Filme dair en olumlu şey elbette en büyük kozu; yani Clooney ve Pitt ikilisi. Neredeyse hiçbir şey yapmadan karşılıklı dursalar bile ciddi sayıda seyirci çekebilecek olan bu iki aktörün başrolde olduğu; Kid rolünü üstlenen Austin Abrams ile yardıma ihtiyacı olan bölge savcısı Margaret rolündeki Amy Ryan’ın katkısıyla tek başlarına sürükledikleri bir filmin seyirci nezdinde popüler olmaması ve ilgi görmemesi mümkün değil. Film de elindeki en büyük ve muhtemelen tek malzemeyi en başından itibaren sonuna kadar kullanıyor ve neredeyse tüm film bu koz üzerinde çalışıyor. Öte yandan daha önce çekilmiş, yani tamamen oyuncularına dayanan, benzer filmlerde olduğu gibi Wolfs da bu kozu gereğinden fazla kullanınca filmin avantajı bir dezavantaja dönüşüyor.

WOLFS | Fotoğraf Kaynağı: 9to5mac.com

George Clooney ve Brad Pitt’in yaşayan en büyük ve en iyi aktörler olduklarını söylemek biraz iddialı bir ifade olsa da, ki ikisi de Oscar kazandıkları performansları başta olmak üzere pek çok filmde çok iyi birer oyuncu olduklarını kanıtlamışlardır, her ikisinin de yaşayan aktörler içinde en ‘karizmatik’ ve ‘cool’ olanlar sıralamasında en üstlerde yer aldıklarını; hatta  birçok sinema sever için ilk iki sıraya sahip olduklarını ve hali hazırda sinema tarihinde birer efsane haline geldiklerini kabul etmek hiç zor değil. Bu iki büyük aktör bir kez daha, bu kez neredeyse sadece ikisi için çekilmiş bir filmde bir araya geliyorlar.

Clooney ve Pitt daha önce sinema tarihinin en önemli serilerinden biri olan Soderbergh’in ‘Ocean 11-12 ve 13’ filmlerinde bir araya gelmişler ve sinema tarihine geçecek derecede başarılı bir uyum göstermişlerdi. Bu ikiliyi karşı karşıya seyretmek başlı başına unutulmaz bir sinema deneyimiydi. İkilinin bu uyumu, günümüz sinemasındaki konumlarının da etkisiyle, Apple TV+ tarafından yayın tarihi ilan edildiği andan itibaren Wolfs’a yönelik büyük bir merak oluşmasına neden oldu. Ben de filminin yayın tarihini büyük bir merakla ve itiraf edeyim çok büyük bir beklenti içine girmeden bekledim.

Wolfs, kendi camialarında çok tanınan birer fixer (başkalarının ağırlıklı olarak kanunla veya kötü adamlarla sorunlarını çözen ve ortaya çıkan pislikleri temizleyen özel profesyonel) olan Jack (George Clooney) ve Nick’in (Brad Pitt) çok önemli bir New York kamu görevlisinin karıştığı bir olayı çözmek üzere görevlendirilmesinin ardından geceden sabaha kadar gerçekleşen bir dizi olayı mizahla harmanlayarak anlatan bir komedi-macera. Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Yapıt büyük bir beklenti içine girmememi haklı çıkaracak şekilde vasat ile ortalama arasında bir seyirlik.

WOLFS | Fotoğraf Kaynağı: Giant Freakin Robot

Filme dair en olumlu şey elbette en büyük kozu; yani Clooney ve Pitt ikilisi. Neredeyse hiçbir şey yapmadan karşılıklı dursalar bile ciddi sayıda seyirci çekebilecek olan bu iki aktörün başrolde olduğu; Kid rolünü üstlenen Austin Abrams ile yardıma ihtiyacı olan bölge savcısı Margaret rolündeki Amy Ryan’ın katkısıyla tek başlarına sürükledikleri bir filmin seyirci nezdinde popüler olmaması ve ilgi görmemesi mümkün değil. Film de elindeki en büyük ve muhtemelen tek malzemeyi en başından itibaren sonuna kadar kullanıyor ve neredeyse tüm film bu koz üzerinde çalışıyor. Öte yandan daha önce çekilmiş, yani tamamen oyuncularına dayanan, benzer filmlerde olduğu gibi Wolfs da bu kozu gereğinden fazla kullanınca filmin avantajı bir dezavantaja dönüşüyor.

Wolfs bir gece, dolayısıyla da bir atmosfer filmi. En başından son sahneye kadar tamamen gece çekilmiş. Gerek iç mekanların loş ışıklı ortamı gerekse de gece çekimlerinde sokak lambalarının aydınlatmasından da faydalanarak yaratılan atmosfer filme senaryoya uygun bir gizem ve görsel açıdan seyre değer bir karakter veriyor. Bu loş atmosfer aynı zamanda filmin mizahi içeriğiyle de ilgi çekici bir tezat oluşturuyor. Yine de filmin atmosfer boyutunu çok abartmamak gerekir. Sonuçta karşımızda Michael Mann’in Collateral  (2004) filmindeki gibi sinematografik anlatıma yeni bir dil kazandıracak ölçüde yaratıcı ekspresyonist bir şiirsel belgesel estetiği yok. Filmin sanat yönetiminin başarılı olduğunu kabul edebiliriz hepsi bu.

Clooney ve Pitt’in beyaz perdede ve dışında oluşan personalarına önemli katkılarda bulunan stilleri bu filme de damgasını vurmuş. Hele Pitt’in deri ceket ve beyaz gömlek (bir beyaz gömlek fetişisti olarak tek kelimeyle gömleğin muhteşem olduğunu söylemeliyim) kombinasyonu inanılmaz şekilde ‘cool’ ve stil. Nitekim filmin kostüm tasarımcısı Amy Westcott her iki oyuncunun kostümlerinin filmde canlandırdıkları ve birbirleriyle sürekli çatışan karakterlerin arasındaki dinamiği güçlendirdiğini söylüyor. Filmdeki Kid karakteri için yapılan kıyafet seçiminin de mizah unsuruna mütevazi bir katkı yaptığını söylemeliyiz.

WOLFS | Fotoğraf Kaynağı: Pajiba

Clooney ve Pitt daha önceki filmlerinde ‘cool-karizmatik ama istemeden komik’ karakterleri çok başarılı bir şekilde canlandırabildiklerini göstermişlerdi. Bu noktada aklımıza hemen Pitt’in canlandırdığı ve oyunculuğuyla ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu’ dalında Oscar kazandığı Tarantino’nun Once Upon a Time in Hollywood (2019) filmindeki Cliff Booth karakteri ile Clooney’in Ocean Serisi’ndeki Danny karakteri akla geliyor. Wolfs ikilinin bu rollerdeki yetenekleri kullanmakta genel anlamıyla başarılı. Özellikle filmin başlarında otel odasındaki diyaloglar ve düğün sahnesindeki halay bölümü gibi gerçekten komik anlar seyir zevkini yükseltiyor; ama zamanla Clooney ve Pitt arasındaki Ocean Serisi’nde de gördüğümüz mizahi uyumun ve her iki oyuncunun bu rollerdeki başarılarının bir klişeye dönüşmesine engel olamıyor. Tıpkı iki oyuncunun karizmasına aşırı yüklendiği gibi buna da fazla yüklenince Wolfs burada da açık vermeye başlıyor ve bir avantajını daha dezavantaja dönüştürüyor.

Özellikle Apple TV+ dizisi Severance ile Bombshell (2019), Trumbo (2016) ve The Secret Life of Walter Mitty (2013) gibi filmler için yaptığı müziklerle tanınan Theodore Shapiro Wolfs için de filmin genel atmosferine uygun ama tıpkı onun gibi türün klişelerine yaslanan, tamamen sıradan teknik bir müzik yazmış. Benim ölçümle filmi seyrettikten sonra bir daha dinlenmeye değecek bir müzik değil maalesef. Yine de bir seçmek zorunsa kalırsam giriş müziği Lone Wolf ve sonlardaki Let’s Go Home diğerlerinden ayrılan parçalar. Öte yandan film müzikleri demişken filmin en başında, Clooney karakteri Jack’in arabaya bindiğinde dinlemeye başladığı ve sonrasında da filmin jeneriğinde tekrar duyduğumuz bir 80ler klasiğinden, Sade’nin 1984 tarihli efsanevi Smooth Operator şarkısından da bahsetmemiz gerekir. Bir dolandırıcının yüksek çevrelerdeki macerasını anlatan şarkı bir taraftan bir nostalji havası verirlen aynı zamanda filmdeki kahramanlarımızın yaptığı işlere gönderme yaparak onların ‘sakin/telaşsız birer operasyon adamı’ olduğunu hatırlatıyor. Sade’nin bu soul-smooth jazz-pop karışımı sophisti-pop klasiği filmin en hoş sürprizi belki de.

Sinema sanatının en büyük dahilerinden büyük Japon yönetmen Akira Kurosawa şöyle der: “İyi bir senaryoyla iyi bir yönetmen bir başyapıt yapabilir. Aynı senaryoyla ortalama bir yönetmen seyredilebilir bir film yapabilir. Buna karşın kötü bir senaryoyla iyi bir yönetmen bile muhtemelen iyi bir film yapamayabilir(…)”

Geçmişinde bir iki istisna dışında tamamen Marvel Cinematic Universe için çektiği Spider-Man filmleri olan yönetmen Jonathan Watts elinde maalesef türün klişeleriyle örülmüş; mantıklı ve anlamlı bir yere bağlanmayan savruk bir senaryoyla Kurosawa’nın sözlerini haklı çıkarırcasına sağlam bir film ortaya koyamıyor ve nitekim bu durum da filmin hem eleştirmen hem de seyirci nezdinde ‘ortalama’, ‘averaj’ olarak değerlendirilmesine yol açıyor. Nitekim 27 Eylül 2024’de Apple TV+’de seyirciyle buluşan filmin gösteriminden geçen kısa süre sonrasında en tanınan derecelendirme sitelerinde aldığı not da bunu gösteriyor. Wolfs, Rotten Tomatoes’da 6/10 alırken Metacritic’de 60/100’luk bir puana sahip olmuş.

Filme yönelik eleştiriler de pek parlak değil. Karl Puschmann’ın The New Zealand Herald’da Wolfs kurt postunda kış sonunda yumuşak/puf puf bir merino kuzu gibi” yazıyor. The Hindu’da Ayaan Paul Chowdhury ise “filmin ustalıktan ziyade karizmaya dayandığını; eğlenceli, zaman zaman zeki ve yumuşak bir şekilde akıcı olmasına karşın unutulabilir bir yapıt” olduğunu vurguluyor.

Sonuç olarak karşımızda iki büyük sinema efsanesinin karizmasına dayanan; kötü senaryosuna ve türünün tüm klişelerini ortaya dökmesine karşın Clooney ve Pitt hatırına tahammül edilebilen ve belirli anları ve sahneleriyle de eğlendiren bir ‘patlamış mısırlık seyirlik’ var.

Kapak Fotoğrafı: Apple TV+

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Netflix’te Bu Ay Neler Var