir misiniz? Bu süreç hangi aşamalardan oluşuyor? 

Beykoz’da dark store dediğimiz hem depo hem paketleme hem de sipariş hazırlığı yaptığımız bir operasyon merkezimiz var. Kalite kriterlerimiz kapsamında kontrol edilerek tedarikçisinden teslim aldığımız ürünler müşterilerimiz için hazırlanmak üzere aynen bir mağazada olduğu gibi reyonlara dizilerek paketleniyor ve soğuk zincir lojistik ağımız ile yola çıkıyor. Çok ciddi bir taze ürün satışımız olması, bizim tüm bu süreç genelinde çok hassas ve dikkatli olmamızı gerektiriyor. Organik yeşilliklerden, meyve sebze, et, balık, süt ürünlerine kadar yoğun bir portföyümüzün olması; üreticilerimizin konumundan, operasyon merkezimizin lokasyonuna kadar ince elenip sık dokunmuş bir ön çalışma yapmamızı gerektirdi. İstedik ki çiftliklerimizden temin ettiğimiz yeşillikler topraktan kopartılmasını takip eden 48 saat içinde müşterilerimizin sofralarına ulaşsın.

Tazedirekt ile Röportaj | Fotoğraf: Elaine Casap – unsplash.com

Mevsimsellik git gide önemini daha da çok anladığımız bir konu. Peki Tazedirekt için ne ifade ediyor?

Her şey mevsiminde ve doğanın bize imkân verdiği zaman ve miktarda satılsın istiyoruz. Mümkün olduğunca ürünlerin mevsiminde tüketilmesini önceliklendirerek ürünlerimizi mevsim ve miktar esaslarına göre satmaya gayret ediyoruz. Bu ısrarımızı da iletişimlerimizde müşterilerimize anlatıyoruz. Mevsim sonlarında ürünlerin kışa saklanması için domates kolilerimiz, turşuluk paketlerimizi satışa alarak bunu, mevsimselliği sattığımız ürünler bazında da desteklemeye çalışıyoruz. Bunun yanında artık dört mevsim üretimi doğru koşullarda yapılabilen ürünler de var. Bunları 12 ay boyunca satışımızda bulunduruyoruz.

Tazedirekt ile Röportaj | Fotoğraf: Steven Weeks – unsplash.com

Tazedirekt’te glütensiz, vegan başta olmak üzere özel beslenenler için birçok ürün bulunuyor. Bu alanda ürün çeşitliliğinizi nelere göre belirliyorsunuz? Bu alanlarda en çok hangi markalar ve ürünler tercih ediliyor?

Glütensiz, vegan, vejetaryen ürünlerin üretimleri oldukça sınırlı. Oysaki potansiyeli de pazarı da tüketicisi de düşünülenden çok daha fazla. Tazedirekt olarak bizim amacımız bu gibi ürünlerin hem pazarının büyümesi ve üreticiler için ürünlerini hedefledikleri kitleyle buluşturabilmek hem de ürünlerini anlatabilmek için doğru satış noktası olarak Tazedirekt’i konumlamak. Bu amaç için ayrıca kimi zaman farklı üreticilerimizi ürün geliştirmek adına bir araya getiriyor, yeni ürünleri piyasaya kazandırmaya çalışıyoruz. Ya da benzer şekilde piyasadaki ihtiyacı görerek kooperatiflerimize erişte, tarhana ve reçel ürünlerinden ziyade hangi ürünlere odaklanmaları gerektiği veya marka yaratmak adına neler yapabileceklerine kadar yön vermeye gayret sarf ediyoruz.

Yine tüketicilerinizin oldukça merak ettiği bir konu: “Organik”. Bazı ürünlerde “organik” yazıyor bazılarında ise yazmıyor. Aralarındaki en net farkları sizden dinleyebilir miyiz?

Ülkemizde organik ürün sertifikasyon sistemi var. Yasal mevzuat ile belirlenmiş standartları sağlayan, mevzuat esaslarına uygun üretim yapanlar, bu belgeyi belli bir süreç sonunda alabiliyor ve ürünlerine ‘organik’ diyebiliyor. Organik tarıma geçiş yapmak isteyen bir üretici için bahsettiğim bu süreç en az 3 sene sürüyor. Meşakkatli bir süreç. Ama hem üretici hem de tüketici için ayrıcalıklı bir üretim olduğu anlamına geliyor. Biz de organik sertifikasyonlarına sahip ürünleri, ürünün organik olduğu vurgusunu yaparak satışımıza açıyoruz. Bazı üreticilerimiz ya bu sürecin başında oluyor ya da çeşitli sebeplerden organik sertifikası almadan üretim yapmayı tercih ediyorlar. Üretimin kısıtlı olması sebebi ile bu üreticilerin ürünlerini satış öncesinde analize tabi tutarak satışa açıyoruz. Organikse organik sertifikası yoksa organik demeden ama pestisit analizli olarak satışa açıyoruz.

Fakat takdir edersiniz ki bir ürünün sağlıklı olması için sadece organik olması gerekmiyor. Üretim miktarı organik üretime göre daha hacimli olabilen “İyi Tarım” usul ve esaslarınca üretilmiş ürünler de satışımızda yer alıyor. Bu ürünlerimizin üzerinde de “İyi Tarım” ibareleri yer alıyor. Daha önce de belirttiğim gibi, bizde her şey şeffaf. Markamızın temelini oluşturan da bu şeffaflığımız ve buna uygun olarak her ürünün izlenebilirliği ve sertifikaları da satış noktalarımızda mevcut.

Ayrıca, bünyenizde birçok kadın kooperatifi var. Bu kadınların ürünlerine ve emeklerine ulaşmak bizler için çok değerli. Kadın kooperatifleriyle nasıl bir iletişim halindesiniz? Biraz bahseder misiniz?

İçinde bulunduğumuz ekosistemin en önemli paydaşları kadınlar. Bu nedenle hem operasyonumuzda hem de merkez ekiplerimizde kadınların varlığına çok önem veriyoruz. Özellikle pandemi sonrasında kadın kooperatiflerimize verdiğimiz desteği arttırdık. Şu anda 8 farklı kadın kooperatifinden 35 çeşit ürün Tazedirekt’te satışta. Çeşitliliğimizi 2024 yılı içinde iki katına çıkartmayı hedefliyoruz. Bu amaç için mevcutta görüştüğümüz, ürün çeşitliliğine, üretim şartlarına ve paketlemesine kadar satış öncesi sürecini takip ettiğimiz birçok kadın kooperatifi var. Kadın kooperatiflerimizin hikâyelerini ve ürünlerini üreticimize anlatmak adına her türlü iletişim imkânımızı kullanıyoruz. Müşterilerimiz de kadın üreticilerimiz de bu durumdan oldukça memnun. Bizim gibi markaların kadın üretimi odağı ile önümüzdeki dönemde kadınların çok daha fazla etkin olacağı bir üretim sektörü olacağına eminim.

Tazedirekt ile Röportaj | Fotoğraf: Skön Communication – unsplash.com

Biz theMagger olarak sürdürülebilirliğe oldukça önem veriyoruz. Tazedirekt’in bu konudaki bakış açısını ve aldığı aksiyonları öğrenebilir miyiz?

Sürdürülebilirlik markaların son dönemde en çok önem verdiği konularında başında geliyor. Buna rağmen tüketici tarafında sürdürülebilirlik çeşitli sebeplerden hâla daha marka beklentisi ve kişisel hayat tarzı olarak önceliklendirilmemiş durumda. Benzer şekilde tüketici sürdürülebilir olmak veya sürdürülebilirliği desteklemek adına maddi ve manevi katkı vermeye kendisini hazır hissetmiyor. Bu noktada markaların çok daha etkin bir şekilde gerek marka duruşları gerekse iletişimleri konusunda bu konuya eğilmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz de operasyon temellerimizden, tüketim takibimize kadar mümkün olan tüm alanlarda daha sürdürülebilir olmayı ve elimizden geldiğince üreticilerimizi de tüketicilerimizi de teşvik etmeye gayret sarf ediyoruz. Daha az karbon ayak izi ve daha az tazelik odağı ile gıda atığı için hassas ve en çok tercih edilen ürünlerimizi operasyon merkezimize yakın bölgelerden tedarik etmek, siparişlerimizi teslim ederken kullandığımız kutularımızı müşterilerimizden iade alarak onları ileri dönüştürüp, kutularımızın içinde kırılmayı önlemek adına kullanmak ve mümkün olduğunca ambalaj (Burada ürün zayi/paketleme dengesini gözetiyoruz.) kullanımımızı minimumda tutmaya özen gösteriyoruz. Ayrıca iletişimlerimizde de müşterilerimizin ürünleri nasıl taze tutabileceğine dair ipuçları veriyor, tazeliğini yitirmiş ürünleri de nasıl değerlendirebileceklerini anlatmaya çalışıyoruz. Tüm bunların ötesinde topraklarımızın ve doğal ekosistemimizin üretkenliğini yitirmemesi için organik ve İTU esasları ile yapılmış üretimi destekliyoruz. Üreticilerimizden Şaban Burhan’ın çok güzel söylediği gibi torunlarımızdan ödünç aldığımız topraklarımızı yarınlara en verimli şekilde bırakmayı amaçlıyoruz.

Tazedirekt ile Röportaj | Fotoğraf: Stijn te Strake – unsplash.com

Yeterince bilgi sahibi olmayanlar için Tazedirekt besi çiftliğinden kısaca bahsedebilir misiniz?

İzmir Torbalı’da bir besi çiftliğimiz var. Büyükbaş hayvanlarımızı sağlıklı ve dengeli beslenmeleri için kendi tarlamızdan hasat ettiğimiz yemlerle besliyoruz. İşlenmeden önce gıda güvenliği ve tüketimde lezzete etki eden mikrobiyolojik, PH, yağlılık, duyusal kontrol gibi çeşitli parametrelerde analizi yapılıyor ve yasal mevzuata uygun etlerimiz, uygun soğuk zincir koşulları altında kalite yönetim sistemleri belgelerine sahip paketleme tesislerimizde 218 kontrol noktasından geçtikten sonra paketleniyor. Mutfak kültürümüzde önemli bir yere sahip olan kırmızı et seçiminde tat ve dokunun yanı sıra çeşitliliğe de önem veriyoruz. Kırmızı et portföyümüzde dry age etler, Tazedirekt kasabı tarafından özel baharat harmanıyla hazırlanan kasap ürünleri ve zengin sakatat çeşitlerimiz mevcut.

Bu aralar hangi ürünler/yiyecekler/malzemeler “trend”, önümüzdeki günlerde Tazedirekt’ten bulabileceğimiz hangi ürünleri sosyal medyada daha sık görebileceğiz?

İşimiz, niş ve özenle üretilmiş ürünleri üreten üreticileri bulmanın yanında talep yaratabileceğimiz ürünleri de pazara kazandırmak. Bu nedenle hem iç pazarda potansiyel olabilecek hem de dış pazarda trend olmuş ürünleri yakından takip ediyoruz. Son dönemde ciddi bir boyuta ulaşan konforlu yemek (comfort food) akımı var. Konforlu yemeği insanların kendisini iyi hissedeceği, sağlıklı ve geleneksel olarak evde tüketmeye alışık olduğumuz, kimi zaman anne yemeği olarak da anılan yemekler olarak tanımlayabiliriz. Özellikle sebzelerin güzel tabaklarda, özel tariflerle servis edildiği trendleri de bu anlamda sosyal medyada oldukça fazla görmeye başladık. Yedikule marul, hindiba, kale yaprağı ve diğer kök sebzeler son dönemde pişirilerek tüketiliyor. Yine benzer şekilde geçmişte olmadığı kadar taze rezenenin siparişlerde tercih edildiğini görebiliyoruz. Biz de önümüzdeki dönemde bu ürünlerde mümkün olduğunca çeşitliliğimizi artırmak ve sofralara renk katmak adına çiftliklerimiz ile üretim çalışmalarına başladık. Tazedirekt ile en çok yan yana gelen bir başka ürün ise Jersey süt. Jersey ırkı ineklerden üretilen süt, protein ve yağ oranı gibi besin değerlerinden ötürü oldukça talep görüyor. Sosyal medyada da yoğurt yapımında jersey sütün çokça paylaşıldığını görebiliyoruz. Bunun yanında bakliyat ürünlerinin de son dönemde talebinin yükseldiğini gözlemliyor, filizlendirilmiş ve fermente edilmiş çeşitlerini de Tazedirekt’te müşterilerimizin tercihine sunuyoruz.

Son olarak, Tazedirekt’i önümüzdeki dönemde online dışında başka yerlerde görebilecek miyiz? Var mı sürprizler?

Tazedirekt’e şu anda Migros uygulamasından, Trendyol Go’dan ve Tazedirekt.com üzerinden erişilebiliyor. Ayrıca geçen sene Acarkent, Akmerkez ve Urla Macrocenter mağazalarımızda Tazedirekt reyonlarımız ile organik meyve sebzelerimizi Macrocenter müşterileri ile buluşturmaya başladık. Önümüzdeki dönemde birkaç Macrocenter mağazasında daha reyonlarımızı açacağız. Bir güzel haberi de önümüzdeki aylarda açmayı planladığımız Tazedirekt mağazamız ile vereyim. Göztepe Tütüncü Mehmet Efendi caddesinde ilk Tazedirekt mağazasını açmak adına tüm çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Buna ek olarak hedef kitlemizin ilgisini çekecek ve iyi ürüne ihtiyaç duyulan her alanda Tazedirekt markası ile var olmak istiyoruz. Bu anlamda farklı sürprizlerimiz de olacak.

Kapak Fotoğrafı: Tazedirekt

İlginizi çekebilir: Tazedirekt’ten Tazedirekt’in Hikâyesi