Solo Traveler | Digital Nomad | Balkan Soul | Sustainable Life
theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
theMagger, sponsorluk ve reklamlarla gelişen bir platform.
AdBlock'unuzu kapatarak beraber büyüdüğümüz markaların yaratıcı reklamlarını görebilir; siz de bizlere dolaylı olarak katkıda bulunabilirsiniz.
Bu müzikali izlemedim ama bu şarkısını şimdi dinledim baya eğlenerek. Nazi word demesiiii ve “Happiness at the misfortune of others." That is GERMAN! Hahahah çok iyiymiş! 😂 😂
“İkarus'un Düşüşü Sırasında Bir Manzara” beğendiğim eserlerden biri. Bunda da senin dediğin gibi İkarus’un ‘ayrıntıda gizli’ olması büyük rol oynuyor. Bu eseri ilk gördüğümde manzaranın güzelliğine kapılmıştım önce. Sonra eserin adını öğrenince “İkarus nerede?” diye inceleme gereği duyunca ayakları fark edip şaşırmıştım. Figürlerin detaylarını bilmiyordum. Güzel yazı olmuş, eline sağlık!
Çok teşekkürler! Diziyi tekrar izleme isteği uyandırabildiğime çok sevindim. 🤗🤗 Ben de yazarken bölümler arasında gezip durdum hep. Uzun yıllar unutamayacağımız ve özleyeceğimiz bir dizi olacak Dark.
Merhaba, bu yorumu yeni görüyorum. Çok teşekkürler! Yazımın karşınıza çıkmasına ve beğenmiş olmanıza çok sevindim. Ne mutlu. 🙂
Yeni sezon geldiğiii gibi oturdum başına 😄😄
Haaarika bir yazı olmuş Gizem!
Karantinaya girdiğimiz Mart ayından bu yana hiç olmadığım kadar sağlıklı besleniyorum. Aslında yeme içme alışkanlıklarımın değiştiğini söyleyemem, ama bir düzene oturduğu gerçek. Ve ben spordan ciddi anlamda hiç hoşlanmıyorum; fakat normalde günde en az 10 kilometre yürürken 5-6 aydır yürüyüş alanım evin içinden ibaret. Bu süreçte hareketsizlikle birlikte 10 kilodan fazla aldım ve -ciddi anlamda- hiçbir kıyafetimin içine giremiyorum.
Fiziksel olarak “idealleri yakalamaya çalışan” biri hiçbir zaman değildim ama nispeten “fit” sayılabilecekken de bedenimi seviyordum, şu anda da çok seviyorum. Arada, vücudumla ve aldığım kilolarla kendimce şakalaştığım için mutsuzluktan kahrolduğumu düşünenler olsa da iki katına çıkan basen ve popomla da oldukça mutluyum. Hatta kendimi her şeyimle daha çok sevmeye başladım bile diyebilirim.
Senin de belirttiğin gibi, beni asıl rahatsız eden insanların “Kişileri uyarmayı” kendilerine bir vazife olarak görmesi. Bu süreçte çok fazla duydum “Hamilelik sonrası verilemeyen kilolar gibi” bir bedene sahip olduğumu, “Ekmek hamuru gibi löpür löpür sallanan selülitli popo” ile nasıl bikini/mayo giyebildiğimi veya “Orta yaş ev hanımı bedeni”ne dönüştüğüm gibi cümleleri. Hatta Instagramda takip ettiğim birkaç hesaptan dolayı “Aman boşver oynak balina takip etmeyi, baka baka normalleştirip onlar gibi olacaksın” dahi diyen biri oldu.
Hepimiz bedenimizin bir yerlerinden -elbette ki- hoşnut değilken toplumun “kilo” meselesine nasıl bu kadar taktığını ben hala anlayamıyorum. Kime sorsak vücudunda beğenmediği bir nokta mutlaka var, burnu olur, kulağı olur. Ama söz konusu niyeyse hiçbir zaman beden parçalarımız olmuyor(aman olmasın zaten!); ama hiç çekinmeden hemen bir diyetisyen önerisi, spor hocası tavsiyesi geliveriyor ne hissedeceğimizi asla düşünmeden. Biraz ağır mı olacak bilmiyorum ama gözlemlediğim kadarıyla bence insanlar kendi taşıdıkları bedende mutlu olmayıp, bu duyguyu başkalarına da bir şekilde saçmayı seviyorlar.
French Indie Pop çok sever ve çok dinlerim. Bu grubu da birkaç hafta önce Spotify önerisi ile öğrendim. BAYILDIM! Şarkıların hepsi anında dile dolanıyor ve tüm gün kafanızda çalıp duruyor 😍 😍
Ólafur Arnalds'ın yeri bende çok ayrı. 2008 yılının kış ayında 1953 parçası ile tanışmıştım ilk. O gün bugündür "Her ruh halimi özetleyen parça" hep Ólafur'dan gelir. Keşke her şey normale dönse, konserine gitsek ve soluksuz hayranlıkla dinlesek😍😍
Söylediğiniz filmi izlememiştim. Zevkinize güveniyorum ve bu hafta listeme ekliyorum 🙂
Hayatımın neredeyse tüm yazları Erikli ve Yayla sahilinde geçti. Eskiden ne kadar güzeldi! Özellikle de Yayla’nın denizi kadar güzel bir deniz bence Marmara Bölgesinde kesinlikte yoktu, ta ki liman yapılana kadar. Limandan sonra deniz kötüleşti, kum kalmadı. Şimdi kimseye tavsiye etmiyorum çünkü burası artık bir zaman kaybı 🙁
Bununla birlikte Erikli tarafında İtalyan Koyu’da güzeldir. Gerçi birkaç senedir orada da işletme var, o yüzden eski güzelliği kalmadı.
Cennet Koyu’nu çok merak ediyorum, giden herkes bayıldığını söylüyor. En kısa sürede gideceğim çünkü fotoğraflarınız çok güzel!