Huzur Bağlar Arasında, Toskana'da : 2. Bölüm
Toskana bizim için yeşil, huzur ve lezzet, bu rüyadan uyanmak istememek ve ne yazıkki yaşadığımız stresli hayata isyan demekti…
Floransa’dan yola çıkıp Toskana kasabalarını dolaştığımız gezimizin Certaldo, San Gimignano, Bibbona, Volterra, Siena, Montalcino ve Pienza’dan oluşan ilk günleri hakkındaki yazıya şuradan ulaşabilirsiniz. Şimdi sırada Montepulciano, Cortona ve Chianti bölgesi var!
Montalcino ve Pienza‘yı gezerek başladığımız 3. günün akşamüstü Montepulciano’ya varıyoruz. Dar sokakları, surları, kalabalık dükkanları ile biraz Siena’yı andıran bir kasaba burası… Gündüz hareketliliği ayrı, gece sakinliği ayrı güzel.
Bizi en çok heveslendiren detayı ise Toskana bölgesinin en iyi et restoranlarından birinin burada olması, Osteria Acquachetta! Aslında konaklama için Montepulciano’yu seçmemizin de başlıca nedeni! Rezervasyonsuz girme şansınızın olmadığı bu eski küçük dükkanda, uzun iki masada, bir arada oturup, önden istediğiniz giriş yemeklerini seçiyorsunuz. Ardından bonfile ve fiorentine steak arasında tercihinizi yapıp kendinizi şef/kasap Giulio Ciolfi’nin ellerine bırakıyorsunuz. Sonuç muhteşem leziz! Birkaç gün, hatta hafta burada yediğiniz yemeği sayıklayacağınıza eminim. Restorandaki seçeneklere ek olarak dilerseniz kendi şarabınızı da yanınızda getirebileceğinizi unutmayın.
Yemek sonrası ise Montepulciano sokaklarında yürüyüş vakti, zaten bahsettiğim etler sonrası fazlasıyla ihtiyacınız olacak, vurun kendinizi sokaklara, yokuşlara. Keşif vakti! Burada geçirdiğiniz gecenin sabahında kahvaltı için önerim ise 1868 yılından beri açık olan Caffe Poliziano, ayrılmadan içerideki espresso fincanı koleksiyonuna göz atmayı da ihmal etmeyin. Kasabanın gündüzüne ve dükkanlarına doyduğunuzu hissettiğiniz anda yeni hedefimiz şarap tadımı için Avignonesi! Montepulciano ile Cortona’nın ortasındaki bu bağdan üretilen şaraplar bölgenin en iyilerinden biri. Önceden rezervasyon yaptırıp bağ gezisine katılabileceğiniz gibi, geçerken uğrayıp küçük kafesinde tadım da yapabilirsiniz.
Avignonesi’deki tadım sonrası, 4. günümüze, Cortona ile devam ediyoruz. Toskana’nin ününe ün katan Under the Tuscan Sun kitabında ve filminde yer alan, yine bir tepe üzerine kurulu küçük ve sarı evlerle dolu bir kasaba Cortona. Tabii ünü bu kadar yaygın olduğu için, gezgin nüfusu da yüksek. Mutlaka bir gece konaklamanızı tavsiye ederim, günübirlik gelen turistler el ayak çektikten sonra kasabanın meydanının ve sokaklarının tadı bambaşka oluyor. Ristorante La Bucaccia yemek için önerebileceğim adreslerden, bölgenin imza yemeklerini en iyi şekilde hazırlıyorlar, “Tortino di funghi” listenizde olsun derim.
5. gün rotamızı tekrar kuzeye çeviriyoruz, istikamet Chianti Bölgesi. Burası Toskana’nın meşhur Chianti Classico şarabının üretim bölgesi ve tahmin edebileceğiniz üzere yer gök üzüm bağları! Bölge Lecce in Chianti, Radda in Chianti, Castellina in Chianti, Panzano in Chianti ve Greve in Chianti kasabaları ile aralardaki küçük köylerden oluşuyor. Arabanız altınızda nasılsa, hepsini sırayla dolanın mutlaka! Greve in Chianti en büyük, en yerleşik ve en kalabalık olanı, konaklama için pek çok otel seçeneği mevcut. Benim tavsiyem ise bölgenin havasını daha iyi solumak için, daha karakteristik özellikleri olan bir yerde kalmanız. Panzano in Chianti’deki Villa Vignamaggio’yu denemenizi öneririm, 12. yüzyıldan kalma bu görkemli yapı, büyük bahçeleri, geniş bağları ve muhteşem manzarası etkileyici olduğu kadar, şarabı ile de çok özel. Kalmaya fırsatınız olmazsa da bağ gezisi ve şarap tadımı için önceden rezervasyon yaptırabilirsiniz, büyüleneceksiniz, eminim!
Yine yakınlarda Quarciabella bağları bulunuyor, her uğradığınızda tadım için yardımcı oluyorlar, randevunuz yok ise en iyi spontan duraklardan biri olarak burayı not alabilirsiniz. Es geçmemenizi önereceğim son yer ise Radda in Chianti’deki Castello di Ama’nın bağları. Hep hatırlattığım gibi tadım ve gezi için randevu almayı unutmayın lütfen. Bahsettiğim üç bağın şarapları da Chianti şaraplarının en iyileri, bavulunuzda yer açın!
Yeme-içmeye gelince Chianti bölgesinde meşhur Fiorentina steak’i tadabileceğiniz en iyi adreslerden biri Ristorante Il Vescovino, lezzeti de manzarası da çok iyi, keyfine iyice varabilmek için öğle yemeğine veya gün batımına denk getirip gitmenizi öneririm.
Bu arada hep iyilerden bahsettim fakat çok kötü bir tecrübemiz de oldu ne yazıkki : meşhur kasap Dario Cecchini’nin yeri. Vedat Milor’dan Jamie Oliver’a herkesin methiyeler düzdüğü Cecchini’nin yerini ben kesinlikle önermiyorum, tabii kendisinin özel misafiri, ya da ünlü birisi değilseniz! Sanırım iyi kasaplıkla ünlenip kötü işletmeciliğe geçiş yapmış. Fiks fiyatlarla sunduğu et menüleri çok özensiz ve lezzetsiz. Cecchini yemeğin sonunda elinde bir borazan altında bir kovboy pantolonu ile ortalıkta birkaç dakika dolaşıyor ve sanırım tüm geceye katkısı sadece bu kadar oluyor. Müthiş restoranlar ile çevrili bu bölgede hem paranıza hem de bir öğününüze yazık etmeyin bence.
Ristoro di Lamole’nin iyi olduğunu duyduk ama deneme fırsatımız olmadı, aklınızda olsun.
Son günümüzde Vignamaggio’da bağlara nazır bir kahvaltı sonrası Toskana’ya veda edip dönüş için Pisa’ya doğru yola koyulduk, acımızı tarif edemeyiz tahmin edersiniz… Yol üzerinde son durağımız ise Lucca oldu. Toskana’daki kasabalardan tamamen farklı bu şehri biz biraz Bolonya’ya benzettik ve ne yazıkki sadece birkaç saat ayırabildik. Kesinlikle yetmedi ve biz, en az bir-iki gece konaklanacak şekilde tekrar gelinmeli diye işaretledik Lucca’yı.
Tüm detaylarını paylaşmaya çalıştığım Toskana tatilimiz sizin de şahit olduğunuz gibi yeşiliyle ve huzuruyla bizi tazeledi, müthiş restoranları, bağları ve şarapları ile de unutulmaz oldu. Bence dinlemek için harika bir kaçış noktası, hatta romantizmiyle de çok güzel bir yakın balayı destinasyonu!
Umarım önerilerim aklınızı çelmiştir, ilk fırsatta Toskana güneşi altında harika günler geçirmeniz dileğiyle…
İlk yorumu siz yazın!