Trastevere: Roma’nın Bohemliğe Açılan Kapısı
Havaların ısınmasıyla birlikte, canınız, üzerinizde rahat elbiseleriniz, ayağınızda sandaletleriniz ile keyifli bir şehir turu çekmeye başladıysa sizi Roma’nın en güzel bölgelerinden biri olan Trastevere’ye götürmeme izin verin. Gündüzleri dar ve Arnavut kaldırımlı sokaklarını yürüyerek keşfedeceğimiz Trastevere, geceleri de eğlencenin merkezi olmaya aday.
Öncelikle bölgenin tarihi geçmişine bir göz atalım. M.Ö 753 – 509 yılları arasında Etrüsklere ait olan bölge, Romalılar tarafından “Ripa Etrusca (Etruscan Bank)” olarak adlandırılıyor. Roma, sıklıkla Etrüskler tarafından saldırıya uğruyor ve toprakları ele geçiriliyor fakat Trastevere bölgesi, Romalılar’ın pek de ilgisini çekmiyor. Daha sonra ilk Roma İmparatoru Caesar Augustus, Trastevere bölgesini Roma topraklarına katıyor. O günden itibaren de adı “Trans Tiberim” yani Nehrin Ötesi olarak anılmaya başlıyor. 15. yüzyıla kadar dar ve labirent şeklinde, kaldırımsız sokaklara sahip ancak bu sokaklarda ulaşımı sağlamak çok zor. Üstelik bölge, Tiber Nehri’nin sürekli taşması ile sık sık sel altında kalıyor. En sonunda nehrin taşmasını önlemek için setler çekil,yor ve bu setler günümüze kadar gelerek bölgenin karakteristik yapısını oluşturan unsurlardan biri haline geliyor.
Trastevere, Roma’ya katılınca, Suriye’den çok sayıda Yahudi göçü alıyor. Hala Yahudi halkı ile popüler bir bölge olmayı sürdürüyor. Bu göçler sonucunda Roma’nın en eski sinagogu da Trastevere’ye inşa ediliyor. Sinagog M.S 980 yılından beri bölgede var olmaya devam ediyor. Sinagogun dışında, Piazza di Santa Maria meydanında, Caesar Augustus döneminden kalma bir çeşme de mevcut ve Roma’nın en eski çeşmelerinden biri olarak ünleniyor. Çeşmenin adı Fontana di Santa Maria olarak geçiyor.
Trastevere bölgesi, Yahudi nüfusunun dışında ayrıca Roma’daki en eski Hıristiyan işçi bölgesi olarak da biliniyor. İş gücü açısından bereketli olan nehir, işçilerin o bölgede çalışması ve yaşaması için uygun bir yer. Bugün ise Roma’nın içinden geçen Tiber Nehri’nin batısında kalan, Vatikan’ın güneyinde olan Trastevere, turistik açıdan çok ilgi çekici bir yer haline gelmiş durumda. Öyle ki yerel halkından çok turistlerle karşılaşmanız mümkün. Bu tarihi bilgilerden sonra Trastevere’yi turlamaya başlayabiliriz.
Öncelikle Tiber Adası’nı Trastevere’ye bağlayan Ponte Sisto köprüsünden geçiyoruz. Yaya olarak geçilen Pante Sisto, 1473-1479 yılları arasında inşa edilmiş tarihi bir köprü. Altından akan Tiber Nehri’nin kıyısında insanlar yürüyüş yapıyor ve bisiklete biniyor. Ayrıca oturup bir şeyler içebileceğiniz kafelerle süslü olan kıyıda, Tiber Nehri’ni turlamanız ve hakkında tarihi bilgiler öğrenmeniz için “Hop on – Hop Off” konseptli tekneler de mevcut.
Köprü sizi Piazza Trilussa meydanına çıkarıyor. Artık yavaş yavaş yürüyerek Traveste’nin dar, Arnavut kaldırımlı yollarının tadına varabilirsiniz. Rengarenk evler, mis kokulu çiçekler ve restoranların kaldırımlara attığı masa ve sandalyelerin arasında kendinizi İtalyan’ın küçük bir bölgesinde yaşayan ve her yere bisiklet ile giden bir ressam gibi hissedebilirsiniz veya Orta Çağ’dan kalma, kocaman bahçesi olan müstakil bir evde yaşayan, şarap içmek için yürüyüşe çıkmış bir yazar… Sonuç olarak burada mutlaka kendinizi bohem bir sanatçı gibi hissedeceğinize eminim. Üstelik bu meydan adını İtalyan sone şairi Trilussa’dan alıyor. Trilussa’nın da meydanda bir heykeli bulunuyor.
Piazza Trilussa’dan, Piazza di Santa Maria’ya geçiyoruz. Bu meydan Trastevere’nin kalbi olarak adlandırılıyor. Roma’nın en eski çeşmelerinden biri olan Santa Maria çeşmesini de hemen karşınızda görebilirsiniz.
Trastevere’nin bir diğer meydanı ise eğlence hayatı ile ünlenmiş Piazzo di San Calisto. Burada karşınıza sokak sanatçıları çıkıyor ve her köşe başında farklı bir eğlence sizi bekliyor. Trastevere’de gündüz yürüyüşlerinizi bitirip sakin bir lokantada şarabınızı içtikten sonra akşam mutlaka pizza yemenizi öneriyorum. Daha sonra gecenin ilerleyen saatlerinde Piazzo di San Calisto meydanına gelerek gece kulüplerinde ve barlarda eğlenebilirsiniz. İçinde çok farklı konseptlere sahip mekanlar barındıran bu meydan, Roma gezinizden döndükten sonra bol bol anlatacağınız ve herkesi şaşırtacak anılara ev sahipliği yapıyor.
Trastevere turumuzu bitirirken size bölgede bulunan Santa Cecilia Kilisesi’nden de bahsetmek istiyorum. 5. yüzyılda inşa edilen ve Bakire Şehit Santa Cecilia’ya adanmış olan Katolik Kilisesi, Travestere’nin Piazza di Santa Cecilia meydanında bulunuyor. Santa Cecilia, Hıristiyanlık’ta müziğin azizesi olarak biliniyor ve ayinlerde şarkı söylemenin Tanrı ile olan bağı kuvvetlendirdiğini, edilen duaların kabulü için önemli olduğunu Hıristiyanlara gösteriyor. Anlatılan efsanelere göre başı kılıçla vurulduğu halde üç gün boyunca yaşamaya devam etmiş. Diğer bir ilginç bilgi de 1500’lü yıllarda, ölümünün üzerinden yüzlerce yıl geçmesine rağmen, mezarından çıkarılıp kiliseye getirildiğinde bedeni hala dipdiri duruyormuş. Efsanelerden gerçeklere dönecek olursak, Santa Cecilia Kilisesi mimarisi ve sanat eserleri ile sizi büyüleyecek bir atmosfere sahip. Mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.
Roma’nın büyülü Trastevere bölgesine, istemeyerek de olsa veda ediyoruz. İstemiyoruz çünkü insan bu bölgede geçirdiği bir günü ömrü boyunca özleyecekmiş gibi hislere kapılıyor değil mi sevgili turistler? Roma her zaman tarihi ve bu tarihten geriye kalan mimarisi ve sanat eserleriyle insanın başını döndürürken belki de soluklanmak için en tatlı rotayı Trastevere’de oluşturabilirsiniz. Her yol Roma’ya çıkar mı bilemeyiz ancak Roma’da her yolu illa ki Trastevere’ye çıkarmanızı dileyerek sizlere iyi geziler diliyoruz!
Kapak Fotoğrafı: Roma Wonder
İlginizi çekebilir: Lisya Kalma’dan Roma Rehberi
Ne güzel bir yazı olmuş! Özlem doldum 🌺
Çok teşekkür ederim 🎉 umarım en kısa zamanda özlemini giderirsin Roma'yla 🌻