2022’nin en iyi gerilim filmlerinden biri olan Watcher, geçtiğimiz günler TOD kataloguna eklendi. Rumen asıllı bir adam ve Amerikalı bir kadının hikayesine odaklanıyoruz. Amerika’dan uzun bir yol teperek Bükreş’e taşınan bu çiftin ülkeye geliş sebebi, adamın çalıştığı firma sayesinde aldığı iyi bir iş teklifi. Evlerini tutmuşlar, yeni hayatlarına adapte olmaya çalışıyorlar. Fakat perdesiz geçen ilk günlerinde başka bir sorun daha ortaya çıkıyor. Julia, karşı apartmandan bir adamın kendisini röntgenlediğini fark ediyor. Bu huzursuzlukla başlayan yeni macerası başka zorluklarla daha da çetrefilleniyor…

Watcher
Watcher | Fotoğraf: Showcase Cinemas

Julia, has bir Amerikalı olarak Rumence bilmeden oldukça zorlanıyor. Zira eşi Francis Rumence biliyor, günün çoğunda çalışıyor, sosyalleşiyor ve kendisine yabancı olan bir şehre alışmaya çalışan Julia’ya çok az vakit ayırabiliyor. Bu durum malum röntgen konusu ile birleşince esrarengiz bir hikayeye evriliyor. Yönetmen Chloe Okuno’nun bu Bükreş geriliminde kullandığı soğuk renkler ve müzikler bir doğu bloku başkenti için en çok tercih edilen öğeler oluyor. Bu durum atmosferin yoğunluğuna katkıda bulunuyor, kadın karakterin de huzursuzluğunun yarattığı tansiyonla keyifli bir seyirliğe dönüşüyor.

Watcher
Watcher | Fotoğraf: ilcineocchio.it

Kendi başına dil öğrenmeye çalışıp gittiği kafelerde ufak tefek alıştırmalar yaparak pratik yapmaya çalışan Julia, nafile bir çabanın içinde olduğunun farkına varıyor. Zira oyunculuk gibi farklı karakteristik özellikler gerektiren bir mesleği bırakıp gelmiş olmanın verdiği bir sıkıntı var ortada. Kocasının da empati yeteneğinden yoksun bir takoz olduğunu göz önünde bulundurunca filmin gerilim olması için röntgenciye ihtiyaç duymadığını söyleyebiliriz… Eşinin derdini tasasını anlayamayan, daha doğrusu çabalamayan erkekler her hikayeyi kabusa çevirebiliyor. Yalnızlık üzerinden anlatılan hikayeler her zaman ilgi çekici ama bu “yeni şehir” konseptiyle daha da ilgi çekici hale geliyor. 

Editör Notu: Yazının devamı spoiler içermektedir.

Watcher | Fotoğraf: movies.ie

Silah görüldüyse patlar mevzusu bu filmin de gerçeği oluyor. Fakat yine de boğaz kesmeli vahşi bir final bekliyor muydum, emin değilim… Röntgenci ile ilgili bir ters köşe gelir mi diye bekledim fakat hayır, kız yaşadığı tüm strese değecek şeyleri dert etmiş. Metro sahnesindeki çaresizliği, sokaklarda gezerken ensesinde hissettiği o nefes, ürpertiyor… Filmin içinde Türk izleyiciler küçük bir Kanal D sürprizi var, kaçırmamışsınızdır. Hitchcock ve Rear Window esintilerini her anında taşıyan bu hikayenin keyif verdiğini söylemek mümkün, umarım izleyenler de beğenmiştir.

Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Showcase Cinemas

İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den The Broken Circle Breakdown