Uzun cümleler kurmayı çok seviyor ama şu cümlenin onu çok iyi özetlediğini düşünüyor: “I like words, movies and art.” Yapmayı en çok sevdiği üç şey yazmak, film izlemek ve listeler yapmak. Sabancı Üniversitesi Üretim Sistemleri Mühendisliği Programı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi Yüksek Lisans Programı mezunu. Farklı dijital ve basılı yayınlarda sinema, klasik müzik ve kültür-sanat yazıları yazıyor. 1990’dan beri tüm Oscar adaylarını ve kazananlarını ezbere sayabiliyor, ödül sezonu boyunca ödül sezonuyla yatıp kalkıyor. Filmleri sinemada izlemeyi, Lego’yu, kahveyi ve kahvaltıyı, bir de zeytinyağlı fasülyeyi seviyor.
Harika anlatmışsın, bir kez daha Stockholm'e kasım ayında gitmekle ne kadar büyük bir hata yaptığımı anlamış oldum. Karanlıktan ve soğuktan ne geçtiğim sokakları fark edebilmiş ne de anlattığın şeylerin tadını çıkarabilmiştim. Sil baştan gezmek lazım sanırım
Dünya üzerinde o kadar yer varken, en az ilgimi çeken coğrafyayı bile öyle bir anlatmışsın ki kalkıp yarın gidesim geldi!
Geçen yıl iki haftamı New York'ta geçirip bu listede sıfır çekmem hiç hoş olmadı. Bu yıl ikinci bir New York yolculuğu var, bu kez gerekli notları almış şekilde gidiyorum
Kahveye bayılan biri olarak bu yazıya da bayıldım! Hepsini sırayla gezmek, birer fincan kahvelerini tatmak istiyorum. Tesadüfen geçen hafta da Geyik'te oturmuştuk. Çok güzeldi.
Ve gerçekten, eğer henüz Drip Coffee Ist'i denemediysen vakit kaybetme daha fazla
En sevdiğim filmlerden biridir "Låt den rätte komma in / Let the Right One In". Tiyatroya uyarlandığını duyduğumdan beri deli gibi merak ediyorum. Tiyatroda gerilmek, korkmak nasıl bir duygudur, çok yabancılaştım şu anda. Umarım yakında Londra yolları gözükür de, izlerim geç kalmadan.
(Bu arada henüz izlememiş olanlar, kesinlikle "Let Me In" adlı Amerikan versiyonunu değil, 2008 yapımı İsveç versiyonunu izlemeli.)
Evet, kesinlikle öyle! Ama geçen yıl verdiğin mücadele biraz işe yaramış sanırım
Etraftaki diğer plajlara göre Costa Blu bu yıl saat 18.30-19.00 sınırlarını zorluyordu. Yine de her türlü, denize doyulmuyor.
Tahar Rahim'i bu filmle tanıyıp yine de sevdiysen Jacques Audiard'ın "Un prophète"inde taparsın kendisine. Mutlaka izle!
Yazdığın dört filmden yalnızca "Iceman" ve ,"À perdre la raison"u izledim. Açıkçası her ikisi de hayalkırıklığıydı benim için. Her ikisinde de başrol oyuncularıın performansları dışında kayda değer bir şey yoktu. (Iceman'in cast listesine James Franco'yu üçüncü sıraya yazan çakal pazarlama dehalarını da kınıyorum.)
"Deniz Yılmaz Yazısı" diye bir konsept var, çok hoşuma gidiyor.
Amsterdam'a gitmedim, sanırım bisiklete binmeyi öğrenene kadar da (itiraf.com) gidemeyeceğim. Üzüldüm okuyunca.
Başka bir 10 olmayacak, 24 film Top10'ini yazmakla yetindim sadece. "Laurence Anyways" beni Xavier Dolan'ın önceki iki filmi kadar etkilemedi. Senaryosunda sorunlar olduğunu ve arka arkaya eklenmiş estetik anlamda kusursuz sahnelerden oluşan bir film olduğunu düşündüm. "Everyday"i izlemedim ama henüz.
"Sessions", "Rust & Bone" ve "Jin"i programıma sığdıramadığıma üzüldüm. Ama yakın ve/veya kesin vizyon tarihleri nedeniyle biraz daha sabredebilirim diye düşündüm.
Madem bir solukta okudun, burada bahsetmediğim filmlerin de olduğu !f yazılarımı buradan okuyabilirsin
http://blog.radikal.com.tr/BlogArsiv/thebalkabaa-2013-0
Yasemin, teşekkür etmek istedim

Yazın yayınlandıktan ve okuduktan aylar sonra !f programında görünce tereddütsüz kendi programıma dahil ettim ve hiç pişman değilim. "The Shining"i izlememiş olmama rağmen merak etmiştim filmi. İzleyip salondan çıkar çıkmaz da koşup Kubrick box-set'i aldım kendime bir adet