Tora ile: "A Force Majeure" Albümleri ve Yaratıcılık Üzerine
Jo Loewenthal, Jai Piccone, Shaun Johnston ve Thorne Davis tarafından kurulan Avustralyalı elektronik müzik grubu Tora, üçüncü albümleri “A Force Majeure” ile kariyerlerine ve konserlerine hızla yenilerini ekliyor. Biz de 8 Aralık’ta Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde gerçekleşecek konserleri öncesinde Tora ile çok kapsamlı ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Hazırsanız başlıyoruz.
Albümünüz “A Force Majeure” için tebrik ederek başlayalım. Albümün karakterini belirleyen unsurlardan bahseden misiniz?
Çok teşekkürler, albümümüz çıktığı için çok heyecanlıyız ve açıkçası aldığımız geri dönüşler de bu noktada bizi heyecanlandırmaya devam ediyor. “A Force Majeure” Latincede “zorlayıcı sebep” anlamına geliyor, ki yaşanılan salgının hepimizi zorladığını düşünüyoruz. Aslında 2020 bizim güzel başlamıştı, turne için Amsterdam’a gitmiştik, kısa bir süre sonra salgın başladı ve her şey değişti. “A Force Majeure”, endişe, kafa karışıklığı ve bu noktada ileride daha iyi şeylerin olabileceğine inanarak hazırladığımız bir albüm oldu.
Peki Tora nasıl kuruldu, nasıl tanıştınız, iham kaynaklarınız neler? Ve son olarak bir grup olmanın artı ve eksi yönleri nelerdir?
Açıkçası hepimiz uzun zamandır arkadaşız, aynı okullarda okuduk ve mezun olduktan birkaç yıl sonra da Tora’yı kurduk. İlham kaynaklarımız çok geniş ama hepimiz Little Dragon, James Blake, Glass Animals ve Jordan Rakei dinlemeyi çok seviyoruz. Artı ve eksiye gelecek olursak da, tutkunuz işiniz olduğunda işler biraz değişebiliyor. Beklentiler ve baskılar tutkunuzun önüne geçebiliyor örneğin. Bu nedenle zaman zaman denge problemleri yaşayabiliyoruz. Öte yandan en iyi arkadaşlarınızla birlikte dünyayı gezmek ve müzik yapmak ise bir grupta olmanın en iyi yanı olsa gerek…
Avustralya, Byron Bay’li oluşunuzun yaptığınız müziğe etkisini sorsak.
Byron Bay rahat atmosferiyle tanınan bir sörf kasabası. Tora’yı dinleyen birçok insan yaptığımız müzik türünü ‘chill-wave’ olarak tanımlıyor. Muhtemelen bunda Byron Bay’in etkisi söz konusu.
Peki yaratıcı süreçlerinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Örneğin bir şarkı yazarken, peşinden gitmeye değer bir fikir olup olmadığını nasıl anlıyorsunuz?
Şarkıya göre değişkenlik gösterebilen bir süreç. Örneğin karamsar ve hüzünlü şarkılar daha kişisel olarak ortaya çıkarken, eğlenceli parçalarda hepimiz birlikte işe girişebiliyoruz. Şarkıların belirli bir dengede olmasına özen gösteriyoruz, eklenecek ve çıkarılacak bir şey kalmadığında o şarkının olduğuna inanıyoruz.
Son günlerde en çok kimi dinliyorsunuz?
Dürüst olmak gerekirse, albüm bittikten sonra daha çok provalara odaklanmış durumdayız. Provalardan geriye kalan zamanlarda da daha çok podcast dinliyoruz. Özellikle bir albüm ortaya çıkarırken aynı şarkıları defalarca dinlemekten dolayı kulaklarınız yorulabiliyor bu nedenle de müzik dinlemeye bazen ara vermeniz gerekiyor.
Zorlu PSM konseri öncesinde neler hissediyorsunuz?
Çok heyecanlıyız. Yeni yerlerde çalmak her zaman eğlenceli oluyor ve İstanbul’a özel harika bir set hazırladık, çalmak için sabırsızlanıyoruz.
İstanbul denilince aklınıza ne geliyor?
İstanbul yaşayan tarihi, yemekleri, çarşıları ve benzersiz mimarisiyle çok merak ettiğimiz bir şehir.
İlk yorumu siz yazın!