Bayramda Yollarda: Kazdağları'ndan Kaş'a Seyahat Önerileri
Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde sizlere bayram için oluşturduğunuz seyahat planlarınızı sormuştuk. Sizlerden ilham alarak derlediğimiz bayramda gidilebilecek yurt dışı rotalarından sonra, şimdi sıra bayramı ülkemizin güzelliklerini keşfederek geçirmek isteyenler için hazırladığımız önerilerde! İşte yeşilin her tonuna doyacağınız Kaz Dağları’ndan, adeta bir saklı cennet köşesi olan Kaş’a huzurlu bir bayram tatili için tercih edebileceğiniz adresler…
Kazdağları, Balıkesir
Türkiye’nin oksijen deposu olarak da bilinen Kazdağları, kalabalıktan ve gürültüden uzaklaşarak sessiz, sakin, doğayla iç içe bir tatil yapmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Edremit Körfezi’nin kuzeyinde bulunan ve antik dönemlerden bu yana çok sayıda efsaneye konu olan Kazdağları, eski zamanlarda ‘İda Dağı’ olarak anılıyormuş. Şimdilerde ise özellikle yaz aylarında Ege sıcağından kaçmak isteyenlerin ve deniz, güneş, kum dışında bir seyahat alternatifi arayanların uğrak noktası. Kendine özgü doğası, kuş sesleri, şırıl şırıl akan şelaleleri ve kanyonlarıyla burada birkaç gün geçirerek ruhunuzu dinlendirebilirsiniz.
Kazdağları’na giderseniz, Kazdağları Milli Parkı‘nın içerisinde yer alan Sütüven Şelalesi ve ismini burada boğulan Hasan adlı aşık bir gençten aldığı söylenen Hasanboğuldu Şelalesi‘ni listenize ekleyin. Güzel bir Ege manzarası izlemek isterseniz, Adatepe köyünün hemen girişinde yer alan Zeus Altarı‘na çıkabilir, ayrıca burada birbirinden etkileyici kareler yakalayabilirsiniz. Konaklama içinse, yeşil bir vadiden Edremit Körfezi’ne bakan Çamlıbel Köyü‘nü, Tuncel Kurtiz’in vasiyetinde gömülmek istediği köy olarak tanıdığımız Mehmetalan Köyü‘nü, zeytincilik ve zeytinyağı ile bilinen Adatepe Köyü‘nü veya eski bir Rum köyü olan Yeşilyurt Köyü’nü tercih edebilirsiniz, bu köylerde özellikle son zamanlarda açılan çok sayıda butik otel bulunuyor.
Ayvalık-Cunda Adası, Balıkesir
Gelin, çok da uzaklaşmadan yine Balıkesir’den farklı bir noktaya, Ayvalık ve Cunda Adası’na çevirelim rotamızı. Rum mirası dar sokakları ve doğal güzellikleriyle “Kuzey Ege’nin kalbi” olarak anılan Ayvalık, bayram tatilinde biraz kafa dinlemek ve sessizliğin tadını çıkarmak isteyenler için ideal bir adres. Tabii, gitmişken tarihi yapılarını ve manzara noktalarını da es geçmeyin. Listenizde olması gereken yerlerden biri, bölgenin ilk kilisesi olarak bilinen ve 1927 yılından itibaren tekel deposu olarak kullanılıp sonra terk edilmiş olan, şimdi ise ziyarete açık Taksiyarhis Kilisesi. Ayrıca elinizde Ayvalık tostu, şehrin nostaljik sokaklarında dolanırken, Barbaros Caddesi ile 13 Nisan Caddesi’ne mutlaka uğramalısınız. Bu caddeler, çok sayıda tatlı mekan ile dolu olmanın yanında renkli Ayvalık kareleri yakalamak için de şahane noktalar!
Ve tabii ki sıra Alibey Adası olarak da bilinen Cunda’da! Ayvalık’tan Cunda Adası’na karayolu veya saat başı kalkan feribotlar ile geçebiliyorsunuz. Cunda’ya vardınız mı? Öyleyse sizi hemen adanın tepe noktalarından, Aşıklar Tepesi‘ne ve hemen yanında yer alan Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı‘na alalım. Tepeden Cunda’nın harika manzarasını seyrederken kendinize bir limonata sipariş edip biraz serinleyebilirsiniz. Sonrasında ise Rahmi Koç’un katkılarıyla restore edilmiş olan kitaplığa uğramayı unutmayın. Aslında eski bir kilise olan bu kitaplıkta zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız! Son olarak, yine büyüleyici bir manzaraya sahip, özellikle gün batımında gitmenizi tavsiye ettiğimiz Şeytan Sofrası‘na düşürün yolunuzu. Bu çam ve zeytin ağaçlarıyla çevrili minik ada ruhunuzu besleyecek.
Kaş-Kalkan, Antalya
Antalya’nın batısında bulunan ve berrak denizi, masalsı plajları, antik kentleri ve daha sayısız güzelliğiyle hepimizin gözde duraklarından biri olan Kaş, bu bayram tatilinde tercih edebileceğiniz bir başka alternatif. Yunan adası olan Meis’e oldukça yakın olan Kaş’ta gün batımı izlerken huzur bulabilir, antik kentleri keşfederken Büyük Çakıl Plajı, Küçük Çakıl Plajı veya Akçagerme Plajı‘nda kendinizi Akdeniz’in ılık sularına bırakabilirsiniz. Ayrıca Kaş civarında birçok deniz mağarası bulunuyor. Tekneyle rahatlıkla ulaşabileceğiniz mağaralardan mutlaka uğramanız gereken iki tanesiyse, Mavi Mağara ve Güvercinlik Mağarası.
Kalkan ise, Kaş’a bağlı, Akdeniz’in saklı güzelliklerinden biri olarak tanımlayabileceğimiz bir bölge. Dünyaca iki plaja ev sahipliği yapıyor: Kaputaş Plajı ve Patara Plajı. Bu plajlarda deniz ve güneşe doyduktan sonra, Kalkan’ın Likya uygarlığının izlerini taşıyan antik kentleri Xantos, Istlada, Apollonia, İsinda ve Kyaenai‘ye yolunuzu düşürebilirsiniz.
Bodrum, Muğla
Bir Ege klasiği olan Bodrum belki de birçoğumuz için şahane bir kaçış ve dinlenme noktası, tabii aynı zamanda da deniz tatilinin en iyi adresi! Son zamanlarda Bodrum deyince aklımıza özellikle sahillerinde toplanan büyük kalabalıklar gelmeye başlamış olsa da, buranın tenha ve az bilinen noktaları da yok değil. Örneğin, denizi oldukça güzel olan bakir Kargıcak Koyu, berrak sularıyla insanın içini açan Ardakçı Koyu ve Peksimet bu huzurlu sahillerden birkaçı. Eğer bir tekneyle iseniz, bir diğer alternatif Bodrum’un güzel koylarını keşfe çıkmak olabilir. Ayrıca, Bodrum merkezde yer alan, klasik çağdan günümüze ulaşmış Antik Tiyatro‘yu gezmeyi de unutmayın.
Bodrum’un begonvillerle süslü bahçeleri arasında dolanırken veya akşamları Türkbükü‘nde kurulan pazarlarda takılara bakarken acıkırsanız, eski bir balıkçı köyü olan Güvercinlik‘te güzel bir balık keyfi yapabilir, bir yandan da buranın masalsı manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Bozburun, Muğla
Bakir koyları, temiz havası ve yeşil doğasıyla fark yaratan bir diğer seyahat noktası da Bozburun. Mavinin en güzel tonlarını göreceğiniz, ferah denizinden hiç çıkmak istemeyeceğiniz bu cennet tatil beldesinde, gün boyu güneşlenebilir ve farklı koyları gezebilirsiniz. Kendi tekneniz veya limandan kalkan günübirlik tekne turlarıyla uğramadan dönmemeniz gerektiğini düşündüğümüz koylar; Ada Boğazı, Serçe Limanı, Üç Taş ve Akvaryum.
Ayrıca, Bozburun’a giderseniz son dönemlerde hem doğayla iç içe olmayı ve çadırda kalmayı seven, hem de konforundan ödün vermek istemeyenler için harika bir konsept olan “glamping”i burada deneyimleyebilirsiniz. Günlük hayatın koşturmacasından uzakta, doğanın tam ortasında, Dirsekbükü Koyu’nun hemen arkasında konumlanmış Kocabahçe Glamping bu deneyimi yaşamak isteyenler için biçilmiş kaftan. Bakir doğası ve şahane deniziyle buradan hiç ayrılmak istemeyecek, deniz kenarında duran kanolardan birini alıp yeni koylar keşfetmeye doyamayacaksınız.
Selimiye, Muğla
Çok uzaklaşmadan, Bozburun’un küçük balıkçı köyü Selimiye’ye giriş yapalım. Huzurun tam ortası burası! Selimiye’de ne yapılır derseniz; bolca dinlenilir, kitap okunur, sessizliğin tadına varılır, keyif yapılır, güzel yemekler yenir, yürüyüşler yapılır Selimiye’de.
Selimiye’ye gitmişken, denizin ortasından yürüyerek karşı kıyıya geçilmesiyle meşhur Kız Kumu Plajı‘na uğramak isteyebilirsiniz. Özellikle denize girdiğinizde berrak suların güzelliğine kapılmanın yanında, her tarafın teknelerle çevrili olduğunu göreceksiniz. İşte bu yüzden, siz de tatilinizde bir tekne turu ayarlamak isteyebilirsiniz! Çevredeki bakir koylara yapacağınız yolculuklar, tatilinizi hem bir deniz, hem de bir keşif turuna dönüştürebilir.
Datça, Muğla
Zeytin ve badem ağaçları, ıssız koyları ve taş evleriyle Datça hepimiz için muhteşem güzellikte bir nokta. Eski Datça ve Yeni Datça olarak ayırabileceğimiz bu bölgenin, ‘eski’ olarak bilinen kısmında en fazla tatlı hediyelik eşya dükkanları ve Can Yücel’in yaşadığı ev ve sokak ön plana çıkıyor. Yücel’in evi ziyarete açık olmasa da, sokağın içinden geçmek bile Yücel’in şairane ruhunu hissetmenize yetiyor. Datça’da plaj keyfi yapmak isterseniz, Mesudiye Köyü ve sahillerine mutlaka uğramalısınız: Kızılbük, Hayıtbükü, Ovabükü ve Palamutbükü bunlardan bazıları. Datça’nın irili ufaklı koyu arasında bir de Kargı Koyu var ki, ulaşımın çok rahat olmasından dolayı sıkça tercih ediliyor.
Unutmadan, bayramda yolunuz Datça’ya düşerse Knidos Antik Kenti‘ne uğrayıp tarihin gizemli dünyasına adım atmayı ve Yeni Datça’daki Sevgi Yolu‘nda sahil boyunca uzun ve güzel yürüşler yapmayı unutmayın!
Seferihisar-Sığacık, İzmir
İzmir’in güneyindeki Seferihisar’ın Türkiye’nin ilk “Citta Slow”u yani Sakin Şehri olduğunu biliyor muydunuz? Bizce bu bile sessiz ve kalabalıktan uzak bir bayram tatili arayışında olanların rotasını Seferihisar’a çevirmesine yeter! Nüfusun çok büyük bir kısmının tarımla uğraştığı ve ‘Slow Food‘ felsefesini geliştirmeyi hedeflediği Seferihisar’ın Sığacık adlı sahil kasabası ise, muazzam sokaklarıyla birbirinden güzel fotoğraflar çekebileceğiniz tatlı bir belde.
Sığacık’a giderseniz Teos Antik Kenti‘ni ve buradaki Dionysos Tapınağı‘nı, Sığacık Kalesi‘ni, pazar günleri kurulan ve tamamen bu kasabada üretilen yiyecek ve içeçeklerin yer aldığı Üretici Pazarı‘nı, deniz keyfiniz içinse kum sahili ve buz gibi deniziyle içinizi ferahlatacak Sığacık Büyük Akkum Plajı‘nı listenize eklemeyi unutmayın.
Urla, İzmir
Hazır İzmir’den bahsetmişken, Urla’nın da seyahat planlarınıza ekleyebileceğiniz, doğanın tarih ile kucaklaştığı şirin mi şirin bir durak olduğunu söyleyelim. Nobel ödüllü Şair Yorgo Seferis’in ve daha pek çok sanatçının eserlerinde yer verdiği Urla’da, Ege Denizi’nin bilinen en eski limanlarından biri olan Limantepe’ye mutlaka uğrayın. Akşamları kurulan pazarlarda gezin, Urla İskelesi’ndeki limanın çevresinde bulunan restoranlarda lezzetli yemekler tadın, bölgeye has doğal zeytin ürünleri ve zeytinyağını satın alın, deniz kıyısı yürüyüşlerinizi ve heyecan dolu keşiflerinizi seyahatinizden eksik etmeyin.
Bu keşiflerin belki de en ilginci, Antik Çağ’da zeytinyağı üretimiyle olan ilişkisi ile bilinen Klazomenai Antik Kenti. Bu bölgedeki zeytinyağı üretimiyle ilgili bulgular, MÖ 6. yüzyıla dayanıyor! Antik kenti gezdikten sonra yönünüzü Karantina Adası’na çevirebilir, Osmanlı döneminde bulaşıcı hastalıkların önüne geçilmesi amacıyla kullanılmış olan bu adada geçmişe dair bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Unutmadan, her ne kadar bayram tatiline denk gelmiyor olsa da yaz için aklınızda olsun, 14 Ağustos’ta Urla’da “Bağbozumu Şenlikleri” gerçekleşiyor.
Bozcaada, Çanakkale
Bayram tatili planlarınız için size önereceğimiz son durak, Bozcaada. Ve hemen arkasından söyleyelim, Bozcaada’ya giderseniz yapmadan dönmemeniz gereken belki de en önemli aktivite Polente’de gün batımını izlemek! Polente Feneri’ne ulaşım biraz zorlu ama inanın vardığınız an göreceğiniz manzara ve orada yapacağınız keyif buna değer. Bir yanınızda sıra sıra rüzgar gülleri, bir yanınızda sevdikleriniz, karşınızda uçsuz bucaksız deniz… Daha ne olsun? Denize nereden girmeliyiz diyenler içinse önerimiz, Ayazma Plajı veya Akvaryum Koyu. Son olarak, Bozcaada’ya özgü lezzetlerden damla sakızlı bademli kurabiyeyi Çiçek Pastanesi’nden alıp yemeyi unutmayın.
Seyahatiniz nereye olursa olsun, Ferrero Rocher ile bayramınızın ilk durağı hep ailenizin yanı olsun! #entatlıziyaret
İlk yorumu siz yazın!