Yeni yıl demek yeni kararlar demek. Kişisel gelişim, spor, sağlıklı beslenme, daha çok kitap, daha fazla sosyalleşme (malum pandemiden sonra büyük önem arz ediyor) gibi kararlarda sanatı da es geçmeyelim. Konserler, sergiler kadar, listemizde bence en çok tiyatro olmalı… Birbirinden değerli yeni oyunlar sahnedeyken izlememek, alkışlamamak ve iyileşmemek olmaz çünkü. 

Fotoğraf: Cottonbro (Pexels.com)

Tiyatro Önerileri

2021 yılı tiyatro için de hiç kolay olmadı… Kısıtlamalar ve kapanmalar, pandeminin başından beri süregelen sıkıntılara yenilerini ekledi. Ancak, Eylül sonrasında yeni kurallar, önce yarı, sonra tam kapasite derken yaralar da sarılmaya başlandı. Bu süre boyunca yazarlar, oyuncular, tiyatro emekçileri boş durmadı, üretkenliklerinin ve yaratıcılıklarının sınırlarını zorlayarak hasretimizi karşılıksız bırakmadı. Sahnelerin tozu alındı, kostümler dikildi, provalar başladı ve yeni sezon beklediğimizden çok daha büyük bir keyifle açıldı.

Karşılığında bizler de boş durmadık, büyük bir heyecanla oyun listelerini oluşturma, sahnelerin karşısında yerimizi alma telaşına girdik. Eski tempomu henüz tam yakalayamamış olabilirim ancak iyi oyunlar izlemenin keyfi, neredeyse iki yıllık özlemimi gidermeye yetti. 2021’i geç ama güzel oyunlarla kapattım, sırada izleyicilerden tam not alan başka oyunlar var. Hazır yeni yıl kararları alınmışken, tiyatro da dahil edilecekken, izlemeye değer oyun önerileriyle benim de bu kararlara bir katkım olsun istedim. İşte 2022’yi karşılamanız gereken oyunlardan bazıları:

Gomidas, Yolcu Tiyatro

gomidas1
Gomidas | Fotoğraf: Yolcu Tiyatro

Siz hiç kilisede oyun izlediniz mi? Büyülü atmosferinde bir rahibin hayatına kilise korosu eşliğinde tanık oldunuz mu? Cevabınızın hayır olduğuna eminim, o halde Gomidas’ı listenizin en başına yazmalısınız. Müzikolog, besteci ve koro şefi bir rahip olan Gomidas’ın Kütahya’da başlayan, Ermenistan’a uzanan ve İstanbul’da son bulan yaşam yolculuğu sizi alıp götürecek. Ahmet Sami Özbudak’ın kalemini konuşturduğu Gomidas’ı Fehmi Karaaslan’ın oyunculuğunda nefes almadan izleyecek olmanız kuvvetle muhtemel. Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nde (Meryem Ana Kilisesi) sahnelenen ve böylesine bir mekanda bambaşka bir boyut kazanan Gomidas, Lusavoriç Korosuyla da hafızanızda uzun bir süre yer edecek.  

Istırap Korosu, BAM Tiyatro

Bir apartman düşünün, her katında ayrı bir roman konusu komşular, üst üste çekilecek dertlerle dolu aileler, bitmeyen aynı muhabbetler, bir o kadar da hiç sönmeyecek umutlar… Istırap Korosu‘nda tüm bunların yaşandığı bir apartmana konuk olacaksınız. Karşınızdaki apartman sakinlerini gözünüz bir yerden ısıracak. Şahsen, eski mahallemden tanıdık gelen en az iki komşu sayabilirim. Murat Mahmutyazıcıoğlu, çok karakterli ve aynı bu apartman gibi çok katlı bir oyunla yine alkışımızı hak ediyor. Seda Türkmen ve Deniz Karaoğlu, eğlenceli oyunculuklarıyla saniyeler içinde bizi giriş katındaki bekar gençten, beşinci kattaki her işe karışan ablaya, birkaç kat indirerek dünyaya çivi çakmaya niyetli teyzeye, oradan da egosu tavan IT kişisinin balkonuna çıkartıyor. Adının ıstırap olduğuna bakmayın, bo oyundan gülerek, eğlenerek, düşünerek ve “sonuçta herkesin ıstırabı kendine diyerek” salondan ayrılmak garanti.

Kalabalık Duası, Fiziksel Tiyatro Araştırmaları

kalabalik-duasi-1
Kalabalık Duası | Fotoğraf: DasDas Tiyatro

İzleyeli iki ay olmasına rağmen aklıma geldikçe hala yüzümde tatlı bir tebessümle hatırladığım, oyunculuk ve metin açısından az iki kez izlenmeyi hak eden bir oyun Kalabalık Duası. Bu efsunlu şehirde bir şeyler oluyor, aynı şeyi mi anlıyoruz, diye soruluyor. Adını bilmediğimiz birinden ölüm, rüyalar ve şehre dair hikâyeler anlatılmaya başlanıyor. Beklemenin ateşten yakıcı olduğunu düşünerek İstanbul’un semtlerinde dolaşıyoruz. Kayboluyor muyuz, birlikte sorulara cevap mı buluyoruz, orası meçhul… Ancak emin olduğumuz bir şey var, böyle bir metni Volkan Çıkıntoğlu’ndan başkası yazamazdı. Oyunculukta da Tolga İskit için ise, ne desem yetersiz kalacak, hatta cevap bulamadıklarınıza “bu nasıl bir performans?” sorusu da hayranlığınızın yanında yer edinecek. İzledikten sonra üstüne hala konuşuyor olacaksınız.  

Muamma, Kumbaracı50

m1-13
Muamma | Fotoğraf: Kumbaracı50

Pandemide en çok özlediğim Kumbaracı50, Muamma ile tıpkı ilk karşılaşmamızda kolonlarına sarıldığım gibi beni sarıp sarmaladı. Gaye Boralıoğlu’nun; “Mübarek Kadınlar” ve “Hepsi Hikaye” öykü kitaplarından 4 hikaye, bu oyunda buluşuyor. Her biri tasarımıyla ayrı bir oyun niteliğindeki sandalyede üç anlatıcı, her gün Sirkeci garından trene binen “Mi Hatice”nin hikayesini ve Hatice’nin hikayesiyle iç içe geçen 3 farklı kadının daha hikayesini aktarıyor.  Dinlerken bizler de tren yolculuğunun bir parçasıyız artık. Birlikte sallanıyor, duraklarda inenlere yol veriyor ve sağımızda solumuzda konuşulan her şeye kulak kabartıyor, hatta yorum yapıyoruz. Hikayeler gibi biz de sonunda Menekşe istasyonunda iniyoruz. İsmail Sağır’ın uyarlamada ve yönetmenlikte başarılı bir iş çıkardığı Muamma’nın kadınları Gülhan Kadım, Ayşegül Uraz ve Sinem Öcalır’la trende, olmadı Marmaray’da veya metroda hep denk gelmek isteyeceksiniz.

Demiryolu Hikayecileri, Kumbaracı 50

Oğuz Atay sevenler, öykülerini daha çok sevenler ve en çok da Demiryolu Hikayecileri’ni sevenler, derhal sahnenin karşısında yerini alsın! Bu özel öykü, Yiğit Sertdemir’in uyarlaması ve oyunculuğuyla artık benim için çok daha özel bir yere sahip. Bu oyunda ilk dakikadan itibaren öykü satıcısının oturup yazılarını yazdığı bankta buluyoruz kendimizi. Tren raylarının soğukluğunu hissederek önemsenmeyen ama bence çok önemli bir iş icra eden bu satıcılarla birlikte, bir umut öykülerin satılmasını bekliyoruz. O anlatıyor, biz dinliyoruz, öykü içindeki öyküleri. Birden bir öykü tanıdık geliyor, o yetmiyor üstüne başka bir öykü daha… Sonunda ise Oğuz Atay’ın seyircilere seslendiğini duyuyoruz: “Ey okur, ben buradayım, sen neredesin?“. Yiğit Sertdemir işte burada farkını ortaya koyuyor ve bir öyküden diğerine bize sürprizler hazırlıyor. Tek kişilik görünse de aslında oyundaki kuklalar ve kostümler de resmen rol çalıyor. Candan Seda Balaban’ın ustalığına, özellikle öykülerin yazıldığı kağıtlarla yarattığı harikalara şapka çıkartıyoruz. Oyunun sonunda Oğuz Atay’ın da bizimle birlikte alkışladığına emin bir şekilde salondan ayrılıyoruz.

Yaftalı Tabut, İBB Şehir Tiyatroları

Şehir Tiyatroları’yla aramdaki mesafeyi Yaftalı Tabut hiç vakit kaybetmeden kapattı. Türkiye’nin ilk kadın oyun yazarı, aktivist Fatma Nudiye Yalçı’nın hayatı, tiyatrro sahnesine konuk oluyor. İnandığı uğruna savaşan ve bu savaşta Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Nazım Hikmet’in desteğini alan bu cesur kadın, azmiyle oyun boyunca takdirimizi kazanıyor. Yelda Baskın’ın yönetmenliğinde, oyuncular Bensu Orhunöz, Ceren Hacımuratoğlu, Lale Kabul, Nazan Yatgın, Selin Türkmen, Şenay Bağ ve Yeşim Mazıcıoğlu, sırayla yazarın yaşamının bir bölümünü canlandırıyor. En can alıcı detay karanfil, yaşamdaki bölümlerin temsilcisi tabut, oyunun başarısının altını çiziyor. Yaftalı Tabut, başarılı kadın hikayelerinden ilham almak isteyen herkesin izleme listesine eklenmeli!

Düğün Şarkıcısı, TOY İstanbul

Sezonun yıldızı olmaya aday Düğün Şarkıcısı’nı nerden başlasam, nasıl anlatsam? Bir zamanlar BBG Evi’nde kendinden söz ettiren 03 Şahnaz’ın caz sanatçılığından düğün salonu şarkıcılığına terfi edildiği hikâyesini mi, sahneye çok yakıştırdığım Nergis Öztürk’ün hayranlığımızı göklere çıkardığı oyunculuğunu mu, ülkemizin değişim rüzgarlarından nasiplendiği gerçeklerle yüzleşip ağlanacak halimize hepimizi kahkahalarla güldürdüğünü mü ve yine yeniden geleceğim dedirten seyir keyfini mi? Sanırım cevabı belli, e) hepsi! Geçtiğimiz sezon, başarılı kalemiyle tanışıp ve tanıştığıma memnun olduğum Erdi Işık, her zaman olduğu gibi oturduğu yönetmen koltuğunun hakkını veren Kayhan Berkin ve oyunculuğuna “hastasıyım” dediğim Nergis Öztürk bir araya gelip Voltran’ı oluşturmuş. Sonunda o eller havaya kalkacak çünkü sahnede Şanzelize Wedding House’ın yıldızı Şahnaz var. Oturmaya gelmedik, değil mi?

Nora 2, Bahçe Galata

youtube play youtube play

Avrupa yakasının çiçeği burnunda tiyatrosu ve sahnesi Bahçe Galata, sezona özenli bir armağan sunuyor. Ibsen’in meşhur oyunu Nora (Bir Bebek Evi)’ni izleyenler hatırlayacaktır. Nora, sonunda eşini ve üç çocuğunu terk eder. Lucas Hanath ise bu oyunun devam etmesi gerektiği düşüncesiyle Nora 2’yi kaleme alır. Aradan 15 yıl geçmiştir, kapı çalınır. Nora, sanılanın aksine ölmemiş ve geri gelmiştir. Gelmesinin bir nedeni vardır. Haklı mıdır, istediğine ulaşacak mıdır ve en önemlisi yine kapıyı çarpıp çıkacak mıdır? Cevaplar oyunda ve karakterlere hayat veren Nihal Geyran Koldaş, Tüln Özen, Tansu Biçer, Zeynep Çötelioğlu’nun oyunculuğunda saklı. Saim Güveloğlu’nun yönetmenliğinde her şeyin yerli yerinde ve olması gerektiği şekilde “temiz ve izlenilesi iş” dediğimiz Nora 2, her tiyatro severin ilgisini fazlasıyla hak ediyor. Daha şimdiden Şubat biletlerini tükenmesi de bunun en güzel göstergesi oluyor.      

Yeni yıl için önerilerim bunlarla sınırlı değil elbet. İzler izlemez övgülerime dahil ettiğim Veba ve Öldün Duydun Mu?, ilk fırsatta ve hiç vakit kaybetmeden diye özellikle not ettiğim Kadıköy Boa Sahne’nin üç yeni oyunu İstifra-Çıkrıkçılar Yokuşu, Misket ve Dünya Saat Mekan, beraberinde İki Kişilik Hırgür, Beni sakın Yumruklarda, Maçın Adamı, Herkes Kocama Benziyor, Biraz Eksik Yaz Gecesi, Biraz Fazla Rüyası, Babamın Doğum Günü Partisi de listemdeki yerini koruyor. Hipokrat’ın dediği gibi sanat uzun, hayat kısaysa; perdeler açılıp yeni oyunlar birer birer sahneye adımını atıyorsa, bizim de seyirci koltuğunda yerimizi almamızın zamanı geldi de geçiyor bile. Şimdiden iyi seyirler!

Kapak Fotoğrafı: İBB Şehir Tiyatroları

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Yılın En İyi Filmleri Mercek Altında