Gill Eatherley’nin küratörlüğünü üstlendiği Uçurtma Zamanı başlıklı sergi, Jackie Matisse’in uçurtmalarını tüm göz alıcılıklarıyla Arter’in yüksek ve alçak tavanlı, aydınlık ve karanlık farklı alanlarında ilk kez boylu boyunca sergileyerek onlara iç mekânda bütünlüklü bir bakış sunuyor. Sergiyle paralel etkinlikler kapsamında düzenlenen, hareket tasarımı ve yönetimini Polly Motley’nin, video ve canlı görüntü tasarımını Molly Davies’in üstlendiği “Deniz Kuyrukları Performansları” 23, 24, 25 ve 26 Mayıs 2024 tarihlerinde her akşam saat 19:30’da Arter’de ücretsiz olarak gerçekleştirildi. Bu vesileyle gökyüzüne bakmanın, nesnelerle kurduğumuz ilişkilerin en temiz ve yalın olduğu zamanlar olan çocuk olma hali geldi aklıma. Şehrin içinde bir zamanlar olduğum hali aramaya çalışan zihnimden geçenleri yazmak istedim. Sergiyi görmenizi istediğimi belirtip, keyifli okumalar dilerim.

4_arter_ucurtma-zamani_kite-time_flu5044-edit
Jackie Matisse: Uçurtma Zamanı | Fotoğraf Kaynağı: bkz. iletişim (Fotoğraf: Barış Aras & Elif Çakırlar)

Bastığımız toprağa, altında bulunduğumuz gökyüzüne, soluduğumuz havaya, temas ettiğimiz canlılara, bedenimizle ve ruhumuzla parçası olduğumuz dünyaya dair kendimize bir varlık alanı yaratmak ancak kişisel hikâyemizle mümkün. Hikâyemiz doğduğumuz andan itibaren yazılmaya başlar. İçine düştüğümüz bu dünyada başlangıçta yaşamımızdaki birçok şey kendimizden olmayan unsurlarla şekillenir. Ülkemiz, adımız, geleneklerimiz, acılarımız, sevinçlerimiz… Hayat konusunda zaman ilerledikçe gösterecek olduğumuz reflekslerin birçoğu çocukluk zamanımızda zihnimize ve bedenimize mıhlanır. Çocuk bedenimizde açılan bir yaranın acısı en yakınımızda olanların verdiği reaksiyonla yaşam boyunca acı tanımımızı şekillendirebilir. Diğer yandan bunları olası tüm duygular için düşünebiliriz. Maruz kaldıklarımızla ya da etrafımızda ilk olarak gördüklerimizin sınırlamalarıyla yaşamımızı kodlayıp, gelecek inşamızda bu konforlu alanlarda kendimizi sınırlayabiliriz. Öte yandan kendi doğamızdan gelen içgüdüsel olma hali bizi bir şekilde kendi yolumuzu bulmaya iter. Çocukluğun sınırlara sığmayan, sınırları gördükçe genişleyen, zamanı da yanına katan kendini yitirmeden bir büyüme ve ilerleme ihtiyacı vardır.

Çocukluk Hatırlanan ve Unutulandır

Çocukluk her türlü duygunun en yalın haliyle yaşandığı zamanlardır. Çocukluk, bir nesnenin hayatımızda kapladığı, kaplayabileceği yeri bilmeden onun la kurduğumuz beklentisiz ilişkinin en yoğun halidir. Çocukluk hatırlanan ve unutulandır. O zamanlarda özne olarak kurduğumuz her ilişki zaman ilerledikçe, biz büyüdükçe genişleyen hikâyemizde önemli bir yer tutar. Oralarda, o hislerden ne kadar uzak zamanlarda ve mekânlarda yaşasak da bir koku, dokunuş, ses, görüntü, nesne ayaklarımızı varlığını unuttuğumuz yaşanmışlıklara götürür. Jackiee Matisse’in Uçurtma Zamanı başlıklı sergisi tam da bunu yaptı bana.  Serginin adının ve içeriğini duyduğumda koşarak gidip görme isteği uyandı içimde. Şehrin içinde beni anılarıma ve bir zamanlar olduğum hale sürükleyebilecek, zamanla ve mekânla belirlenmiş bir karşılaşma yaşama fikri çok iyi geldi.

12_arter_ucurtma-zamani_kite-time_flu8842-edit1
Jackie Matisse: Uçurtma Zamanı| Fotoğraf Kaynağı: bkz.iletişim ( Fotoğraflar: Barış Aras & Elif Çakırlar)

“Uçurtma Zamanı, Jackie Matisse’in uçurtmalarını tüm göz alıcılıklarıyla Arter’in yüksek ve alçak tavanlı, aydınlık ve karanlık farklı alanlarında ilk kez boylu boyunca sergileyerek onlara iç mekânda bütünlüklü bir bakış sunuyor. Gökkuşağı [Arc-en-Ciel] uçurtmaları, kare başlarıyla Arter’in ön cephesinden izlenebiliyor. Dolaşmış Uçurtma Kuyrukları’nın (1977) rengârenk desenleriyle tezat oluşturan Siyah Beyaz Uçurtmalar (1989), aşağı süzülerek atriumun derinliklerine uzanıyorlar. Bunlara hemen yanı başlarında, saf ipekten gövdeleriyle asılı duran Ahmedabad İpekleri [Ahmedabad Soie, 1981] eşlik ediyor. Çarpıcı renklerdeki bu kumaş şeritlerin tam karşısında, aydınlık bir duvarın bembeyaz boşluğunda, Jackie Matisse’in David Tudor ile gerçekleştirdiği 9 Dizi ve Yansımalar (1986) adlı işini oluşturan alüminyum formlar yer alıyor. Galeri -1’in giriş koridorunun sonundaki duvara asılı bir makine, kâğıttan bir uçurtma kuyruğunu tavandan yere uzanan sonsuz bir renk döngüsüyle, hafif gıcırtı ve hışırtılar eşliğinde hareket ettiriyor. Hemen yanındaki raflara yerleştirilen Şişelenmiş Düşler [Rêves enBouteille, 1981], buluntu malzemelerle üretilmiş ve suyla dolu farklı boyutlarda şişeler içinde yüzen uçurtma parçalarından oluşuyor. Loş galeri alanına adım atan ziyaretçileri, Deniz Kuyrukları (1983) adlı video karşılıyor. Yapıt, Jackie Matisse’in uçurtmalarının Molly Davies tarafından çekilen sualtı görüntülerini, David Tudor’ın okyanusun derinliklerinde kaydettiği seslerle bir araya getiriyor. Videoda izlediğimiz uçurtmalar, âdeta sudan çıkıp gelmişçesine sergi mekânının tavanını katediyor.Uçurtma Zamanı, ziyaretçileri -3. kata inerken bakışlarını bir kez daha yukarı çevirmeye davet ediyor. Dev bir mozaik izlenimi yaratan Gökyüzü Pireleri Sirki [Pouxdu Ciel, 1979], yelken kumaşından üretilerek bir ağ üzerine sabitlenmiş çok sayıda küçük uçurtmayı keşfe açıyor.”

8_arter_ucurtma-zamani_kite-time_flu0440-edit
Jackie Matisse: Uçurtma Zamanı| Fotoğraf Kaynağı: bkz.iletişim ( Fotoğraflar: Barış Aras & Elif Çakırlar)

Bir Umut Tasarlayıp Gökyüzüne Asmak

Zaman ağır, yaşadıklarımızla baş etmek zor. Kişisel hikâyemize her gün bir şeyler ekleniyor ya da eksiliyor. Bunu kabul etmek, yüzleşmek ve yeri geldiğinde veda etmesini bilmek güç. Yine de gökyüzüne baktığımızda kimsenin dokunamayacağı bir alan var. Gökyüzüne baktığımızda herkes kendince bir anlam görür. Kimi bulutları bir şeylere benzetme oyunu oynar. Kimi de kendinden bir umut tasarlayıp onu gökyüzüne bırakır, gerisi rüzgârın becerisine kalır. Hayal de rüya da bizim ona verdiğimiz imkân dâhilinde. Tıpkı Jackie Matisse’in “Her şey bir rüyayla başlar. Hatta rüyalar bile” demesi gibi.

Kapak Fotoğrafı: Fotoğraf: Barış Aras & Elif Çakırlar

İlginizi çekebilir: İrem Çakır’dan Hilal Balcı Röportajı