Yeraltının Kapıları Sergisi: İnsanlığın Derinliklerine Yolculuk
Kurduğu kültürel diplomatik iş birlikleri aracılığıyla dünya sanatını İstanbul’a taşıyan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), bu defa İBB Miras, İBB Kültür ve Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu ortaklığında düzenlenen sıra dışı bir sergiyi 1500 yıllık tarihiyle büyüleyen Yerebatan Sarnıcı’nda sanatseverlerle buluşturuyor. Ben de bunun için Çek çağdaş heykeltıraşları Vlastimil Beránek ve Jaroslav Prošek’in eserlerini 1 Ağustos-30 Kasım 2024 tarihleri arasında bir araya getirecek “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” başlıklı serginin neden kaçırılmaması gerektiğini paylaşarak ilgi çeken noktalarına değineceğim. Keyifli okumalar dilerim.
İstanbul’da Düzenlenen En Büyük Uluslararası Kristal Heykel Sergisi
“Yeraltı”, “gerçeklik algısı” ve “yansımalar” kavramlarıyla şekillenen Yeraltının Kapıları sergisini önemli kılan noktalardan biri hiç kuşku yok ki bugüne kadar İstanbul’da düzenlenen en büyük uluslararası kristal heykel sergisi unvanına sahip olması. İBB çatısı altında İstanbul’un dünyada önemi giderek artan bir kültürel diplomasi ve evrensel anlayış merkezi olduğu dönemde, serginin küratörlüğünü Dr. Mahir Polat ile Miroslav Kroupa üstlenmesi de serginin uluslararası boyutuna zenginlik katıyor.
Platon’un “Mağara Alegorisi” ve 6 Bin Yıl Öncesinin Mezopotamyası Yerebatan Sarnıcı’nda
Yeraltı, gerçeklik algısı, mitoloji, yansıma ve geçiş temaları etrafında kurgulanan serginin ilgi çekici noktalarından birini de Yunan filozof Platon ile olan bağlantısı oluşturuyor. Platon’un bir mağaraya zincirlenmiş insanların mağaranın girişinden yansıyan nesnelerin gölgelerini gördüğü ve bunları gerçeklik olarak algıladıkları mağara alegorisinden yola çıkarak kurgulanan sergi, bu yönüyle bir kolunu da felsefeye uzatarak ziyaretçilerine geniş bir perspektiften bakma fırsatı sunuyor. Vlastimil Beránek’in geçmiş ve bugün üzerine odaklanan cam eserleri, sarnıcın su ve taş dokusuyla etkileşime girerek Yerebatan Sarnıcı’nın su ve ışıkla elde ettiği dinamik yansıma alanlarına renk ve yansıtmayla dahil oluyor. Jaroslav Prošek’in eserleri ise ziyaretçisini yaklaşık 6 bin yıl önce Mezopotamya’da üretilen ilk camın, aynı döneme ait yarı fosil meşe ağacı malzemesiyle buluştuğu tarihe götürerek kendimizle, kolektif hafızayla ve şimdiki zamanla ilgili soruları gündeme getiriyor.
“İnsan Olma Durumu” Üzerine Düşünme Zamanı
Geçiş ve yansımalarla Yerebatan Sarnıcı’nda salt turistik bir gezinin sınırlarını kaldıran sergi, ziyaretçisini insanlığın derinliklerine tekrar odaklanmaya; 1500 yıldır güneşten koparılmış, buraya hapsedilmiş Medusa anlatısındaki “human condition / insan olma durumu” üzerine düşünmeye de davet ediyor. Olağanüstü atmosferi sayesinde yüzyıllar öncesinin ruhundan günümüze yansımalar sunan Yerebatan Sarnıcı ise sergiyle tamamen bütünleşerek mekan kavramının sınırlarını sonuna dek zorluyor. Sergide suyun içine yerleştirilen kristal heykellere hayat veren cam, saydamlığı ve katılığı ile Yerebatan Sarnıcı’ndaki iki temel malzemeyle, su ve taşla diyalog kuruyor.
Kapak Fotoğrafı: Crystal Caviar
İlginizi çekebilir: Elif Hopyar’dan “Noktanız halen firarda Bay Klee!” Sergisi Üzerine
İlk yorumu siz yazın!