Yinka Shonibare: Global Sorunları Sorgulayan Bir Sanatçı
Günümüzde dünyanın neresinde olursak olalım karşımıza çıkan belli başlı ötekileştirme unsurları doğal olarak sanata da sıklıkla konu oluyor. Nijerya asıllı İngiliz sanatçı Yinka Shonibare, doğuştan ve sonradan gelen birtakım özellikleriyle bu ötekileştirmelerin neredeyse tamamına maruz kalmış olmasının dışavurumunu; resim, heykel, enstalasyon ve yeni medya aracılığıyla gözler önüne seriyor.
Eserlerinde ırk, kimlik, sömürgecilik ve sınıf ayrımı gibi konuları kültürel ve ulusal tanımların anlamı üzerinden sorgulayan Shonibare, İngiltere’de doğup Afrika’da büyüyen ve erken yaşta geçirdiği felç nedeniyle hayatını fiziksel engeliyle sürdürme mücadelesi veren bir sanatçı. Hayat hikayesi üzerinden ele aldığı konulara bakıldığında aslında sanatçının doğduğu andan itibaren maruz kaldığı ayrımcılığın izlerini eserlerinde herhangi bir açıklamaya gerek duymadan çok net gözlemleyebiliyoruz.
Shonibare’in üretiminde sıklıkla karşımıza çıkan ve sanatçının alamet-i farikası olarak tanımlayabileceğimiz parlak renkli Afrika batik kumaşı, ilhamını Endonezya’dan alan ve Hollanda’da seri olarak üretimiyle birlikte 1960’larda Batı Afrika kolonilerine satılan sembolik bir materyal. Çokkültürlülükle kişisel olarak yakından ilişki kurabilen bir sanatçı olan Shonibare, eserde öne çıkan ötekileştirme kaygısı hangi kültüre atıfta bulunursa bulunsun, Afrika’yı ve kolonici anlayışı simgeleyen bu kumaşı kullanmaktan geri durmuyor. Son yıllarda çağdaş sanat dünyasına çok sık yansıyan mültecilik ve göç sorununu ele alan eserleri de dahil olmak üzere Afrika’yı temsil eden parlak kumaş Shonibare’in imzası olarak karşımıza çıkıyor.
Yinka Shonibare’in 2001 tarihli “Salıncak (Fragonard’ın Ardından)” eseri Rokoko üslubunun en önemli temsilcilerinden Jean-Honoré Fragonard’ın ikonik eseri “Salıncak”a atıfta bulunuyor. Londra Wallace Koleksiyonu bünyesinde sergilenen 1767 tarihli eserde salıncakta sallanırken ayakkabısını atan pembe elbisesi aristokrat bir genç kadını, onu iten ve izleyen iki erkek figür ile birlikte görüyoruz. Shonibare bu eseri Rokoko’nun süslü ve pervasız kimliğinden farklı bir dille yorumluyor. Üç boyutlu olarak ele aldığı bu yeni kompozisyonda, sallanan figürü ve uçan ayakkabıyı doğrudan aktaran sanatçının, erkek figürleri esere katmamış olması dikkat çekiyor. Fragonard’ın eserinde aristokrasinin zenginliğini gösteren ipek ve dantel kumaşın yerini Shonibare’in sömürgeciliği temsil eden parlak Afrika kumaşı almış diyebiliriz. Sanatçı bu kumaşı kullanarak görsel bellekte yer etmiş bir eser ile onun temsil ettiği değerler arasında bir kopukluk ve sorgulama yaratıyor. Shonibare’in figürünün başsız oluşu Fragonard’ın eserinden 25 yıl sonra bir idam aracı olarak kullanıma giren giyotine bir gönderme olarak algılanabilir. Bu, aynı zamanda Fransız Devrimi ile birlikte aristokrasinin kaderini de işaret ediyor.
2015 yılında James Cohan Galeri bünyesinde gerçekleşen “Bale Tanrılarının Öfkesi” sergisi Shonibare’in iklim krizi karşısında insanın hayatta kalma içgüdüsünü Yunan tanrıları Apollo, Zeus ve Poseidon üzerinden sorguladığı eserlerini bir araya getirir. Bu ikonik erkek figürler parlak Afrika batiğinden yapılmış kıyafetler içinde zarif birer balerine dönüştürülmüş olarak karşımıza çıkıyor. Figürlerin başlarındaki harita küreleri dünyanın çeşitli yerlerindeki iklime bağlı sorunları sembolize ediyor. İnsanları cezalandırmak için fırtına, deprem ve kuraklık gibi hava olaylarını kullanan Yunan tanrıları mitolojide sürekli bir öfke içinde karşımıza çıkıyorlar. Shonibare’in balerin tanrıları ise öfkelerinden arınmış pozlarda figürlerdir diyebiliriz. Günümüzde rollerin ne denli değiştiğini gösteren Yunan tanrıları, burada zarif balerinlere dönüşüyor ve onların görevlerini artık insanlar üstleniyor.
Shonibare’in 2019’da Japonya’daki Fukuoka Sanat Müzesi’nde gerçekleşen ilk solo sergisi “Çiçek Gücü”nde dikkatleri çeken “Sakura Ateşleyen Kadın” isimli eseri, Japonların Batı’ya açıldığı Meji dönemine gönderme yapıyor. Sanatçı, Japonların ulusal sembolü haline gelen kiraz çiçeklerini (sakura) Meji döneminde Japonya’da popüler olan Edward tarzı giysiler içinde bir kadın figürünün İngiliz yapımı silahından ateşlenmiş olarak gösteriyor. Figürün başı yerine geçen kürede dünyanın çeşitli bölgelerinden feminist kadın aktivistlerin isimleri yer alıyor. Afrika’yı temsil eden kumaş, İngiliz tarzı kıyafet ve silah kullanımı ve Japonya’nın sembolü sakurayı tek bir sahnede birleştiren bu eser Shonibare’in eserlerinde sıklıkla değindiği melezlik göndermesinin yanı sıra küresel feminizme de dikkat çekiyor.
Greenwich Kraliyet Gözlemevi bünyesinde sergilenen “Arsız Küçük Gökbilimci” eserinde, figür atmosferi gözlemliyormuş gibi bir pozisyonda pencereye bakacak şekilde yerleştirir. Gözlemevinde yer alan astronom dairelerinden birine yerleştirilen eserde figürün fiziksel yapısı, evde yer alan önemli ekipmanları test eden bir çocuğu anımsatıyor. Oturduğu sandalye ise astronomların gündelik ev ortamını sembolize ediyor. Shonibare bu eserini “sihirli, umut veren ve hevesli” olarak tanımlıyor. Konusu ve pozu itibarıyla Batı klasizmini andıran figürün; başında görülen küre kültürel alışverişe vurgu yaparken kıyafetinde ise yine aynı parlak Afrika kumaşı karşımıza çıkıyor. Afrika ve Avrupa arasındaki ilişkiyi ve sınırları araştıran eserlere imza atan Shonibare, melezlik olarak tanımladığı çokkültürlülüğün kimliğimizi zenginleştirdiğini savunuyor.
Yinka Shonibare sanata olan katkıları nedeniyle Ocak 2019’da İngiliz Kraliyeti tarafından CBE (Commander of the Order of the British Empire) madalyasına layık görülüyor.
Son olarak, Shonibare’in çalışmalarının kalıcı koleksiyonlarına dahil eden bazı müzeleri şöyle sıralayabiliriz: Tate Londra, Victoria ve Albert Müzesi, Ulusal Afrika Sanatı Müzesi, Smithsonian Enstitüsü, New York Modern Sanat Müzesi, Kanada Ulusal Galerisi, Stockholm Moderna Museet, Hollanda Ulusal Modern Sanat Galerisi.
Kapak fotoğrafı: Stephen White
İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan Masayoshi Matsumoto
İlk yorumu siz yazın!