The New Yorker: İllüstrasyonlarıyla Dikkat Çeken Bir Klasik
“The New Yorker” dergisi, 1925’ten beri New York’taki yayınevinden haftalık olarak okuyucuyla buluşan ve kapaklarındaki yaratıcı ve minimalist illüstrasyonlarıyla dikkat çeken bir New York klasiği. İçeriğinde eleştiri, makale, hiciv, çeşitli kurgu yazılar, karikatürler ve şiirler barındırıyor.
Kapaklarında sıklıkla Amerika’da ve dünyada güncel olan toplumsal, çevresel ve politik olaylara; romantik, esprili ve estetik çizimler ile yer veriyor. Fakat onu benzeri pek çok mizah dergisinden ayıran yegane özelliği, kapağında neredeyse hiç yazı bulunmaması. Bu da illüstrasyonlarının çok daha çarpıcı ve yalın olmasını sağlıyor. Çeşitli sanatçıların farklı bakış açıları ve teknikleriyle ortaya çıkan bu çizimlerin ortak özelliği ise derginin dinamiğini korumaları ve orijinalliklerini asla kaybetmemeleri. Yani hepsi birer sanat eseri niteliğinde. Olaylar resmedilirken sadeliği elden bırakmayarak tek bir duygunun alıcıya ulaşmasını sağlıyorlar. Bu açıdan The New Yorker, pek çok tasarımcının ve tasarıma ilgisi olanların ilham alması gereken çizimlere sahip. Eğer Amerika’nın gündemini takip ediyorsanız ve tarihsel olaylara ilgiliyseniz, bu illüstrasyonları yorumlamak çok daha zevkli olacaktır.
İşte The New Yorker’ın eser niteliğindeki kapaklarından bazıları;
2020 Covid-19 Pandemi Krizini Yansıtan İllüstrasyonlar
ABD Başkanı Donald Trump’ın salgın başladıktan sonra verdiği pandemiye ilişkin konferansındaki basın açıklamalarına ithafen Brian Stauffer tarafından resmedilmiş.
Yakın Tarihteki Olaylara İlişkin İllüstrasyonlar
Derginin klasikleri arasında yerini alan bu çizim ünlü mimari sanat akımlarından biri olan Beaux-Arts’a gönderme yapıyor.
Amerika’nın tarihindeki tartışmasız en trajik toplumsal olayı olan11 Eylül 2001 İkiz Kule Saldırıları‘ndan bir hafta sonra derginin kapağında yer alan bu illüstrasyon Françoise Mouly ve Art Spiegelman tarafından çizildi. Kulenin patlamasına çok yakından tanıklık eden Mouly, bu sayıdaki kapak için sadece siyah renk üzerine kulelerin silüetlerini resmetmenin en doğrusu olacağını düşünmüş; çünkü ona göre hiçbir renk ve fırça darbesi Amerika halkı ve ölenlerin yakınlarının katlanılmaz acısını yansıtmaya yeterli olmayacakmış... Minimalizmin en etkili şekilde kullanıldığı bu çizim The New Yorker’ın en ikonik kapakları arasında yer alıyor.
Art Spiegelman ve Françoise Mouly, The New Yorker’a çok büyük katkılar sağlayan iki sanatçıdır ve Spielgeman derginin bir çok başarılı illüstrasyonunun altına imzasını atmıştır.
Benim de severek takip ettiğim illüstratör Christoph Niemann, günlük hayatta kullandığımız sıradan nesneler ile olayları bir araya getirdiği eğlenceli çizimleri ile oldukça popüler bir sanatçı. Fakat bu kapak, 11 Mart 2011’de Japonya’da meydana gelen Fukushima Daiici Nükleer Felaketi’nin bir hafta sonrasında, çevresel bir kriz olan nükleer santrallere dikkat çekmek için yapılmış. Sakura ağacı yani bizim deyimimizle kiraz ağaçları Japonya’da çok kutsal bir sembol ve her sene ülkenin dört bir yanında Sakura ağaçlarının çiçeklenmesi baharın gelişi olarak büyük bir coşkuyla kutlanıyor. “Sakura Zamanı” olarak adlandırılan bu kutlamalar, Niemann’ın gözünde o sene “Dark Spring” (Karanlık Bahar) olarak adlandırılmış ve kiraz çiçekleri nükleer enerji sembolü ile çizilmiş.
The New Yorker’ın bana kalırsa en sansasyonel ve cesur illüstrasyonlarından biri. Gustav Klimt ve Francesco Hayez’in ikonik eserleri “The Kiss”den ilham alınarak, 15 Şubat’ta -yani Sevgililer Günü’nün hemen ertesi günü- bir hediyelik kart edasıyla resmedilerek basılmış. Bu çizimde siyahi bir Amerikalı kadın ile Brooklyn’de yaygınlık gösteren Hasidik Yahudi topluluğuna mensup bir adam öpüşüyorlar.
Bu çizimdeki ironi ise şu ki, Brooklyn’in Crown Heights çevresinde, o yıllarda bu iki grup arasında aslında oldukça gerilimli bir hava olması. Elbette ki bu illüstrasyon yayınlandıktan hemen sonra hem siyahiler hem de Hasidik Yahudileri tarafından büyük tepki çekti.
Derginin kapakları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ve illüstrasyonların hikayelerini okumak için The New Yorker’ın resmi sitesini ziyaret edebilir ve isterseniz ücretli abone olabilirsiniz. Fakat abone olmadan da size tanınan belli bir süre limiti karşılığında sitedeki yazılara ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz.
Ayrıca bu yazıda da The New Yorker’ın en ikonik 20 kapak çizimi ve hikayelerini de inceleyebilirsiniz.
Çok güzel bir yazı olmuş Nisa, devamı gelsin lütfeenn 🙂