The Broken Circle Breakdown: Tat Tuz Bırakmayan Bir Müzisyen Dramı
Belçika kırsalında karavan hayatı yaşayan, çeşitli barlarda müzik yaparak geçimlerini sağlayan, country müzik ve bohem hayat sevdalısı bir çiftin yaşamlarına, daha da spesifik olmak gerekirse eşsiz dramlarına odaklanıyoruz… Kız çocuklarının hastalığından dolayı hayatlarında hiç tatmadıkları sıkıntılarla başbaşa kalan bu çiftin başından geçenleri hastalık öncesi ve hastalık sonrası şeklinde iç içe geçmiş bir kurgu ile izliyoruz. Cicim aylarındaki mutlulukları ve enerjileri, hastane köşelerinde harap oldukları günlerle arka arkaya geliyor, izlerken duygu durumumuzu kontrol etmek biraz zorlaşıyor… İzlemek isteyenler için adres Mubi Türkiye.
Kimseye eyvallahı olmayan aşırı sakallı maskülen görüntülü bir adamın aşkla harmanlandığında ne derece kırılgan olabileceğini kavratan The Broken Circle Breakdown, kız çocuğu hasta olan bir anneyi de tüm klişe anlatılardan ayrışacak şekilde tasvir ediyor. Marjinal olmaya çalışmadan marjinal olabilen bu çiftin yaşantısı, mutlulukları, kavgaları son derece doğal ve ikna edici. Felik Van Groeningen iyi tasarlandığı her halinden belli olan bir film çekmiş. Yer yer sıkıcılaşmasına sebep olan tempo sıkıntıları var. Müzik yoğunluğunun ayarının kaçtığı, karakterlere derinlemesine gireceğimize biraz fazla konser izlediğimiz anlar da oluyor. Ama bir şekilde vurucu bir finale götürüyor film izleyicisini.
Editör Notu: Yazının bu noktadan sonrası spoiler içermektedir.
İki karakterin de bu hastalıkla baş etme şekli farklı, çatışmanın buradan çıkıyor olması oldukça ilgi çekici. İkisi de dünyaya farklı gözlerle bakarken birbirlerine aynı gözle bakıyorlar. Tabi sağlıklı bir ilişkinin sırrı olabilecek bu durum, işlerin hastalığa ve akabinde ölüme varmasıyla işlevini yitiriyor. Hem anne hem baba benliğini, varlığını, hayatı sorgulamaya başlıyor. Azıcık aşım ağrısız başım temalı hayatları, bir anda tüm anlamını yitiriyor. Empati kurması imkansız bir olan bir duruma, çocuklarının vefatına anbean şahit oluyorlar. Ellerinden kayıp giden bu mutluluk, tüm dünyalarını 180 derece döndürüyor, ne yaptıkları müziğe devam edebiliyorlar, ne de geri kalan hayatlarına.
Yönetmen, annenin intiharıyla beraber yaşananları kısa sekanslarla filmin içinde veriyor bize. Yani mevzunun varacağı noktayı tahmin ediyor olmamızın filmin gücünden eksiltmeyeceğinin farkında Van Groeningen. Bu özgüvenle kurgulanmış bir film ister istemez takdiri hak ediyor. Beyin ölümü gerçekleşmiş olan kadının hasta yatağının başında çalınan müzik ve sondaki gördüğümüz dövme detayı, en taş kalpli insanın dahi huzurunu kaçıracak cinsten. Düşmanımın başına gelmesin diyebileceğimiz bu olayları azıcık sempati beslediğiniz film karakterleri yaşayınca bile etkileniyoruz, izlemiş olan herkeste ufaktan bir nefeslenme ihtiyacı doğurmuştur eminim.
Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: MUBİ
İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan MUBI Film Önerileri
İlk yorumu siz yazın!