Yakın Kaçış Rotaları: Safranbolu - Amasra
Hayatımdaki en mutlu anları aklıma getirmeye çalıştığımda, bu anıların neredeyse hepsinin seyahatlerim sırasında oluştuğunu görüyorum. Evden uzakta olmak nedense çok iyi geliyor insana. Nefes alıp, mola veriyoruz sanki. Geçen hafta sonu da böyle bir ihtiyaçla Safranbolu-Amasra turuna katıldım. Size de tavsiye ederim.
Gece yolculuklarını sevenlerdenseniz benim gibi, gece yarısını geçmeden başlatın yolculuğu. En sevdiğiniz şarkılar eşliğinde yolların keyfine varın. Sabahın erken saatlerinde Safranbolu’ya varmış olacaksınız.
Biz öncelikle kahvaltı için Safranbolu-Karabük’te bulunan Yörük Köyü’nü ziyaret ettik. Yörük Köyü, mis gibi havası, eski evleri ve tarihi yapılarıyla gerçekten ziyaret edilesiydi. On dakikalık yürüyüşümüz esnasında en eskisi 450 yıllık, en yenisi ise 90 yıllık olan evleri seyredalmak harikaydı. Koruma altına alınmış olan Yörük Köyü Anadolu’da Yörüklerin yerleşmesi için oluşturulmuş on yedi yerleşim yerinden biri olup, son zamanlarda turizm açısından da epey gelişmiş.
Özellikle Kasımsipahioğlu Konağı‘nı ziyaret edip, kahvaltısını denemeli, orada bulunan ve köyün geleneklerini, durumunu anlatan Filiz Teyze ile tanışıp, Yörük Köyü’nü bir de ondan dinlemelisiniz. Müthiş bir enerjiye sahip kendisi. Buradaki gelenekler epey farklı. Mesela köy sakinleri, evlerinin saçaklarına geyik boynuzları asıyor, bu o evin sahiplerinin atalarının avcılıkla uğraştığını gösteriyor. Kapıların kilitlerinde de apayrı anlamlar var. Tarihi Çamaşırhane ise yıllar içerisinde müze olarak restore edilmiş. Burası eskiden köyde yaşayan kadınların çamaşırları hep beraber yıkadığı bir alanmış. 12 adet kenarı olan çamaşırhanede, kimi kenarlar uzun kimseler, kimileri de kısalar için tasarlanmış olup, tam ortasında da kirli suyun akması için oluşturulan bir yuvarlak kısım mevcut. Köy hayatını böylesine yakından hissedebilmek ve eski adetleri görmek insanı mutlu ediyor.
Safranbolu Konum
5000 yıllık bir tarihe sahip olan Safranbolu, dünya miras listesine alınmış. Karabük’ün bir ilçesi olan Safranbolu’nun ismi oldukça zor bulunan Safran bitkisinden geliyor. Boşuna değil ya gezinin ilerleyen vakitlerinde safranlı lokum, safranlı sütlaç hatta safranlı pilav yiyerek bu bitkinin buralara özel olduğunu da anlamış oluyorum şahsen. Burada çokça bulunuyor yani 🙂 Safranbolu’da gezilecek yer çok. Özellikle alışveriş için görülecek dükkanlar, bakırcılar çarşısı, eski evlerin sıra sıra dizildiği dar Arnavut kaldırımlı sokaklar çok güzel.
Öncelikle sizi Köprülü Mehmet Paşa Camii karşılıyor. Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam olmadan önceki dönemde Safranbolu’da yaşadığı zamanlarda yaptırmış olduğu bu caminin avlusunda kütüphane, güneş saati ve Arasta’ya açılan bir kapı var. Benim gibi bir keşif delisi için pek tabii ki bu kapıdan geçip, Boncuk Cafe’de kahve keyfi yapmak şart. Kahve kızılcık şerbeti ve damla sakızı ile servis edilmekte ve yorgunluğa karşı birebir.
Hemen ardından da kendimizi İmren Lokumcusu’na atıyoruz. Burada Safranbolu ile ilgili kısa bir de sunum yapılıyor. Özellikle safranlı lokumları meşhur; ancak burada birçok çeşidi bulabilmek mümkün. Eşe dosta helva alayım, lokum alayım derken dakikaların nasıl geçtiğini anlayamıyor insan; ancak görülecek koca bir ilçe bizi bekliyor diyerek alışverişi kısa kesip tura devam ediyoruz. Kaymakamlar Müzesi‘ne gittiğimizde, koskoca eski ve şık bir konağın restore edilip müzeye çevrildiğini görüyoruz. Burada konaktaki günlük yaşamı, o dönemlerde burada yaşanan hayatların tarzı ve evin içerisinin ne için kullanıldığını canlı gibi duran mankenler eşliğinde görüyoruz. Cinci Hamam, Tarihi Saat Kulesi, harika fotoğraflar çekebileceğiniz Hıdırlık Tepesi ve Yemeniciler Çarşısı Arastası da Safranbolu’ya geldiğinizde muhakkak görmeniz gereken yerler arasında.
Amasra Konum
Ertesi gün, 3000 yıllık bir tarihe sahip olan Amasra’ya doğru yola çıkıyoruz. Antik yolunu da görebileceğimiz Kuşkayası Yol Anıtı’nı görerek yola koyuluyoruz. Seyahatler sırasında fotojenik noktaları çokça severiz ya, Bakacak Tepesi’nde kısa bir mola verip hem fotoğraf çekmek hem de kestane yiyip çay içmek harika. Cenevizliler döneminden kalma Amasra Kalesi, Boztepe, Kaleiçi, Tahtacılar Çarşısı’nı gezdikten sonra ise Kraliçe Amastris’ten adını alan Roma, Bizans, Ceneviz izlerinin hissedildiği Amasra’yı şöyle bir turluyoruz.
Amasra’yla ilgili anlatılara bakılırsa Fatih Sultan Mehmet şehre fetih amacıyla geldiği sırada şehre şöyle bir bakmış ve burası çeşm-i cihan (dünyanın göz bebeği) olmalı demiş, burayı öylesine beğenmiş ki fethettiği sırada zarar vermeye kıyamamış. Gerçekten de bakınca aynısını hissettim diyebilirim. Nefis bir manzara eşliğinde yürüdüğüm yollarda buraya nasıl kıyılabilir ki dedim kendi kendime.
Yürüyüşün sonunda ise sahilde balık yemek en güzeli diyebilirim. Müthiş bir huzur içerisinde leziz balıkları ve özel Amasra salatasını tatmalısınız. Amasra salatasının ne özelliği var demeyin, hakikaten çok farklı. Klasik marul, domates, salatalığın yanı sıra içerisinde sirke, turp ve birçok çeşit sebze de bulunmaktaydı. O salatayı sanırım her öğün yiyebilirim. Denizi izlemek, sahilde yürümek, temiz hava. Amasra deyince aklıma ‘huzur’ kelimesi gelecek hep. Siz de gelin görün!
İlk yorumu siz yazın!