Yeldeğirmeni'nde TonTon Efendi'yle Biraz Falafel Biraz Mutluluk
Yeldeğirmeni, keşiflerimin ilk adresi, ne yemek istersem onu en lezzetli haliyle bulabildiğim tek semt… Bazı mekanlar bende öyle bir etki yapıyor ki, ne zaman gitsem kendimi onların birinde buluyorum. Şimdilerde ise başka hiçbir yere uğramadan doğruca kapısını çaldığım bir yer var: TonTon Efendi. Nedeniyse müthiş zeytinyağlı yemekleri ve tam usulüne göre yaptıkları falafeller!
Karakolhane Caddesi’nde ilerlerken camında büyük falafel yazısını, ardındaki tezgahta sıralanmış sebze yemeklerinin yer aldığı bu mekanı mutlaka görmüşsünüzdür. Dışarıdan çok fazla albenisi yok ancak içeri girdiğinizde bambaşka bir lezzet dünyası size bekliyor. İki büyük ve bir küçük masadan ibaret, girişte solda yemek tezgahının, arkada da mutfağın olduğu bu mekan, biraz esnaf lokantası görüntüsünde. Ancak hemen belirteyim, burada her yer temiz ve birbirine karışan yemek kokuları yok. Onun yerine, mutlaka denemelisin diye sizi çağıran zeytinyağlılar ve müşterilerin masalarında illa ki sipariş edilen falafelin iştah açıcı görüntüsü var.
Boş bulursanız kendinizi şanslı hissedip oturduğunuzda hemen bir menü gelecek, siz de arasından seçim yapacaksınız diye beklemeyin. Bulduğunuz masayı tutmak üzere eşyanızı bırakın sonra da yemeklerin sergilendiği alana geçip o gün mutfakta neler pişmiş tek tek inceleyin. Bu kadar çeşit arasından seçim yapmakta zorlanırsanız benim gibi hepsinden (çok açsanız tabi ki) veya favorilerinizden yarım porsiyon alın, yanına da falafelinizi. Zeytinyağlılarda her gittiğimde farklı bir çeşidi deniyorum. Zeytinyağlı fasülye, enginar ve bezelye bugüne kadar denediğim ve beğendiklerimden. Ayrıca pilavını ve cacığını şiddetle tavsiye ederim. Falafel için de açlık durumunuza göre dürüm söyleyebilirsiniz veya falafel tabağından isteyebilirsiniz. Dürümün içinde tahin ve marullu tarator sos var. Porsiyon tabağında ise, yine tarator, patates salatası (veya o gün hangisi varsa), humus ve kısır, falafelin çevresini süslüyor. Onlar tabağınızı hazırlayadursun siz de duvarda buraya daha önce gelen ve memnuniyetlerini, bildiğiniz bilmediğiniz tüm dillerde anlatan minik notları okuyun. Ne yazıldığını tam olarak çıkaramasak da hepsi başta falafel olmak üzere her şeyin muhteşem lezzette olduğunu ve sahibi TonTon Efendi’nin dünya tatlısı bir insan olduğunu belirttiğinden eminiz.
Karnımı doyurduktan ve yoğun müşteri trafiği dağıldıktan sonra bu lezzetlerin yaratıcısıyla mutlaka tanışmalıyım dedim ve tam o sırada Selahattin Bey nam-ı diğer TonTonEfendi mutfaktan çıkageldi. Kendisini ve mekanın hikayesini kırık Türkçesiyle anlatmaya başladı. Yıllar önce ülkesinden Yeldeğirmeni’ne gelmiş ve bu son beş senedir de buranın sahibi. Memleketinde bıraktığı hüzünlü bir hikayesi olduğu belli; onları değil ama çocuğu gördüğü bu lezzet dükkanını anlatmayı tercih etti. “Tüm günüm burada geçiyor. Yukarıdaki asma katı görmüşsündür, ben orada kalıyorum ve benim dünyam bu mutfaktan ibaret.” Yemek yapmayı annesinden ama aslında mecburiyetten öğrenmiş. Annesi kendisi yedi yaşındayken bir rahatsızlık geçirip kalkamayınca ve evde de birilerinin yemek yapması gerekince; o, anlatmış, kendisi pişirmiş. Öyle böyle, yöresel lezzetlerde ve falafelde usta olmayı başarmış. Bizim falafelimiz farklıdır, falafele koyduğumuz tarator sos da burada yediklerinize benzemez diyor. Peki lezzetin sırrını soruyorum ve verdiği cevap karşısında aslında bir şeften ziyade hayattaki amacını keşfetmiş bir insanla konuştuğumu anlıyorum. “İşin sırrı ne seçtiğin malzemede ne özel bir tarifte. İşin sırrı yaptığın işi severek yapmakta. Boşuna demiyorlar, aşkla yap.” Tariflerini vermekten çekinmiyor ancak deneyenlerin hiçbiri kendininkiler kadar lezzetli olmadığını belirtiyorlarmış çünkü onlar denemiş olmak için yapıyorlar. Tutkuyu işine katmak başka bir şey, diyor. “Her sabah saat 9:00’da manava ve çevredeki marketlere giderim. Özel bir menüm yoktur. Bugün yediğin yemeği yarın bulamayabilirsin, onun yerine başka bir şey yersin. Taze gördüğüm sebzeleri ve malzemeyi alır, sonra hepsini mutfakta önüme dizer, ne yapmak istiyorsam onu yaparım. 11:00’den sonra müşteriler gelir, yemekler genelde öğleden sonra biter bu kez de ikinci tura dönerim. Gece 22:00’da kepenkleri indirsem de kapıyı tıklayıp yemek isteyenler çok olur. Genelde yemek kalmaz ama kalmışsa, onu da dağıtacak bir yer mutlaka bulurum” diye ekliyor. Bir de yemeklerin fiyatlarının ucuz olmasının nedenini ve kendisinin bu işten para kazanıp kazanmadığını sorduğumda malzemelerin masrafını çıkartıyor, günü kurtarıyor ya, gerisine ne gerek var, cevabını alıyorum. “İnsanlar en çok iyi yemek yediklerinde mutlu olurlar. Ben de yemek yapıp yedirdiğimde mutlu oluyorum. İstiyorum ki onlar da iyi yemek yesin ve mutlu olsunlar. Mutlu olurlarsa herkes birbirine iyi davranır ve sorunlar olmaz” diyor. Bıraksalar, Selahattin Amca’yı sabaha kadar dinlerim. Hiçbir hırsı olmayan, huzurlu insanları dinlemek gerçekten iyi geliyor. Çıkarken hala öğütlerine devam ediyor. “Unutma kızım, ne yapıyorsan isteyerek, zevkle ve tutkuyla yap. O zaman başarılı olur, hatta zirveye çıkarsın ve hep aynı yolda ilerlersen ve doğrudan şaşmazsan, zirveden hiç inmezsin.”
Son olarak fiyat listesini de belirmek gerekirse, zeytinyağlılar 7-8 TL arasında, cacık ve yan malzemeler 3-5 TL arasında değişiyor. Falafel dürüm 8, porsiyon ise 12 TL. Her gün sadece bir etli yemek çıkıyor, ben gittiğimde karnıyarık vardı, o da 15 TL. Bu fiyatları özellikle not aldım çünkü daha önce yanlış hesapladılar diye hesabı geri göndermiştim, bir daha aynı hataya düşmek istemiyorum. Şimdi fiyatlar en fazla birkaç TL oynamıştır ama lezzeti kesin hep aynı kalmıştır.
Kısaca TonTon Efendi, dışarıdan görüntü itibariyle küçük, içeriden lezzet bakımından kocaman bir dünyayı barındırıyor. Bu dünyanın yerlisi olmalısınız çünkü en az annelerimizin yaptıkları kadar lezzetli bu yemekleri, gerçek falafeli ve üstüne de Selahattin Amca’yla yaptığınız sohbeti başka bir yerde bulacağınız şüpheli. Gideceklere afiyet ve Tonton Efendi’ye de benden selam olsun!
İlk yorumu siz yazın!