The Allis, Soho House: Şehrin İçerisinde Şehirden Kaçış
Nitelikli kahve konusunda en ufak bir bilgim yok, ancak iş nitelikli yemek konusuna geldiğinde damak keyfime güveniyorum. O nedenle henüz çok yeni keşfettiğimiz ve ziyadesiyle memnun kaldığımız bir restorandan bahsetmek istiyorum sizlere, lakin Soho House sayesinde tanıştığımız enfes restoran Navaah sonrası şimdi de lezzetli The Allis ile tanışmak bizi pek mutlu etti.
Soho House bünyesindeki The Allis, The Glass Building’in içirisinde yer alıyor. Bakmaya doyamadığımız tarihi Palazzo Corpi binasının hemen yanındaki yeşilliklerin içine doğru yürüdüğünüzde restorana kolayca ulaşmış oluyorsunuz. Bahçesinde keyifle yemeğinizi yiyebileceğiniz, arkadaşlarınızla ne konuştuğunuzu anlayabileceğiniz hatta iş yemekleriniz için dahi kullanabileceğiniz sakin ve bir o kadar da keyifli bir ambiyansı var restoranın. Şehrin kalabalığından kaçmak istediğinizde ama pek de uzaklara gitmeyi tercih etmediğinizde ulaşabileceğiniz nefis bir alternatif olabilir kendisi… Sonbaharın hala dış mekanlarda oturmamıza izin verdiği bu tatlı günlerinde; kahvaltı, öğle ya da akşam yemeği için restoranın bahçesini biran evvel deneyimleyebilirsiniz.
The Allis’i Soho House bünyesindeki bir diğer restoran olan Naavah’tan ayıran en önemli özellik restorandan Soho House üyeliği olmadan da yararlanabiliyor oluşumuz. Güne lezzetli bir kahvaltı ile başlamak, hafta içi iş arası ya da hafta sonu arkadaşlar ile kokteyller eşliğinde hafif bir öğle yemeği yemek, keyifli bir akşam yemeğine sahip olmak gibi alternatifleriniz var The Allis’te. Öğleden sonraları ise 15:00 ve 18:00 saatleri arasında lezzetli tatlılar eşliğinde çay saati sunuyorlar. Yani aslında restoran gün boyunca yararlanabileceğimiz bir çok seçeneğe sahip.
Mekanın menüsünün bana en cazip gelen özelliği; kahvaltı ve içecekler dışında bir yemek menülerinin bulunmayışı. Yeterli miktarda zeytinyağlı, salata çeşitleri ve ana yemeklerden oluşan bir büfe üzerinden yapıyorsunuz yemek seçimlerinizi ve pek hoş seramik tabaklar ile geliyor seçtiğiniz lezzetler sofranıza… O gün bizim şansımıza, sevdiğimiz zeytinyağlılar ve uzun senelerdir yememeyi tercih ettiğimiz ama hakkı ile yetiştiğine ikna olduğumuzda asla kaçırmak istemediğimiz tavuk vardı menülerinde.. Bir de sıcak olarak daha evvel hiç deneyimlemediğimiz somon balığı köftesi ile tanışma sansımız oldu. Favori zeytinyağlılarımız, taze yeşil salatamız ve ana yemek tabaklarımız ile yemeğin sonunda biraz aşırıya kaçmış gibi hissediyor olsak da, müthiş lezzetli bir öğle yemeği oldu bizim için. Hatta kendi aramızda şunu konustuk; Nişantaşı’nın bayıldığımız Kantin’i ani bir kararla kapılarını kapatmaya karar verince, biz bu konseptte bir lezzeti nereden bulacağız diye kendi kendimize kederlenmiştik. İşte The Allis tam olarak Kantin’in mutfağında ve ortamında bulduğumuz lezzet ve huzuru verdi bize! Hem de üzerine zeytin ağaçlı bir bahçe ve Palazzo Corpi manzara bonusu ile.. Yani kısacası çok sevdik biz The Allis’i! Öyle sevdik ki; tıka basa yemiş olsa dahi, glutensiz cheesecake şansımızı da asla es geçmek istemedik. İyi ki de geçmemişiz. Yoğun bir çikolata tadi almamıza rağmen ne kadar da hafif bir lezzetti öyle! Bizi bu denli mutlu eden bir öğle yemeğinin sonuna kesinlikle çok yakıştı.
The Allis’in çalışma saatlerini de yazımın sonuna ekliyorum. Eğer bizim gibi iki kişi ya da küçük bir grup olacaksanız rezervasyon yapmanız gerekmiyor ancak 6/8 kişilik grup yemeklerinde mutlaka rezervasyon yaptırmanız öneriliyor, lakin mekanın büyük masa adedi sınırlı. Bu arada soğuk, yağmurlu ve karlı günlerde The Allis’in sıcacık iç mekanında bahçe manzarasına karşı yenecek keyifli yemekler için de hep birlikte heyecanlanabiliriz.
Simdiden mutlu bir yemek, sevinçle kalkan kadehler diliyorum!
İlginizi çekebilir: Gizem Dereci’den “Cecconi’s Brunch Yorumu”
İlk yorumu siz yazın!