"Yok Olmadan" Gidip Görün!
İnsanoğlu doğayı tahrip ederek aslında kendi bindiği dalı kesiyor. İstanbul Modern’de devam eden ‘Yok Olmadan’ sergisi, işte bu acı gerçeği insanın yüzüne tokat gibi çarpıyor!
Tabiat Ana’ya kendi ellerimizle neler yaptık? Karşılığında bizi neler bekliyor? Bu hal ve gidişata bir son vermek için ne yapılabilir? Tüm bu soruların yanıtları İstanbul Modern’deki ‘Yok Olmadan’ Sergisi’nde… Sergiye girdiğim andan itibaren baskın bir utanç duygusu hissettiğimi söyleyebilirim. İnsan doğayı umursamayıp yaptıklarından utanıyor gerçekten de. Serginin anlam ve önemini kaçırmadan kısaca bahsedeyim içindekilerden ve hissettirdiklerinden:
Tabut İçinde Zeytin Ağacı
Sergideki en dikkat çeken eserlerden biri. Adı Ex It. Japon müzisyen ve sanatçı, John Lennon’ın eşi Yoko Ono‘ya ait. Tabutların, kafa kısmına denk gelen yerine zeytin ağaçları dikilmiş. Fonda kuş cıvıltıları var. Ölümün yegane simgesi ile yaşamın en canlı ayrıntıları bir arada yani. Tüm tezatlıklarına rağmen ölümün içinden yaşamın her an serpilebildiğini hatırlatıyor.
İsimsiz Flamingo
Serginin beni en çok etkileyen parçalarından biri, sergi katalogunun da kapak resmi zaten. Maro Michalakakos imzalı bir resim bu. Flamingonun boynu bacağına dolanmış, yürüyemiyor, nefes alamıyor, ölüme sürükleniyor. Bunu kendine yapan yine kendisi. Bu resme baktığınız an kendinizi flamingoyla özdeşleştirmeniz olası. İnsanoğlu da böyle işte, doğaya zarar verince kendi bindiği dalı kesmiş oluyor aslında, kendi ölümünü hazırlıyor.
Spiral Masa ve Elmalar
Bir Mario Merz çalışması. Büyük bir masanın üzerine farklı gruplar halinde, Fibonacci dizisini izleyen sayılarda elmalar konulmuş. O masalar insanları tüm sosyal farklılıklarına rağmen bir araya getirir. Merz de masaya koyduğu bu elmalarla insanlar arasındaki hiyerarşiyi yok etmeyi amaçlıyor. Masanın üzerindeki elmaların zamanla kararmaya ve çürümeye başlamaları da doğanın yerinde durmayan, yaratıcı gücünü temsil ediyor.
Işık Odası
Tünel benzeri bir oda içinde farklı form ve renklerde ışıklar karşılıyor ziyaretçileri bu bölümde. Pae White‘ın bu çalışmasının amacı bir nevi ışık terapisi aslında. Bu yöntem pek çok insan üzerinde yatıştırıcı bir etkiye sahip, milyonlarca insanın Kuzey Işıklarını görmek için kilometrelerce yol kat etmesi de bunun kanıtı sanırım 🙂 İşte serginin bu bölümünün amacı da insan üzerinde yapıcı ve iyimser bir etkisi olan aydınlığı, ışığı doğadaki iyileştirici bir unsur olarak hatırlatabilmek.
Sefatoryum
Sergide ziyaretçileri karşılayan bölüm. Camila Rocha fuaye alanına bitkiler, ağaçlar ve bir de salıncak koymuş; Tabiat Ana’yı ayağımıza getirmiş yani. Bitkilerin bazıları yapay, bazıları gerçek. Gerçek olanlar Rocha’nın memleketi Brezilya’dan. Fonda doğadaki sesler eşlik ediyor bu platforma. Adından da belli, ziyaretçiler burada doğanın ‘sefa’sını sürüyor. Bu vesileyle sergiyi hazırlayanlar ziyaretçilerden bir kez daha ricada bulunuyor: Doğayı yok etmeyin!!
Bu da benden bir rica: Yok Olmadan Sergisi’ni görün. 5 Haziran’a kadar.
İlk yorumu siz yazın!