Bu hafta sonu “Volkswagen Loves Cappadox” adı altında, Volkswagen Türkiye ekibiyle beraber Kapadokya’da gerçekleşen Cappadox Festivali’ne katıldım. Harika bir 3 günün sonunda yaşadığım deneyimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

1716748262409
Volkswagen Loves Cappadox | Fotoğraf: Gürkan Sonat

Öncelikle festivalden biraz bahsedeyim. Bu yıl 5’incisi düzenlenen Cappadox, Türkiye’nin ilk çok disiplinli festivali. Yani müzik dışında, gastronomi, çağdaş sanat, çeşitli açık hava etkinlikleri de festivalin bünyesinde yer alıyor. Bu yılki teması “Değişen Gökler” olan festivalin müzik kısmındaki konuklarına bakarsak; Casper Clausen, Mammal Hands, Jordan Rakei, Teoman, Büyük Ev Ablukada, Gevende, Mercan Dede, Lalalar gibi sanatçı ve grupları görüyoruz.

Volkswagen Loves Cappadox!

Volkswagen ekibi ve diğer davetlilerle beraber İstanbul Havalimanı’nda buluşup Kayseri’ye giden uçağımıza binerek yolculuğumuza başladık. Kayseri Havaalanı’nda bizleri markanın SUV’si olan renk renk Volkswagen Tiguan’lar karşıladı. Bir araba hastası olarak 3. Jenerasyon’u bu yıl tanıtılan Tiguan’ları Uçhisar’da bulunan kalacağımız otele kadar kullanabileceğimizi öğrenmemle daha festival başlamadan havaya girmeye başladım. 48 voltluk bir elektrik motorunun turbo beslemeli 1.5 benzinli motora destek verdiği, hafif hibrit olarak adlandırılan çalışma prensibine sahip Tiguanımız’la keyifli bir sürüş yapıyoruz. Yepyeni bir iç dizayna sahip kabinde, Shift By Wire teknolojisine sahip vites kolu direksiyonun arkasına alınmış. Eski Amerikancı olarak koldan vites kontrolü her zaman favorilerimdendir.

Fotoğraf: Gürkan Sonat

Otele yerleşip, bavulları bıraktıktan sonra Argos Vadi’deki açılış partisine gittik. İçkilerimizi alıp bazen çimlere yayılarak, bazen dans ederek Dj’leri dinledik. Tam festivale ısınmaya başlamışken, gezi boyunca sürecek olan atmosferle olan sürtüşmemizin ilk kıvılcımı yakılarak yoğun bir sağanak ve dolu yağışı başladı. Bunun üzerine otele dönmeye karar verdik. Parti alanına inerken eğimin biraz dik olması sebebiyle, herkes çıkışın nasıl olacağını düşünüyordu. Ancak yağmur ve dolu, ıslanmak istemeyenlere Tiguan’ın motorundaki gibi turbo etkisi yaparak çıkışın çok hızlı olmasını sağladı. 

Otelde kısa bir dinlenme sonrası, akşam yemeği yiyeceğimiz restorana hareket ettik. Bizim için özel hazırlanmış bölümde, sevdiğim caz vokalistlerinden Erdem Özkan’ın caz konusunda anlattıklarını dinleyerek yemeğimizi yedik. Erdem Özkan, hem cazın, hem bazı parçaların hikayesini anlattı. Bize sorular sordu ve küçük bir performans sergiledi. Daha sonra gecenin geç vakitlerine kadar Dj’in çaldıklarıyla dans edildi. Ertesi sabah saat 6’da Mercan Dede’nin gün doğumu konseri olacağı için bir grup erken ayrıldı.

1716735334952
Kapadokya | Fotoğraf: Gürkan Sonat

Gün Doğumu Vadisi’ndeki Mercan Dede konseri için uykuya yenik düşmeyenlerle beraber sabah 5.10’da otelden ayrılıyoruz. Hava düne göre daha da soğuk. Konser girişinde şallar dağıtılıyor ancak bu şallar, hazırlıksız gelenlerin üşümesini durdurmuyor. Kapadokya’yı çok sevdiğini söyleyen ve bu konser için Kanada’dan gelen Mercan Dede’ye Gevende grubundan Ahmet Kenan Bilgiç’de eşlik ediyor. Zaten mistik bir yer olan Kapadokya, Mercan Dede ile daha da mistikleşiyor. Bizim gruptan üç kişi bir şalın üzerine oturup donarak konseri dinlerken, bir dinleyicinin yaklaşıp, biraz sert ve garip bir üslupla altlarındaki şalı istemesi günün konusu oldu.  “Ya paranı ya canını” söylemi vardır ya, bu durumda bu söylem “Ya şalını ya canını”ya dönüşüyor.

1716735247760
Mercan Dede | Fotoğraf: Gürkan Sonat

Konsere katılanlar olarak konser sonrası otele dönüp iki saat kadar uyuma fırsatı buluyoruz. Kahvaltı sonrası istikamet, “Sesin Dönüştürücü Gücü” isimli bir ses terapisine katılmak üzere Bezirhane. Leo Casendai ve Sara Cosendai tarafından yapılan etkinlikte, gong ve çanak gibi enstrümanlar ve çeşitli kokular başrolü oynuyor. Telefonlar uçak moduna alınıp, ayakkabılar çıkarıldıktan sonra biraz oturarak ama çoğunlukla yatarak sesler, kokular ve nefes teknikleriyle rahatlamaya, zihnimizi boşaltmaya çalışıyoruz. Hiperaktifliğe yakın bir insan olduğumdan dolayı bende pek etkili olmuyor. Özellikle yatar pozisyonda hareketsizliğe dayanamayarak arada kafayı kaldırıp çaktırmadan etrafı dikizliyorum. Çoğu kişi uyku pozisyonunda, yatanlar arasında dolaşıp gong çalan Leo Casendai’de benden umudu kesmiş olacak ki benim yanımda gonga vurmuyor. 

1716735304412
Kapadokya | Fotoğraf: Gürkan Sonat

Ses terapisi sonrası atmosferin “Festival umrumda değil, ben işime bakarım” demesiyle çok ağır bir sağanak başlıyor ve merak ettiğim Şef Masası “Doğada Açık Ateşte Pişirme” isimli gastronomi etkinliği iptal oluyor. İmaj danışmanı Özlem Çakır’ın “Yeni Lüks” üzerine anlattıklarını dinledikten sonra, Şef Masası etkinliği iptal olduğu için başka bir restoranda yemeğimizi yiyoruz. 

1716735063336
Kapadokya | Fotoğraf: Gürkan Sonat

Sırada Teoman konseri var. Konsere gitmeden önce, Müzik diliyle ifade etmem gerekirse benim için organizasyonun headliner’ı olan, pazar sabahı gerçekleşecek balon turunun hava şartlarından dolayı iptal olduğu haberi geliyor. Balon uçmuyor, onun yerine Kapadokyayı balonla turlama hayali uçup gidiyor. Benim gibi balonu çok isteyen bir grup, beşinci günün şafağında doğuya bakıp Gandalf’ı bekler gibi bir değişiklik haberi beklese de sonuç değişmiyor. Atmosfer, elinde viskisiyle kötü adam kahkahası atarak zaferini kutlarken biz konser alanına varıyoruz.

1716735203046
Teoman | Fotoğraf: Gürkan Sonat

Çiftik Evi isimli mekanda sahne alan Teoman, bazen ayakta, bazen koltuğunda “Gemiler”, “Paramparça”, “Bana Öyle Bakma”, “Kavgam” gibi parçaları seslendirerek güzel bir performans sundu. Daha sonra Büyük Ev Ablukada’yı dinlemek üzere Perili Ozanlar Vadisi’ne gidiyoruz. 11’e doğru sahne alan grubu Volkswagen Lounge’dan dinliyoruz. “Yangın Akvaryum”, “Kopuk Uçurtma”, “Şiraze” grubun çaldığı parçalardan bazıları olurken “Hoşçakal Kadar” parçası çoşkuyu iyice arttırdı. 

1716735138592
Büyük Ev Ablukada Kapadokya | Fotoğraf: Gürkan Sonat

Ertesi gün dönüş için Kayserideki Havalimanı’na gitmeden önce bir etkinliğimiz daha var. Mono Earth Workshop’unda topraktan parlayan küreler yapmayı öğreneceğiz. Mono Earth, Hikaru Dorodango isimli bir Japon sanatını öğretiyor. Amaç, killi toprağı parlayan kürelere dönüştürmek. Önlüklerimizi giyip Çağlar İşbilir’in direktifleri doğrultusunda elimizdeki topu ara ara içi hafif su dolu çömleğe batırıp, biri shot bardağına benzer iki bardakla ovarak parlatmaya başlıyoruz. Yaklaşık bir saatlik çalışma sonrası bize hediye edilen kılıfa topumuzu koyarak dönüş yolculuğumuza başlıyoruz.

Güzel etkinliklerle bizi çok iyi ağırlayan Volkswagen ekibine teşekkür edip, yeni tanıdığım güzel insanlara da selam göndererek yazımı burada noktalıyorum.