İlk yorumu siz yazın!
The Serpent: 70'lerde Bir Hippi Katilinin Hikayesi
Charles Sobhraj, 1970’li yıllarda Güney Doğu Asya’da seyahat eden çoğu Batılı, hippi olarak adlandırdığımız gençleri hedef alan bir seri katil. Hakkında en az 20 cinayet suçlaması bulunan bu katilin hayat hikâyesinden uyarlanan The Serpent, BBC ve Netflix ortak yapımı ile 8 bölümlük bir mini olarak geçtiğimiz günlerde yayına girdi.
The Serpent
Gerilim ve gizem türü işleri bayıla bayıla seyrettiğimi ve takip ettiğimi yazılarımı okuyanlar artık çok iyi biliyordur diye düşünüyorum. Ama bu dizi bu zamana kadar izlediğim çoğu diziden ve filmden çok daha etkileyiciydi diyebilirim. Bunu rahatlıkla söylememin sebeplerinden ilki tabii ki olayların gerçeğe dayanıyor olması. Her ne kadar dizinin en başında belirtildiği gibi kurbanlara ve ailelerine olan saygıdan dolayı isimlerde ve diyaloglarda bir takım oynamalar yapıldıysa bile dizinin geneli gerçeğe çok çok yakın uyarlanmış. Zaten benim gibi meraklılar dizinin sonunu bekleyemeden ortasında durdurup Google’a olayların gerçek boyutunu aratmıştır diye düşünüyorum. Yaptığım araştırmalardan yola çıkarak dizinin gerçeğe en yakın haliyle uyarlandığını bir kez daha, gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bu nedenle de etkileyiciliği kat be kat artmış durumda. Haberleri okurken nasıl kanım donuyorsa diziyi izlerken de aynı o şekilde ekrana kilitlendim diyebilirim. Tabii ki oyuncuların gösterdikleri performansın da bu duruma katkısı çok büyük. Dizinin cast seçimine geçmeden önce henüz The Serpent’i izlemeyenleri de düşünerek, fazla spoiler vermeden dizinin genel konusunu size biraz aktarmak istiyorum.
Charles Sobhraj isimli seri katilin 1970’li yıllarda Güney Doğu Asya seyahatine çıkmış Batılı gençleri -özellikle de hippileri- hedef aldığını, onlara ilaç vererek günden güne güçten düşürdüğünü ve sonrasında da öldürdüğünü biliyoruz. En az 20 kadar gencin ölümüne sebep olan bu katilin neden gençleri ve özellikle de hippileri hedef aldığıysa hala cevabı bulunamamış bir soru aslına bakarsanız. Bunun yanı sıra işlediği cinayetlerin 10’a yakınının Hindistan, Nepal ve Tayland’da olduğu düşünülüyor. O yıllarda etrafa korku salan katilin adı öldürdüğü bir Türk vatandaşı olan Vitali Hakim ile de anılıyor. Bazı kurbanlarını yalnızca pasaportları için hedef aldığı bilinse de asıl gerçek hâlâ daha meçhul. Yakalandıktan sonra da bütün cinayetleri kabul etmediyse dahi bazılarını basına anlatarak, anlattığı her olay için de para alarak bunu bir işe çevirdiği de söylentiler arasında.
Sobhraj’ın gerçek hikâyesine biraz değindikten sonra gelin isterseniz biraz da diziye bakalım. Dizi hem bir gerilim hem bir dönem dizisi. Dönem işi çekmek her zaman zordur ama olayların böylesine farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda geçtiğini düşündüğümüzde çok başarılı bir iş olduğunu söyleyebilirim.
Ve sabırsızlıkla yazmayı beklediğim kısma geldik. Dizinin cast seçimi! Eğer benim gibi diziyi izlerken gerçek olayları ve kişileri merak edip internette arattıysanız şimdi söyleyeceklerime hak vereceğinizi düşünüyorum. Rolleri için seçilen oyuncular öylesine başarılı ki gerçekteki kişilerin neredeyse ikizleri gibi. Bunu yalnızca oyunculuk performansları için söylemiyorum. Fiziki görünüşleri dahi gerçek kişilere inanılmaz benziyor, ki bence bu da diziyi gerçeğe yakın hissettiren durumlardan birisi. Oyunculuk performanslarına gelecek olursak; Charles Sobhraj rolünde Tahar Rahim karşımıza çıkıyor. Bu zamana kadar çok fazla oyunculuk performansı ve oyuncu övmüşümdür ama inanın böylesini görmedim. Size şöyle küçük bir örnekle açıklayayım; dizinin ilk bölüm açılış sahnesi Charles Sobhraj’ın bir televizyona verdiği röportaj ile başlıyor, Tahar Rahim’in performansı, duruşu, bakışları ve soğukkanlılığı o kadar iyi ki size çok içtenlikle söylüyorum ilk gördüğümde o sahne dizi sahnesi değil de gerçek görüntülerden alındı sanmıştım. Bu başarılı performans için söylemem gereken başka söz kalmamıştır diye düşünüyorum.
Diğer oyunculara gelince; Charles Sobhraj’ın iki suç ortajı Marie-Andree Leclerc rolünde Jenna Coleman, Ajay Chowdhury rolünde Amesh Edireweera yer alıyor. Cinayetleri aydınlatma konusunu kendine görev edinmiş Herman Knippenberg rolünü Billy Howle, eşi Angela Knippenberg rolünü ise Elli Bamber üstleniyor. Son olarak eklemeden geçemeyeceğim, adını duyduğum ve ekranda gördüğüm an gururdan koltuklarımı kabartan bizden bir oyuncu da dizide yer alıyor. Kurbanlardan biri olan Türk vatandaşı Vitali Hakim’i başarılı oyuncumuz İlker Kaleli canlandırıyor.
Oyuncu seçimleri, Hindistan, Nepal, Tayland, Pakistan, Afganistan, İngiltere ve Fransa gibi birçok farklı ülkede yapılan çekimleri, gerçek olaylara dayanan etkileyici hikâyesiyle “The Serpent” şu anda Netflix’te yayında. Henüz izlememiş olanlara iyi seyirler diliyor, izlemiş olanları ise yorumlara bekliyorum.
Fragmanı merak edenler için hemen buraya bırakıyorum;
Kapak Fotoğrafı: netflix.com
İlginizi Çekebilir: Sine Magger’dan Netflix’te Bu Ay
bölümler ilerledikçe ben de daha çok beğenmeye başladım!çabuk bitmesin diye her gün 1 bölüm izliyorum🙂
İki gün önce bu yazıyı okuduktan sonra The Serpent'e başladım; şu an son bölümdeyim. Gerçekten çok heyecan veren, oyunculukların oldukça başarılı olduğu bir dönem dizisi. Gerçekn hikaye olması da cabası. Son bölüm için ayrıca heyecanlıyım, şimdi başlıyorum 🙂
Son zamanlarda izleyip beğendiğim dizilerden biri oldu. Oyunculuklar ve diyalogların yanı sıra kıyafetler de çok iyi. 🙂