

Türker Süer ile: Gecenin Kıyısı Filmi Üzerine
Türker Süer‘in başrollerinde Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman‘ın yer aldığı “Gecenin Kıyısı” filmi, dünya prömiyerini geçen yıl Venedik Film Festivali’nde yaptı. 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde Yılmaz Güney Jüri Özel Ödülü, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü (Ahmet Rıfat Şungar) ve En İyi Kurgu Ödülü’nü, 35. Ankara Film Festivali’nde de En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nü kazandı.15 Temmuz gecesinde geçen ve babalarının trajik ölümü sonrası yolları ayrı düşmüş iki subay kardeşin çatışmasını işleyen filme dair merak ettiklerimi yönetmen Türker Süer’e sordum.
Sinan ve Kenan, iki subay kardeştir. Bir gün Sinan’a, ağabeyini askeri mahkemeye götürecek ekibe komuta etme görevi verilir. Babalarının trajik ölümünün ardından yolları ayrı düşmüş olan iki kardeş, zorunlu bir yolculuğa çıkar. Yolculuğun ilk anından itibaren, iki kardeşin farklı bakış açıları çatışırken, Sinan’ın prensipleri, uzun ve sarsıcı bir gecede ağır bir sınavdan geçer. Kardeşler bir karar vermek zorundadır: Tekrar büyük bir fedakârlığa katlanmaya hazırlar mıdır?
Aile içine düştüğümüz, hayatla ilgili kurduğumuz tüm bağları tanımladığımız yer. Hayatı, sistemi, sınırları, acıları ve mutlulukları hep bir şekilde ailenin bize çizdiği çerçeve içinden değerlendiririz. Aile, bir arada durmanın ya da öyle hissetmenin en kolay olduğu ve fakat o bağ bir o kadar da kopmaya teşnedir. Gecenin Kıyısı, toplumsal meselelere ve iktidara ailenin içerisinden bakan bir film. İki kardeş çıktıkları yolculukta kendi aralarında yıllara yayılan çatışmalarla mücadele ederken hikâyeleri ülkenin yaşadığı, yakından tanıdığı toplumsal bir olayla kesişir. Bibirlerinden ayrı geçen zamanı telafi edecekleri zaman, bir görev sırasında zorunlu da olsa iki kardeş bunu yaşamak zorunda kalır. Birbirlerine bir yaklaşan bir uzaklaşan iki kardeş, gece boyunca inandıkları, doğru olduklarını düşündükleri gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır. Toplumsal kutuplaşmayı, öfkeyi, nefreti ve linç kültürünü zeminine alan Gecenin Kıyısı; görüntü yönetmeni Matteo Cocco’ nun incelikli işçiliği, Ozan Tekin’in filmin atmosferine damga vuran müziği, Ahmet Rıfat Şungar ve Berk Hakman’ın uyumu ve Türker Süer’in odağını kaybetmeyen rejisiyle etkileyici bir izleme deneyimi sunuyor. Filmin oluşum sürecini Türker Süer’ e sordum.

Gecenin Kıyısı uzun bir festival yolculuğu ardında nihayet vizyonda seyircisiyle buluştu. Filmin ortaya çıkış hikâyesini anlatabilir misiniz? Senaryo hangi fikirlerden doğdu, nasıl bir yolculuk geçirdi?
Almanya’da doğdum, büyüdüm. Orada yaşıyorum ama tabii Türkiye’ye karşı derin bir bağ, sevgi hissediyorum. Burada olup bitenleri daima takip etmişimdir. Son 10- 15 yıldır burada yaşanan bir kutuplaşma seziyorum. Bu kutuplaşma dünyanın her yerinde var elbette ama burada olunca beni daha çok etkiliyor. Ve sanki herkes her an patlayabilirmiş gibi öfkeli. Bu öfke nereden geliyor, niye böyle, insanlar niye şüpheli davranıyorlar gibi durumları anlamak için yola çıktım. Sanki herkes her an şüpheli olabilir. Bu şartlar altında insan olmanın ne demek olduğunu anlamak için yola çıktım.
Gecenin Kıyısı, babalarının trajik ölümü sonrası yolları ayrı düşmüş iki subay kardeş bir görev dolayısıyla tekrar bir araya gelirler. Bu yolculuk süresince kendi aralarında yıllara yayılan çatışmalarla mücadele ederken iki kardeşin hikâyeleri ülkenin yaşadığı, yakında tanıdığı toplumsal bir olayla kesişir. Bu politik düzlem hikâyenize nasıl dâhil oldu? Ve bu düzlem iki karakterin birbirleriyle olan ilişkilerini anlatmada size nasıl bir imkân sağladı?
Öncelikle bu iki kardeşin hikâyesi. Benim için öyle bu film, öyle yola çıktım. Anlatmak istediğim buydu. İki kardeşin asker olmalarının sebebi; dışarıdan bakıldığında giderek otoriterleşen bir toplulukta askerlerin dünyası bu topluluğu iyi ifade edebilir diye düşündüm. Sonrasında 15 Temmuz hızlı bir şekilde hikâyeye girdi ama ilk gayem o değildi. Şüphe, öfke, bilinmezlik o gece kaos içerisinde çok net ve belirgin şekilde konuşmak istediğim şeyleri ifade ediyordu. Ortada bir insanlık trajedisi var, belki bunu söylemek tuhaf kaçacak ama anlatım açısından heyecan bir şeydi.
Sistemin içinde meslekleri dolayısıyla doğru olmasını beklediğimiz karakterlerin bir şekilde suça bulaşmış olma ihtimali üzerinden tekinsiz, gerilimli bir atmosfer yaratmayı başarıyorsunuz filminizde. Aile içi çatışmalara sistemin içindeki çürüklerden bakmak konusunda neler söylemek istersiniz?
Ailedeki çatışmalar daima ilgimi çekmiştir. Aile çok ilginç bir şey çünküailedeki insanlar sana hem yakınlar ama bazen de aynı anda uzak olabilirler. Kimse kardeşini, annesini, babasını seçmez. Belki nefret ettiğin birisi olabilir ama ömür boyu bağlısın o kişiye. Hikâye anlatmak için buradan çok ilginç şeyler çıkabilir. Daha önce çektiğim kısa metrajlar da aile içerisinde ve kardeşler arasında geçen hikâyeleri anlatmıştır. Demek ki orada beni kurcalayan bir şeyler var. Tam olarak ne onu söylemiyorum. Belki de bu benim terapim. Bu konuda birkaç film daha çekip sonra başka bir konuya geçerim belki.
Gece bir karakter olarak varlığını derinden hissettiriyor filmde. Gece, çoğunlukla insanın karanlık yanı, gizli saklı düşüncelerinin yansıması olarak varlığını hissettirir. Gecenin içinde insan kendi karanlığıyla baş başa kalır. Bir yüzleşme hikâyesinin zaman kavramını gecenin etrafında oluşturmak filminiz için ne ifade ediyor, filme ne kattı?
Geceyi hissetmek gerçekten olanları hissetmeye yardım ediyor. Konsept olarak da severim belli bir zaman içerisinde geçen hikâyeleri. Bizim filmde de hikâyeye yardım ediyor. Senaryoyu yazarken filmin adı Kardeşler’di. Gecenin Kıyısı ismi sonradan belli oldu. Baştan beri filmin ismini değiştireceğimizi biliyorduk. Gece hissi benim için çok önemliydi. Geceler sihirli bir zaman. Gece olunca, güneşin gittiği an karanlığa varınca sanki her şey mümkün. Bazı şeyler sadece gece olur.
Bir yol hikâyesinde filmin geçtiği mekânlar, kendine nefes aralığı bıraktığı yerler önemli bir unsur oluyor. İki karakterin hesaplaşmasını ve yüzleşmesini anlatırken karakterleri sıkıştırdıkları mekânlar oldukça önemli oluyor. Mekân seçimleri, tasarımı konusunda nasıl bir çalışma yaptınız?
Bunları böyle algılamana çok sevindim. Mekânlar benim için çok önemlidir. İlk mekân Taşkışla’yı mimari olarak çok beğenirim. Bana sorarsan onun fonksiyonu; birey kendisini küçük hissetsin, sen birey olarak hiçsin aslında. Küçüksün, hiçsin ama senden daha büyük bir şeyler var. Bu bir ordu, ulus, fikir olabilir… Birey olarak küçüksün ama bir şeyin parçası olursan sen de büyük olabilirsin. Dışarıda mekânlar da çok önemliydi. Karakterlerin daima kaybolmuş hissetmelerini istedim. Onu yakabildiysek ne güzel. Artık seyirci karar verecek ona. Bütün bu mekanları görüntü yönetmeni Matteo Cocco ile aylarca konuştuk. Yapmak istediklerimi görsel dile çevirdi. Tabii ki yapım tasarımcılarımız Efe Yurtseven ve Yunus Emre Yurtseven’nin de çok büyük katkıları oldu.
Filmde oldukça etkili bir ses tasarımı ve müzik kullanımı var. Bu konularda nasıl bir çalışma yaptınız?
Benim için ses ve müzik çok önemli. Filmde müziği fark etmezsen iyi müziktir diye düşünenler var. Hiç katılmıyorum buna. Müzik benim için birçok şeyi şekillendirmek için bir unsur. Filmin müziklerini yapan Ozan Tekin ile saatler konuştuk, ona ne tarz bir şey istediğimi anlattım. Ozan’a “öyle bir müzik bestele ki ben onu filmsiz de gece yalnız gezerken kulaklıklarımda dinleyebileyim” dedim. Ses çok güçlü bir şey. En az görseller kadar güçlü, belki daha da güçlü. Ses ile bir şeyler anlatmak çok sevdiğim bir durum. Sinemanın bütün imkânlarını kullanmak bana çok büyük bir zevk veriyor.
Sinan ve Kenan, iki kardeş film boyunca birbirlerine bir yakınlaşıyor bir uzaklaşıyor. Bazen birbirini en iyi tanıyan bazen de bir zbirlerine en yabancı kişi oluyorlar. Gecenin muğlaklığı ve belirsizliği hikâyedeki dengeyi sürekli değiştiriyor. İki kardeş de bir haklı bir haksız görünüyorlar. Ve sonunda linç kültürünün nesnesi haline geliyorlar. Hikâyenin sürükleniş biçiminde bu unsurları göz ettiğinizde nelere dikkat çekmek istediniz?
Herkesin kendine göre sebepleri vardır. Bana göre haksız olan kendisine göre haklı olabilir. Doğru veya yanlışa inanmıyorum, görüşler değişebilir. Bugün buna inanıyorum yarın başka bir şeye inanabilirim. Mutlak diye bir şeye inanmıyorum. Onun için karşı tarafı biraz daha iyi anlayabilsek belki bu bazı sorunların çözümü olabilir. Önemli olan siyah beyaz tablo göstermemek. Hayat çok daha karmaşık.
Askerlikte olabilecek komik ufak detayları kısa bir sürede filmin içerisinde çok iyi gösteriyorsun. Nasıl bir askerlik yaşadın onu da sormak isterim.
Almanya’da yaşadığım için bir ay bedelli askerlik yaptım. Bizim yaptığımız askerlikte daha fazla gözlemci gibi oluyorsun. En azından ben kendim öyle algıladım. Gördüğüm şeyler absürt geliyordu. Hayatın her alanında yaşanan absürtlükler benim ilgimi çeker.
Uzun yıllardır yurt dışında yaşayan birisiniz. Buraya dışarıdan bakmak size nasıl bir bakış açısı kazandırıyor? Mesafe nasıl bir katkı sağlıyor anlatılarınıza?
Gerçekten bunun farkında mıyım onu bilmiyorum. Başka bir şey bilmediğim için başka bir şeyle karşılaştıramam. Almanya’da doğdum, büyüdüm. Orada da bu his var bende. Alman toplumuna baktığımda da dışarıdan bakıyormuşum gibi bir his var. Yapımcı Nadir Öperli ile konuştuk bu konuda şöyle; “Türkiye’den birisi bu filmi böyle çekmezdi, başka şeylere odaklanırdı” dedi. Filme dışarıdan bakışımın muhakkak bir tesiri vardır. Nasıl bir tesiri olduğunu başka birinin cevaplandırması lazım.
Sizce seyirciler Gecenin Kıyısı filmini neden izlemeli?
Sinemaya gitmek, film izlemek kendi hayatımızdan bir kaçış gibi gelir. Ben tam tersine kendi hayatım, problemlerim, sorunlarım için çözüm arıyorum filmlerde. Bu film bir teklif. Sana ne düşüneceğini söylemiyorum. Mesajı da yok ama bazı konular hakkında istiyorsan konuşabiliriz diye bir teklif var bu filmde. Ne çıkarsa çıksın bu konuşmadan önemli değil. O konuşma, sohbet olursa ilginç olabilir. Bu film bir teklif.
Gelecekte sizden nasıl haberler alacağız? Yeni bir şeyler var mı çalıştığınız?
Ben de merak ediyorum. Çalıştığım projeler var ama daha ilk adımlar sayılır. Bir şeyler söylemek için çok erken olur. Ama yeniden Türkiye’de bir film çekmek isterim…
Kapak Fotoğrafı: Türker Süer
İlginizi çekebilir: Gecenin Kıyısı: Yönetmen Türker Süer ile söyleşi
İlk yorumu siz yazın!