İlk yorumu siz yazın!
Vesta Bakireleri: Antik Roma’nın En Ayrıcalıklı Kadınları
Roma’nın ilk Hıristiyan imparatoru Konstantin’e kadar varlığını binlerce yıl sürdürmüş olan Vesta Bakireleri, dönemlerinin ayrıcalıklı, güçlü ve en prestijli kadınları. Kim bu Vesta Bakireleri ve ne yapıyorlar? Neden onlara en ayrıcalıklı kadınlar diyoruz? Peki ya Vesta Bakiresi olmak büyük bir fedakarlık mı, yoksa onlara sunulmuş büyük bir nimet mi?
Azıcık tarih, azıcık mitoloji bilgisiyle herkes biliyordur ki “ateş” kutsal bir sembol, aynı zamanda ruhun bir temsili olmuştur yüzyıllar boyu. Gücü simgeleyen ateşe olan ibadet, insanlık tarihinin en eski din biçimlerinden birisidir; Antik Roma’da olduğu gibi. Romalılar aile tapınaklarında ve larariumlarında mum yakarak anıyorlardı Tanrıça Vesta’yı. Bin yıllardır gelen farklı dünya kültürlerindeki ateş yakma ibadetlerinden sadece birisi olan bu olay, bir yerden sonra özel hane maneviyatından çıkarak kamusallaşmaya başlıyor. M.Ö. 8. yüzyılda, Romalılar Tanrıça Vesta’yı onurlandırmak, ayrıca kurucuları Romulus ve Remus’un anneleri Vesta Bakiresi Rhea Silvia’yı anma amacıyla tapınak inşa ediyorlar. Tapınakta yakılan ateşin her zaman devam etmesini sağlamak için bir düzen getirmeyi uygun görüyorlar ve böyle başlıyor yüzyıllar sürecek olan Vesta Bakireleri geleneği.
Vesta Bakireleri 6-10 yaş arası, toplumun en üst sınıfı olan patrisyen sınıftan seçilen eli yüzü düzgün, zihinsel de bir engeli olmayan, hem sağlıklı hem de güzel kızlar. Bu arada seçim derken, bunu bir açmak lazım! Vesta seçme aslında Sabine kadınlarına tecavüz sahnesinin bir canlandırması olarak aile evinden kızların “yakalanması” olayı ile gerçekleşiyor. Tabii küçücük kızların görüşleri sorulmuyor ve bir anda yaşamlarına mal olabilecek büyük bir görev üstlerine yığılıyor.
On yılda bir, altı yeni kız 30 senesini Tanrıça Vesta’ya ve Roma’ya adamak için yemin ediyor. Dönem şartlarına göre hem onurlu bir iş hem de sahip oldukları prestij bakımından ele alınca haliyle rekabetin fazla olduğunu tahmin edersiniz. Fakat 30 yıl diyoruz, dile kolay! Zamanla aileler kızlarını vermek istememeye başlıyorlar. Böyle olunca yeni adaylar bulmak zorlaşıyor ve bir alt sınıf olan pleblere adaylık açarak buna çözüm buluyorlar.
Vesta Bakireleri’nin Görevleri
Dönemde toplumunda en temel görev “üremek” olsa da Vestalar bu özelliklerinden vazgeçiyorlar. 30 yıl boyunca Tanrıça Vesta ve Roma şehriyle manevi olarak “evli olmaya” yemin ederek hayatlarına bu şekilde devam ediyorlar. Bedenen saf olmalarının yanında, “kusursuz” olarak seçilen Vesta Bakireleri, Roma devletinin mükemmellik ve tanrısal yönlerini de gösteriyorlar.
Tanrıça Vesta’nın rahibeleri ve Roma’nın gelinleri olarak bilinen Vesta Bakireleri, Cicero kaynaklarından öğrendiğimize göre doğrudan Pontifex Maximus’un otoritesi altına bağlı ve en temel görevleri kutsal ateşi korumak. Bu ateş, toplumu ayakta tutan kutsal ateş olarak kabul edilerek, her yıl Mart ayında yanıyor ve gelecek yıla kadar hiçbir zaman sönmemesi gerekiyor. Vesta Bakireleri ateşin devamlılığı için gece gündüz tapınakta nöbet tutuyorlar.
Atrium Vestae: Vesta Bakireleri Evi
Vesta Bakireleri’nin yaşadıkları yer, Palatino’nun eteklerinde kutsal ateşi barındıran Vesta Tapınağı’nın hemen yanı başında yer alan Atrium Vestae. Roma Forumu’na birkaç adım uzaklıktaki bu bina en zenginlerin bile hayal edemeyeceği türden müthiş bir gayrimenkul! Üç katlı, elli odalı ve iki havuzlu bir yer düşünün, bahçe falan… Herkesin kendine ait banyosu olsun, yemek pişirme, temizlik veya çamaşır gibi dertleri olmasın. Oh ne güzel! Vesta Bakireleri tam böyle bir yerde yaşıyorlar o dönemde.
Vesta Bakireleri’nin her gün giymiş olduğu -zamanla günümüz rahibe kıyafetlerine dönüşen- toplumda ayrışmalarını sağlayan kıyafetleri var. Giydikleri saflığı temsil eden bembeyaz bu kıyafet aynı zamanda Roma’nın cinsel uygunluk ilkesini de gösteriyor. Vestaların saç stillerine ise “Seni Crines” adı veriliyor. Antik saç modellerini YouTube kanalında uygulayan arkeolog Janet Stephens, incelemiş olduğu Vesta heykellerinden yola çıkarak Vesta Bakireleri’nin saç modelini günümüze taşıyor. Oldukça emek isteyen bu modeli denemek isterseniz ya da bir göz atayım derseniz Janet’in YouTube kanalına bakmanızı tavsiye ederim. Ben uzun zamandır denemek isteyip saçımı yapmaya başlıyorum ama devamını getirebilmiş değilim. Tek başına zor oluyor. 🙂
Vesta Bakireleri: Neden En Güçlü Kadınlar?
Vesta Bakireleri’nin 30 yıllık bakirelik sözü vermeleri kimi yorumculara göre “büyük bir fedakarlık” iken, bazı yorumcular ise tam tersini düşünüyor: Vesta Bakiresi olmak bir fedakarlık değil, bir nimet. Düşünün; dönemde, kadınların kendi yaşamları üzerinde hiçbir kontrolü yok. Ancak kurnaz kadınlar güçlerini yasalarla korunmayan yollarla korumayı başarabiliyorlar: Zeka ve sosyal beceriyle güçlü erkekleri etkileyerek! Kiminle evlenecek olduğu ailesi tarafından belirleniyor ve sonrasında tüm sorumluluk kocalarda. Oy kullanma zaten yok, mülk sahibi olma yok, erkeğin izni olmadan herhangi bir şey yapabilme yok. Tek yapabildikleri şey evi çekip çevirmek ve üremek diyebiliriz yani. Fakat Vesta Rahibeleri bir Romalı kadının sahip olamayacağı ayrıcalıklara sahip olduğu gibi, Roma’daki erkeklerle de eşit bir statüye sahip. Hatta birçok erkekten çok daha fazla ayrıcalığa ve siyasi güce de! Toplumdaki en üst sınıftaki insan bile büyük saygı duyuyor Vesta Bakireleri’ne.
Vesta Bakireleri’nin kendi mülkleri olabiliyor ve yasal sözleşmelere girebiliyorlar. Çeşitli oyunlarda en önden yerleri ayrılıyor ve Augustus tarafından tüm büyük törenlere davet ediliyorlar. Üstelik o dönemde Romalı bir kadının ön sıralardan oyun izlemesi tahmin edersiniz ki koca bir hayal. Bir Vesta Bakiresi’ne zarar vermek en kötü suçlardan birisi olduğu için, Vestalar gittikleri her yerde korunaklı bir şekilde “Başımıza bir şey gelir mi?” korkusu olmadan hareket edebiliyorlar.
Paraların üzerinde dahi kabartmalarını ve baskılarını gördüğümüz Vesta Bakireleri’nin siyasi alanda da oldukça etkili ve güçlü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir Vesta, bir köleyi dokunarak serbest bırakabiliyor ve olaylara tanıklıkları yemin etme şartı olmadan, sorgusuz sualsiz kabul ediliyor. Hatta siyasi güçleri o kadar fazla ki, siyasi manzarayı dahi değiştirebilecek bir güce sahipler. Sulla, Julius Caesar’ın ölümüne karar vermişken, Vesta Rahibeleri olaya müdahale ediyorlar ve Caesar bağışlanıyor mesela.
Günah Keçisi Olarak Vesta Bakireleri
Lüks yaşam alanlarında, büyük bir prestijle hayatlarını sürdüren Vesta Rahibeleri’nin yeminlerini bozduklarında çektikleri ceza oldukça ağır. Sırf bedenen sahip oldukları saflık değil, “psikolojik saflık” da oldukça önemli. Cinselliği yaşamayı geçtim, cinsellik hakkında konuşmanın sonucu ne mi? Ölüm cezası! E görevlerinden dolayı kazanmış oldukları servet, şöhret ve siyasi gücün bir bedeli olmak zorunda bu sisteme göre. Alba Longa’daki en eski Vestaların kırbaçlanarak öldürüldüğünü ve doğan bebeklerin nehre atılarak öldürüldüğünü biliyoruz. (Aaa, yoksa nehre atılanlardan birileri de Rhea Silvia’nın ikizleri Romulus ve Remus mu?)
Zaman içerisinde yemin bozmanın cezası değişiyor; kan dökülmeden, diri diri gömülmek ile sonuçlanıyor. Yer altında Sceleratus adı verilen karanlık bir odaya (yoksa mezar mı demeliyiz?) kapatılan Vesta Bakireleri, burada az yiyecek ve havasız ortamda geçen birkaç günden sonra canlarını veriyorlar.
Bin yıldan fazla varlığını sürdüren Vesta geleneğinde iffetsizlik cezası bir avuç kadar ve kayıtlara göre bunların hepsi Roma devletininin politik kriz dönemlerine denk geliyor. Peki eğer öyleyse, Vestalar bir günah keçisi seçilmiş olabilirler mi? Roma ordusu bir savaş kaybettiğinde, kabak gidip Vesta Bakireleri’nin başına patlıyor maalesef. Mesela, M.Ö. 215’te Roma’nın Cannae Savaşı’nda yenilgiye uğraması üzerine suçlanan Vesta Bakireleri var. Bunu yanan kutsal ateşin sönmesi ya da Vesta Bakireleri’nden birisinin cinsel ilişki yaşaması olarak düşünüyorlar. Son yargı her ne kadar Pontifex Maximus’a kalsa da, Vesta Bakireleri’nden birisi feda edilmek zorunda kalıyor. Sonuç belli: Vestalardan birisinin Sceleratus’a kapatılıp ölüme terk edilmesi.
Vesta Geleneği Nasıl Son Buluyor?
Binlerce yıl devam eden Vesta düzeninin “Dur!” noktası ise bu düzene karşı çıkan androcentric ve tek tanrılı ilk Hıristiyan imparator tarafından gösterilen şiddet ve baskı oluyor. Konstantin, Roma’nın ilk Hıristiyan imparatoru olarak atandığında, “tek güç” olma isteği ile, Vesta Rahibeleri’nin toplumdaki yükselen sosyo-dini statüsünün tamamen yok olmasını talep ediyor. Antik Roma çok tanrıcı olmuş olsa da, Konstantin tek tanrısallık konusunda zorlama bir dönüşüm gerçekleştiriyor. Böylece Vesta Bakireleri geleneği ortadan kalkıyor ve sönmeyen ateş sonsuza kadar söndürülüyor. Tapınaklar kapatılıyor ve insanların kendi evlerinde dahi Tanrıça Vesta’ya ya da diğer tanrılara tapınması yasaklanıyor. Vesta düzeni bu şekilde yıkılmış olsa da Vesta’nın ateşi yansımaları ile hala evleri aydınlatmaya devam ediyor.
Vestaların Günümüze Yansımaları
Katolik Kilisesi Roma’da birinci din haline geldiğinde, insanlar Hıristiyan inancına da kendi geleneklerine göre devam etmeye başlıyorlar. E alışkanlıklar kolay kolay terk edilmiyor neticede. Bu geleneklerin günümüze olan yansımalarını da görüyoruz. Görevleri süresince Katolik Rahibelerin evlilikleri de “Tanrı” ile. Atrium Vestae benzeri bir manastırda hep birlikte yaşayan rahibeler, Vesta Bakireleri’nin kıyafetlerine benzer kıyafetler giyiyorlar ve başlarında kullanmış oldukları örtü, Vestaların “infula”ları ile neredeyse aynı. Bunlar gibi daha pek çok şey de mevcut. Antik Roma’nın putperest dini günümüz toplumu tarafından unutulmuş olsa da, etkisinin ortadan kalkmadığını söyleyebiliyoruz.
Vestalia: Vestalara Adanan Bir Festival
Vesta Bakireleri için o dönemde her sene 7 Haziran – 15 Haziran arası kutlanan bir festival var: Vestalia. Bu festival boyunca yemek tabağı ile Atrium’a gelen tüm kadınlar kabul ediliyor. Normalde Atrium’a Vesta Bakireleri’nden başka girebilen tek kişi Pontifex Maximus. Festival boyunca tahıllar toplanıyor, mola salsa adında tuzlu kurabiyeler yapılıp yeniliyor. Haziran ayındaki bu sekiz gün boyunca, insanlar Tanrıça Vesta’yı anmak ve teşekkürlerini sunmak için işe gitmiyorlar. İşe gitmek yasak zaten. Oturun düşünün, ibadet edin deniliyor yani o tarihlerde. Son gün tapınak bir güzel temizleniyor. Bu temizlik ve arınma ritüeli fiziksel bir süreçten ziyade manevi. Bir arınma ve kutsanma yöntemi olarak çeşit çeşit otlar kullanılıyor: Fesleğen, defne yaprağı, nergis, sedir, tarçın, karahindiba, zencefil, ardıç, lavanta, limon, leylak, adaçayı, kekik var bu otlar arasında.
Günümüzde de Tanrıça Vesta’yı ve Vesta Bakireleri’ni anmak için bir takım ritüeller ve meditasyon çemberleri düzenleniyor İtalya’daki bazı bölgelerde. İnsanlar kendi mola salsa’larını yapıp birbirleriyle paylaşıyorlar. Arındırıcı özelliğinden dolayı balmumu yaktıkları bir kaseyi evin içinde dolaştırıyorlar. Pencereleri açıp evin içinde yaşayan ruhu onurlandırmak için evi iyice temizliyorlar. Ve evlerindeki sunaklara yeşillikler bırakıyorlar.
Bir Hak Mı Yoksa Ayrıcalık Mı?
Varlığını binlerce yıl sürdüren ve etkileri günümüze kadar gelen Vesta sisteminin ayrıcalıkları ve prestijlerini bir bütün olarak ele alınca, bu düzen her ne kadar dini sebeplerden kurulmuş olsa da, bunlar aslında yalnızca Vesta düzeni olmanın çok daha ötesinde; feminizmin bir başlangıcı ve erken bir kadın hakları biçimi olarak da görülüyor.
Bunun tam karşı penceresinden baktığımızda ise Vesta Bakireleri’nin aslında hakları değil, ayrıcalıkları olduğunu söyleyebiliriz. Oy kullanabilme, kendi mülklerine sahip olabilme, siyasi güç ve toplumdan gördükleri saygı gibi şeyler tamamen görevlerine ve rahibe olarak yaşamaya adadıkları itaat modeline bağlı olarak aldıkları bir takım “ayrıcalıklar.” Yani bu ayrıcalıklara “kadın oldukları” için, daha da önemlisi insan oldukları için değil; tamamen bulundukları konumdan dolayı sahipler. Ve sahip oldukları tüm bu ayrıcalıklara rağmen -maalesef modern toplumlarda dahi olduğu gibi- bir kadın olarak, erkeklerin vücutlarının üzerindeki kontrolünden ve hakimiyetinden kaçabilmiş değiller. “Vücudunuz tapınağınızdır.” cümlesi dönüyor dolaşıyor “Sizin bedeniniz, ama bizim tapınağımız.” a kadar geliyor ve “iffetsizlik” olarak adlandırılan şey ölümle sonuçlanıyor. Üstelik en başa dönersek küçücük kızlar hiçbir görüşü alınmadan çat diye bu göreve getiriliyor ve otuz seneyi tamamlayana kadar bu hizmeti bırakamıyorlar. “Ben bu görevi seçmedim ki.” deme gibi bir şansları zaten yok! Olursa sonucunu biliyorsunuz.
Ben bu sebeplerle Vesta Bakireleri sisteminin erken bir kadın hakları biçimi olduğu fikrine katılmayan taraftayım. “Ayrıcalıkların getirdiği prestij” ile, özgürlük ve haklara sahip olmak aynı şey değil; Vesta düzeni ise Roma’nın patriarkal sistemine dayanan bir düzenin daha üzerinde bir sistem değil.
Siz Vesta Bakireleri sistem ve düzenine hangi perspektiften yaklaşarak bakıyorsunuz, bilmiyorum; ama Roma’ya gerçekleştirecek olduğunuz gezilerinizde Roma Forumu’nda yer alan Vesta Tapınağı ve Atrium Vestae’yi mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum! Tapınağın önünde durup içindeki kutsal ateşin yükselişini hayal edebilir; tapınağın birkaç adım uzaklığındaki Atrium Vestae kalıntılarını bir zamanlar burada yaşamış olan Vesta Bakireleri’nin heykellerini görerek ve onları anarak gezebilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Vestal Carrying the Sacred Fire, Jean Raoux, Wikimedia
İlginizi çekebilir: Öyküm Kütük’ten Heidi’nin Ayakları Neden Çıplak
Kesinlikle bir erken feminizm değil. O zaman Osmanlı İmparatorluğu'ndaki 'kadınlar saltanatı'nı da kadınların politikaya aktif katılımının ilk örneği sayabiliriz. Dolayısıyla size katılıyorum... elinize sağlık
Bayıldım yazıya hem akıcı hem de bilgi dolu olmuş 👏 Aynı fikirdeyim, sistem erken kadın hakları biçimi değil kesinlikle! Sadece aynı dönemde yaşayan kadınların şartları ve sınıfsal farklılıklar neticesinde öyleymiş gibi gözükmüş...