Vortex: Unutmaya ve Unutulmaya Dair Bir Film
Gaspar Noe’nin 2021 yılında çektiği, pandemi dönemindeki iç huzursuzluğunun yansımalarından biri olan bu film vizyona girdikten uzun bir süre sonra Mubi Türkiye’de izleyicisi ile buluştu. 140 dakikalık süresinden ötürü hafif şüpheci gözlerle yaklaştığım Vortex, Paris’te bir apartman dairesinde geçiyor. Yaşlı bir çifti odağa alıyoruz. Çiftin durumu mental anlamda pek iyi değil, filmin başrolü demansın kendisi… Kadının durumu bu anlamda baya ileri safhada. Adam da tıngır mıngır denecek durumda ilerliyor. Bu sürüncemeli günlere odaklanan Noe, depresif bir anlatı ile izleyicisini alışık olmadığı bir tarzda boğmayı deniyor.
Kadının eski bir psikiyatrist olduğunu geç olmadan anlıyoruz, demans denen illet ile birkaç haftada o eski halinden eser yok şimdi dedirtecek raddeye ulaşmış. Adam desen aklı bir karış havada ama her şey kontrolündeymiş gibi takılıyor. Bu pek de iyi durumda olmayan çiftle arada bir ilgilenecek biri var mı diye beklerken karşımıza kendine dahi pek bir faydası olmayan bir oğlan çıkıyor. Ailesinin tek çocuğu olan bu kılıksız, kimseye güven vermeyen hal ve tavırlarıyla bizi rahatsız ediyor. Tabii bu oğlan hikayeye dahil olana kadar başka rahatsız olduğumuz şeyler de var, mesela yönetmenin neredeyse ilk 40 dakikayı gerçek zamanlı şekilde tüm sıkıcılığıyla aktarması… Ne kadar gerek vardı bilemiyorum.
Yakın sayılabilecek bir zamanda, bu filmin ele aldığı meseleye özgün bir bakış atan The Father filminden inanılmaz derecede etkilenmiştim. Zira Hopkins’in dışında o filmde Florian Zeller’in de yönetmenlik anlamında şahsına münhasır dokunuşları söz konusuydu. Fakat bu filmde Gaspar Noe’nin biçimsel anlamdaki deneysel dokunuşlarının çok da etkileyici olmadığını düşünüyorum. Farklı yapmak istediği şeyler çok bariz ekrana yansıyor fakat bunun kendi aklındaki yansıması ile gerçekte karşımıza çıkan arasında biraz fark var diye düşünüyorum. Filmin ilk yarısındaki aşırı temposuz anlatı olmasa, ikinci yarısı ilgi çekici şeyler barındırıyor. Filmin albenisi de o kısımda yatıyor daha çok.
Editör Notu: Yazının devamı spoiler içermektedir.
Demanslı karısı tarafından çalışma notları tuvalete atılmış bu adam, hala bir bakım evine gitmek yerine evde kalmayı tercih ediyor. Yaşlıların bazı inatlarını anlamak çok güç… Bilinci yerinde olmayan birinin ha zehirlendi ha zehirlenecek dedirten hallerini izlemek de çok zor. Yakınında böyle bir hastanın varlığını deneyimlemiş insanlar için oldukça tetikleyici olduğuna eminim. İlerde yaşlanınca kendileriyle ilgilenir diye düşündükleri evlatlarının durumu da içler acısı, onun ufak oğlunu da düşünürsek başka bir kabus hayat… Yani filmin nesilden nesile aktarılan dev bir sancıyı resmedişi ilgi çekici, yaşamak için çekilen bunca çileyi gördükten sonra hayatın ne denli kıymetli olduğunu ve bunu her yaşta daha farklı değerlendireceğini fark ediyorsun. Elinden bu deneyimi iyileştirmek için bir şeyler geliyor mutlaka ama eninde sonunda işin sonu çok benzer noktalara varıyor…
Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Mubi
İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den Sick of Myself
İlk yorumu siz yazın!