Enginar Cenneti: Seferihisar, Sığacık ve Artemis Restoran
Bazen her şeyi bilinir ve görünür kılmak o şeyi tahrip etse de, bu muhteşem cennetsel deneyimimi paylaşmasaydım içim rahat etmeyecekti.Enginar aşktır, enginar sevgidir, doğadır, insandır. Enginarı sevmezsin, enginara gönül verirsin. Enginar yetmez; reçel istersin, lorlu baklavalar, göz hakkı var diye sana zorla mercimek köftesi yediren Sığacıklı kadınlar… Bu yüzden kalbim Seferihisar’da kaldı!
Kaotik hayatların içinde “yavaş” yerleri arayanlar, organik düşkünleri, sevgili enginar aşıkları, İzmir halkı, yoldan geçenler, yolu Seferihisar’a düşenler… Yemek yemeyi sevenler, sağlıklı yemeyi daha da çok sevenler; denizsiz ve yeşilsiz nefes alamayanlar… Bu yazı sizi Seferihisar cennetinin iki güzel armağanıyla buluştursun: İlki Sığacık, diğeriyse Artemis Restoran.
Sadece Seferihisar’ın değil, İzmir’in en sıcak ve renkli semtlerinden olan Sığacık (Teos), Türkiye’nin “ilk yavaş şehri”. Küçük, sessiz ve surlar içinde Egeli bir sahil kasabası. Sığacık Türkiye’nin ilk kale içi yerleşimi ve organik yaşam, kente sahip çıkmak ve onu korumak, yerli halk için vazgeçilmez değerlerden.
Ege’nin sıcağı pek meşhur; dolayısıyla nisan-mayıs ve eylül-ekim ayları, Sığacık’ı ziyaret için ideal dönemler. Pazar günleri, surlar arasında kurulan Organik Pazar, takıdan reçele, sebzeden ev sarmasına kadar her şeyi bulabileceğiniz rengarenk bir şölen. Ancak kalabalıktan uzakta kalmak isterseniz; hafta içi ziyareti sizin için daha sakin ve huzurlu olacaktır.
Organik pazarı ziyaret etmeyenlerin çok şey kaçıracağından eminim. Lorlu baklavayı buradan başka bir yerde görmedim, baklava sevmeyen biri olarak şiddetle tavsiye ediyorum! Aynı şekilde çok farklı reçellerle karşılaşırsanız şaşırmayın; zeytin, biberiye, acı biber… Bunun yanı sıra yaprak sarmaları, mercimek köfteleri, çeşit çeşit kurabiyeler ve el açması börekler… Dilerseniz bunları pazardan alıp, çay bahçesinde Pazar kahvaltınızı yapabilirsiniz. Buradaki en önemli konu, Sığacık’a aç gelmek 🙂
Gelelim cennetin diğer hediyelerine…
İzmir – Seferihisar yolunda ilerlerken, Bademler Köyü’nü geçtiniz. Düzce Köyü yol ayrımına geldiniz, sağa saptınız. Sonrası yeşillik, sonrası sessizlik, sonrası enginar. Artemis Restoran’a geldiniz. Aslında lokanta demek daha doğru; yeşillikler içinde plastik masa ve sandalyeler, her şey olabilecek en doğal halinde. Hem de 19 yıldır.
Artemis Restoran Konum
Burada her şey olmasa da, birçok yemek enginar ağırlıklı. Özellikle şubat-mayıs döneminde en güzel enginar yemekleri bizleri karşılıyor. Benim gibi vejetaryen beslenmeye ağırlık veren insanlar zaten büyüleneceklerdir. Etoburlar korkmasın, kuzu etli enginar da var! 🙂
Ben enginarlı börek, enginar kızartması, kaşarlı-mantarlı enginar güveç ve zeytinyağlı enginarı denedim. Hepsi birbirinden güzeldi, ama güveçsever birisi olarak rakı mezelerin yıldızlarına bir yenisini daha ekledim.
Asıl yıldızsa vanilyalı dondurmayla servis edilen enginar tatlısıydı. Yeni lezzetleri denemeyi sevsem de “Yok artık! Enginar tatlısı?” önyargısına sahiptim. Bu karadutla pişirilen tatlı beni benden aldı, büyüledi.
Tabii ki fiyatlardan bahsetmeye gerek duymuyorum; burası İstanbul değil, Çeşme hiç değil. Burası cennet 🙂
Seferihisar’a gelmek için pahada küçük, zevkte ve lezzette büyük sebeplerimiz var. İnsanın olduğu yerde mutluluk hep var ama bazı yerlerdeki haz ve huzur duygusu bambaşka. Yediğimiz yemeğin lezzetinden, denizin maviliğinden, yeşilin kokusundan öte.
Benim kadar keyif almanız dileğiyle!
Bu sene İzmir'e gidince, direk Çeşme gitmemeye karar verdik. Önce Seferihisar sonra Urla'yı ziyaret edeceğiz. O yüzden bu yazı çok güzel oldu. Teşekkürler 🙂
Beğenmenize sevindim, umarım size güzel fikirler vermiştir 🙂 tadını çıkarın, iyi tatiller!