#tiyatroiyidir: Bereketli Bir Sezondan Yeni Oyun Önerileri
Geçtiğimiz yıl, benim açımdan güzel oyunlar ve başarılı performanslarla dolu geçti ve iyi ki izlemişim dediğim oyunlarla kapattım. Bir yıla nasıl başlanırsa öyle devam eder sözünü doğrulamak adına, yeni yılı da alkışa değer oyunlarla açtım. Şimdi ise listemde emin adımlarla ilerliyorum. Yeni yıl kararlarınızda sanat ve tiyatro varsa, sizleri de iyileştiren ve geliştiren bu deneyime ortak olmaya davet ediyorum.
Teki kişilik, kalabalık kadrolu, çok katmanlı, beni güldüren, düşündüren bazen de deyim yerindeyse temelden sarsan oyunlarla bereketli birkaç ay geçirdim. Daha önceki sezonlarda izleyemediğim, duyurusu yapılır yapılmaz en önde yerimi aldığım oyunların hepsini izlemek ayrı bir heyecan ve keyif konusu oldu benim için. Sırada yeni oyunlar, başarılı oyunculuklar ve ders alacağım yeni hikayeler var. Öncesinde, bende iz bırakan ve yanına yıldızlarla mutlaka izlemelisiniz dediğim oyunları paylaşma zamanı. Radarıma takılan ve #tiyatroiyidir’e bir kez daha inanmamı sağlayan oyun önerilerim.
Yeni Oyun Önerileri
Toz, ID İletişim
Sahnede Zerrin Tekindor varsa muhteşem bir oyun izleyeceğimiz konusunda inancımız da var demektir. Mimar Handan, karşımızdaki merdivenin en üst basamağına oturuyor ve başlıyor anlatmaya. Hikayesi paylaşmaktan ziyade bir iç dökme aslında. Çocukluğunu, annesini, babasını, ilkokulunu, halasını, genç kızlığını, aşkını, evliliğini bir bir anlatıyor. Geçmişle bugün arasında bir zaman yolculuğundayız. Bazı duraklar tanıdık geliyor; biz de o duraklarda indik, inenleri gördük ve bir sonraki duraktan da yine yolculuğa devam ettik, yeni travmalarla birlikte. Handan da kolay şeyler yaşamıyor, tarih tekerrür ediyor, kaçtığı, istemediği ne varsa yine karşısına çıkıyor. İzlerken önce kız çocuğu sonra kadın ve insan olmayı sorguluyoruz.
Aile başta olmak üzere daha birçok değeri de sorgulamaya devam ediyoruz. Handan’la kendimizi özdeşleştirmeye, metroda, sokakta bir yerlerde başka Handan’larla karşılaşmaya da. Murat Mahmutyazıcıoğlu, kalemiyle ne iyi etmiş de bizi böyle bir karakterle tanıştırmış, Hira Tekindor yönetmenlikte yine ustalığını konuşturmuş. Zerrin Tekindor içinse oyunculuğuna hayranlığımız bulutların üstüne çıktı dersem yeterli olur mu emin değilim. Merdivenin en üst basamağında bir saat boyunca hiç kıpırdamadan ama saniyeler içinde annesinden, babasına, öğretmenine, metrodaki ablaya kadar birçok karaktere bürünmesine ve her duyguyu bize de yaşatmasına şapka çıkartılır. Hepimizin oyun listesinde en başta yer alması gerektiğini tekrar belirtmeye bilmem gerek var mı?
N’olcak Bu Yusuf Umut’un Hali?, Tiyatro Hemhal
İşte size, listenizin ilk sırasına yerleşmeye aday bir oyun. Bizim olayımız Yusuf Umut, onun olayı ise annesi, anneannesi, dedesi, Nina’sı ve dahası… Salona girdiğimizde bizi karşılayan Yusuf Umut ile karşılıklı kendimizi kanka ilan ediyoruz. Sonra da vakit kaybetmeden hikayesini dinliyoruz. Ailesi gibi biz de aynı soruyu soruyor ve hep birlikte bu sorunun cevabını aramaya koyuluyoruz. Yusuf Umut’u, hayatın anlamını bulma çabasını, maceralarını, arkadaşlarını aşkını, benim de aynı dertten mustarip olduğum çekyat travmasını dinledikçe; kahkahalarımız ve umutlarımızla karışık duygular içinde kendisini bağrımıza basma ve oyun sonunda alıp evimize götürme isteğimiz de doruklara çıkıyor. Alis Çalışkan’ın yine başarılı imzasını taşıyan kalemine, Ayşe Draz ile Nezaket Erden’in iyi iş çıkartmış dedirten yönetmenliklerine, Hakan Emre Ünal’ın 90 dakika boyunca hiç bitmeyen enerjisine ve muhteşem performansına doyamadım. Bir kez daha ‘N’olcak bu Yusuf Umut’un Hali?’ diye sormaya var mısınız denilirse, cevabım net hem de hiç düşünmeden: “Evet, en kısa zamanda neden olmasın!” Bence siz de, izledikten sonra aynı cevabı vereceksiniz.
Yabancı, Atlas Tiyatro Araştırmaları
Hepimiz biliriz ki, bir kitabın sahneye uyarlanması zor olduğu kadar da risklidir. Her an hayal kırıklığı yaratabilir ve sevdiğimiz eserle aramıza mesafe bile koyabilir. Atlas Tiyatro Araştırmaları, Albert Camus’un çok sevdiğim ve defalarca okuduğum Yabancı eseri için böyle bir risk almış ancak her anlamda bu riski başarılı bir oyuna dönüştürmüş. İnsanın var olmasını anlatan, sorgulatan bu romanı izlerken tekrar sayfa sayfa yeniden okuyor gibi hissettim. Metin, oyunculuk, birkaç ahşap kutuyla zamanı ve mekanı yeniden yaratan dekorla her şey tam olması gerektiği gibi. Oyunu uyarlayan ve yöneten Sercan Özinan, birden fazla karaktere hayat veren Abdurrahman Merallı, Alper Çankaya, Ender Sakallı, Gülçin Yiğit, Hasan Demirci, Kutay Karagülle ve Melih Efeçınar ile iyi bir uyarlama nasıl olurmuş, izleyince siz de anlayacaksınız. En güzeli ise böylesine genç ekibin sahnedeki heyecanına dahil olacak ve başka oyunlarda yine alkışlamayı temenni edeceksiniz.
Sınırlar, Versus Tiyatro
Çok iyi ve bir o kadar sinir bozucu bir oyun izlemeye hazır mısınız? Odağımızda bir üniversite hocasının öğrencisiyle arasındaki ilişki yer alıyor. İlk başta dersleri anlamadığı için hocasından yardım isteyen Ecrin’le, profesörlüğe adım atmaya hazırlanan ve beraberinde yeni bir ev sahibi olmaya çalışan hocasının iletişimini görüyoruz. Bildiğimiz bir öğrenci-hoca ilişkisi olduğunu düşünüyoruz ama oyun ilerledikçe bambaşka yerlere savruluyoruz. İletişimde sınırlar nedir, bildiklerimiz gördüklerimiz duyduklarımızla mı sınırlıdır, sınır dediğimizde nereye kadar çizilir, ne kadar aşılır, sınırlarımızı bilmekle bildirmek arasındaki ince çizgi nasıl çekilir veya silinir? Hala o kadar çok soru soruyorum ki, aklımın sınırları da zorlanmaya devam ediyor. Kayhan Berkin’in, David Mamet’in Oleanna isimli eserini uyarlamada ve yönetmede yine harikalar yarattığı oyunda Kenan Ece ve Ecem Uzun’un performansına da hayran olurken Ecrin’e sinir olmaktan geri duramıyoruz. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, her duyduğumuza inanmamamız gerektiğini sindirerek öğreneceğimiz bu oyuna mutlaka seyirci kalın.
Tek Kullanımlık Hikaye, Kumbaracı 50
Bu yıl, tiyatroyla açılış yapmak isteyenlere önereceğim ilk oyunların başında gelenlerden Tek Kullanımlık Hikaye. Abi, kardeş ve bir kanka ile birlikte çevre sorunlarına, iklim krizine gelin, bambaşka bir açıdan bakalım. Mahallelerinde çevre bilinci oluşturmaya çalışırken herkes kendi hikayesinin de kahramanlığını yaşıyor. Her şeyi tüketiyoruz, tek kullanımlık bardaklar ve eşyalar gibi hikayelerimiz de aslında tek kullanımlık. Biri bitiyor, diğeri geliyor. Ancak dostluk hep baki kalıyor. Sadece üç kişilik dev bir kadro, bütün mahalleyi başımıza toplamış gibi. Ne aşklar, sevdalar, umutlar geçiyor sahneden birer birer. Hepsini çok seviyor, mümkünse o mahalleye gidip birlikte çay içmek istiyoruz ama tek kullanımlık bardaklarda değil! Volkan Çıkıntoğlu, yine yazmış yazacağını. Ne yazsa izlenilir ve çok sevilir diyorum ve bu oyunda da sağlamasını yaptım. Gülhan Kadım yönetmen koltuğuna çok yakışmış. Oyuncular, İsmail Sağır, Meriç Rakalar, Murat Kapu ise her karakteri üzerinde büyük bir emekle taşıyor ve sonunda bizim alkışlarımız da salonun dışına taşıyor. Ayrıldıktan sonra, yüzünüzde tatlı bir gülümsemenin uzun süre kalmasına sebep bu oyunu kesinlikle izleyin, izlettirin.
Yıllar Sonra #tbt, Kadıköy Boa Sahne
1990’lardaki bir grup lise arkadaşın yemeğine davetliyiz. Önce o dönemin şarkılarıyla salona giriş yapıyoruz. Yemek masasında yemekler yenmiş, ilk içkiler içilmiş ve sigara molasından sonra davetliler tekrar masada yerini almaya başlıyor. Lisenin ardından herkesin başka hayatları olmuş, kimi aynı hayatı paylaşmış, kimisi kariyer ve evlilikte aradığını bulmaya çalışmış. Eski günler yad edilirken bizler de yavaş yavaş kahramanlarımızı tanımaya çalışıyoruz. Sohbet birden davetsiz bir misafirle bölünüyor. Sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Herkes kartlarını masaya açıyor, sırlar açığa çıkıyor ve sonunda ikilem içinde kalıyoruz, ya koşarak uzaklaşmak ya da masada kalanları izlemek… Bakalım sizin kararınız ne olacak? Hüseyin Alp Tahmaz, takdire şayan bir metin yazarak oyunun yönetmeni Emrah Eren’le birlikte beni lise yıllarıma ve arkadaşlarıma götürdü. O yıllardaki arkadaşlıklar bir başkaymış gerçekten. Erden Tunatekin, Gökay Müftüoğlu, Vurgun Çağıldayan, Melissa Yıldırımer, Merve Bağdatlı ve Selin Dumlugöl, etkileyici ve uyumlu oyunculuklarıyla her oyuna nasip olması gereken bir ekip. Bir sonraki tekliflerini bence geri çevirmemelisiniz, keyifli bir davet olacak çünkü.
Bütün Kadınların Kafası Karışıktır, Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu
En sevdiklerimden Ece Temel Kuran ve kitabı Bütün Kadınların Kafası Karışıtır, en az kendisi kadar sevilesi bir oyuna dönüşmüş. Daha önceki sezonlarda izlediğimiz oyun, uyarlamada Seray Şahiner’le birlikte Selen Uçer’in de dokunuşlarıyla yine beğenimizi kazanıyor. O çok iyi bildiğimiz kadın olmanın zorluklarını, karşı tarafla sabrımızın ve algılarımızın sınandığı durumların altını çiziyor, özellikle bu memlekette kadınsanız, ev-iş-çocuk üçgeninde sizden istenilen tüm beklentileri kusursuzca karşılamanın ayrı bir beceri konusunu olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Bir de erkekler konusu var, söylenecek çok şey var ama biz Venüs’ten, onlar Mars’tan gelmişler, demekle yetineyim şimdilik. Orçun Uçal’ın yönetmenliğinde, iki perde boyunca, ağlanacak halimize kahkahalarla gülüyoruz ve oyuncular Selen Uçer, Ayfer Tokatlı, Deniz Işın, Elit Andaç Çam ve Semih Varol ‘a da bu eğlenceyi bize yaşattıkları için müteşekkir oluyoruz. Selen Uçer’in sahneyi dolduran duruşu ve sonundaki kadeh şovunu belirtmeden geçemeyeceğim. Selam verirken, Ayfer Tokatlı’ya da sarılmamak için kendimi zor tuttum, olmadı en kısa zamanda bana temizliğe değil de kahve içmeye davet etmek isterim. Kadınlara bakış açımıza bir başka pencere açacak, her gün gazete ve televizyonlarda gördüklerimize yeniden sinir olmamıza neden olacak, üstüne de erkeklere de sinir katsayımızı ikiye katlayacak bu oyun için yeriniz şimdiden hazır olsun.
Kalanlar, Galata Perform
Adana’da bir cenaze evindeyiz. Cenazeden geriye kalanlar, hatıralar, rahmetlinin ardından anlatılanlar ve yaşanmışlıklar… Bir cenaze evinde ne yaşanıyorsa, bu evde de aynısı yaşanıyor. Önce akrabalar, tanıdıklar, konu komşular bir arada acılar paylaşılıyor, helvalar yeniyor. Herkes yavaş yavaş kendi dünyasına çekilirken sıra, geride kalanlarla mal paylaşımına geliyor. İşte o zaman anlıyoruz kim kimdir diye. Çıkarlar, beklentiler acıyı daha da harlıyor. Sonunda ise, ateş nereye düşmüşse en çok o kişi acısıyla baş başa kalıyor ve de yalnız… 2019 yılında GalataPerform’un düzenlediği Yeni Metin Festivali 8’de ‘Senenin Oyunu’ olarak ödüle layık görülen oyunun yazarı Itır Karabulut, tüm bu süreci hiçbir detayı atlamadan anlatmış. Oyunun sahnelenmesi tam bir Yeşim Özsoy işi dedirtiyor. Cenaze evi önce ekranda karşımıza çıkıyor, her odasını, odaların havasını kokluyor ve Adana’nın sıcağını hissediyoruz. Devamında oyuncular sahneye geliyor ve aynı diyaloglarla yavaş yavaş eksiliyoruz. Sonunda ise, kaybın acısıyla baş başayız ve işte o kalanlardan biri de biz oluyoruz. Böyle bir hikayeyi ancak Suna Keskin, Nilay Erdönmez, Elif Ongan Tekçe, Enginay Gültekin ve Kübra Balcan’ın yer aldığı böylesine bir kadro bize yaşatabilirdi. Bir cenazenin ardından hüznü yaşıyor olabiliriz ama içimizde çok daha fazlasını bırakacak.
Evlilikten Sahneler, Versus Tiyatro
Evlilik hepimiz için bambaşka bir boyut. Dışarıdan bakınca anlaşılmıyor, içeriden bakınca ise anlaşılmamaya devam ediyor. İki güzel çocukla iyi bir evliliğe sahip olduğunu düşündüğümüz sözde mutlu çiftimiz, bize bu kurumun geçerliliğini sorgulatıyor. Gerçekten sonsuza kadar iki kişi aynı evin içinde mutlu olabilirler mi, başka çocuklar evliliği kurtarmaya yeter mi, bir süre sonra aldatma ve boşanma kaçınılmaz mı olur? Adı üstünde evlilikten sahneler tek tek sahnede yerini alırken zihnimizde bu soruların cevabı yerini alıyor (?). Bırakın aynı şehirde olmayı, dünyanın öbür ucundaki evliliklerde bile aynı durum mevcut ve dünyanın sonuna kadar da var olmaya devam edecek. Bu süreçte bizlere neler olacak, oyunu izlemek ve üstüne düşünmek gerek. Ingmar Bergman’ın çok tartışılan bu oyunun uyarlamasında ve yönetmenliğinde Kayhan Berkin’in imzası var ve yine takdirlerimizi kazanıyor. Ece Dizdar ve Öner Erkan ise, oyundaki çift olarak belki tartışılır ama oyunculuklarıyla oldukça uyumlu bir çift olmuşlar. Pınar Göktaş ve Kayhan Berkin de oyunun başında bize iyi bir oyun izleyeceğimizin ilk sinyallerini veriyor. Hiçbir zaman çözüm bulunamayacak ve tam olarak anlaşılamayacak evlilik ve kadın erkek ilişkilerine gelin bu kez sahnenin karşısından bakalım. Oyunun uzun olması sizi endişelendirmesin, öylesine derin ve ağır bir konu ancak bu kadar sürede anlatılır ve bizim de anlamamız sağlanabilir.
Yan Rol, Tiyatro Mitos
Tiyatro Mitos, çiçeği burnunda yeni oyunları Yan Rol ile karşımızda. Daha önceden Başak Kara’dan izleyip her yönüyle çok beğenmiştim ve bu yeni yorumu da deneyimlemek için hemen planlarıma dahil ettim. Kendi hayatının bile ancak yan rolündeki Canan, bizi karanlık tarafıyla tanıştırıyor. Aslında hepimizde var ama önemli olan var olduğunu bilmek değil, o tarafa geçmeye cesaret edebilmek. Bu teşebbüsünü takdirle karşılıyor ve umarız yeri geldiğinde karanlık tarafa geçebilme niyetimizi oyun sonunda kendimize iletiyoruz. Deniz Madanoğlu’nun bu metnini zaten çok sevmiştim ve yine sevdim. Şenol Önder’ın yönetiminde ve Merve Polat’ın göz dolduran cıvıl cıvıl performansında oyun bambaşka bir enerjiye bürünmüş ve oldukça keyifli bir iş olmuş. Başta kankalaştığımız esas kızımızla birlikte, oyun boyunca altını çizdiği her durumda kendinize pay biçmeniz kuvvetle muhtemel ve yalnız olmadığınızı hissetmek de pek güzel.
Gördüğünüz gibi, yeni oyunları keşfetmek, düşünmek, eğlenmek, kısacası tiyatronun güzelliğine kapılmak için size uygun bir ve hatta birden fazla oyun mutlaka var. Zaten bir kez oyuncularla birlikte perdeyi araladınız mı, diğer oyunlar için de plan yapıp geri sayıma başlayacaksınız. O halde şimdiden iyi seyirler!
Kapak Fotoğrafı: filgezi.com
İlginizi çekebilir: Eda Geven’den Sahnenin Tek Kişilik Harikaları
Çok teşekkürler, bende size Palto’yu izlemenizi tavsiye ederim.
Öneriniz için çok teşekkür ederim. Palto oyunu hangi tiyatro grubunun ve bu sezon sahnelerde mi? 3 ayrı grup oynuyor görünüyor ama sahne ve seans bilgileri görünmüyor.
Ben Oyun İşleri ekibinden izledim. Diğerlerinden haberim olmadı hiç.