Young Royals: İsveç Kraliyetinde Ergenlik Sancıları
Netflix İsveç yapımı dizi Young Royals, genç İsveç prensi Wilhelm’in, yaptığı bir taşkınlığın sosyal medyaya yansımasının ardından ailesinin kararıyla yatılı okula yollanmasıyla başlıyor. Varlıklı ve soylu ailelerin çocuklarının, kasabanın yerlisi bir avuç gençle bir arada okuduğu bu okul, Wilhelm için birçok sorgulamayı beraberinde getiriyor. Genç prens bir yandan ailesinin ve kendisinin temsil ettiği monarşiyi ve ailesini, diğer yandan da her ergen gibi arkadaşlık ilişkilerini ve cinsel kimliğini sorguluyor. Kraliyet dramalarını lise dramalarıyla harmanlayan Young Royals‘ın tutku ve şehvet dolu altı bölümü, bir solukta izleniyor.
Netflix’in 2010’ların ikinci yarısında dev bütçelerle başladığı ve kısa sürede platformun en kaliteli, en sevilen ve bol ödüllü yapımlarından birine dönüşen The Crown hakkında sevdiklerinizi ve dizinin çok iyi ele aldığı konuları, duyguları düşünün: Genç veliaht prensesinin kendini hiç beklemediği anda farklı sorumluluklar altında bulması, kraliyetin çocuk, ergen ve genç üyelerinin çocukluklarını, ergenliklerini ve gençliklerini dilediklerince yaşamasının önünde tüm ülkeyi ilgilendiren engeller olması, genç karakterlerin sahip oldukları otoriteyi beklenmedik anlarda kullanmaları… Şimdi de 13 Reasons Why, Elite ve Sex Education gibi lise dramalarını düşünün: Öğrenciler arasındaki sınıf çatışmaları, cinsel kimliklerini keşfeden ergenlerin kendileri, hisleri ve arzularıyla çatışmaları, yüksek beklentilere sahip ebeveynlerin adeta boğdukları evlatlarıyla çatışmaları… Ekonomik sıkıntılarını gizlemeye çalışan zenginler, sınıf arkadaşları kadar varlıklı ailelerden gelmese de onların kolayca yaşadığı hayatı yaşamaya çalışanlar, ebeveynlerinin hayalindekinden farklı birer birey oldukları için onlara yalan söylemek zorunda kalanlar… Zorbalıklar, uyuşturucu ya da alkolle tanışmalar, çıplak fotoğrafları ya da ilk cinsel deneyimleri sosyal medyada yayılanlar… İşte tüm bunların çarpıcı ama mütevazı bir harmanı Young Royals.
Hiçbir söz hakkında sahip olmadan okulundan, yaşadığı şehirden ve arkadaşlarından koparılan Prens Wilhelm (Edvin Ryding), Hillerska adlı prestijli yatılı okulun kapısından girdiği anda önce abisi Erik’in bir parçasının halen eski okulunda dolaştığını ve onun yerini doldurmasının beklendiğini hissediyor. Olduğu ve olması beklenen kişi arasındaki çatışmanın derslerde ya da tenefüste, yemek odası ya da soyunma odasında izlerini görüyoruz. Derken ansızın, bambaşka sorumluluklar yükleniyor Wilhelm’in ve geleceğinin üzerine. Fakat o, sessizce atmak zorunda olduğu çığlıklarla boğuşurken, kendisinden beklendiği şekilde soylu ve varlıklı bir kıza değil, sınıfsal ve kültürel olarak farklı bir aileden gelen bir oğlana, Simon’a (Omar Rudberg) kaptırıyor gönlünü. “Yemişim kraliyeti!” demek istediği her an abisinin ya da annesinin doğrudan ya da dolaylı yoldan müdahalesine yenik düşüyor. Söylemek istemediği şeyler onun yerine söyleniyor, almak istemediği kararlar onun adına başkaları tarafından alınıyor. Wilhelm bir prens gibi davranmadığı her an özgürlüğünü hissediyor.
Rojda Şekersöz ve Erika Calmeyer‘in yönettiği altı bölümüyle Young Royals, ergenlik çığlıklarını büyüleyici renkler ve müziklerle süslüyor. Bir Z kuşağı dizisinden beklenen şekilde mesajlaşmayı ve sosyal medyayı diziye yaratıcı kurgu oyunlarıyla yediriyor. Üstelik sahnelerin hiçbirini gereksiz dramatik şov ya da çatışmalarla uzatmayan hesaplı süresi ve bölüm sayısıyla bir solukta izleniyor. Dizinin bu azla yetinen hali, romantizm ve cinsellik dolu anları da uzatmadan, abartmadan, tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi yansıtan bir mütevazılığı da beraberinde getiriyor. Kısa bir bakışma, anlık bir göz göz geliş ya da ten teması, hissedilen bir nefes yetiyor.
Young Royals, kraliyetin lise hayatıyla çatışmasından, eşcinsel bir büyüme hikayesinden ya da ergenlik sancılarından ibaret değil, öyle anlaşılmasın. Çoğu zaman bir sonraki adımını tahmin edebileceğiniz şekilde yazılmış olsalar da yan karakterleri de temsil ettiklerini eksiksiz anlatıyor ve diziye çok yönlülük katıyor. Özellikle dizinin kötüsü olmasına rağmen gözlerinizi alamayacağınız August (Malte Gårdinger) ve dizinin ilk bölümüyle son bölümü arasındaki dönüşümüne gülümseyeceğiniz Felice (Nikita Uggla) ana hikayeyi zenginleştiriyor.
Altı bölümlük kısacık bir dizi hakkında daha fazlasını söylemeye gerek yok. Zaten aşağıdaki ekran görüntüsü*, Young Royals‘ı özetleyebileceklerin en iyisi.
*Her bölümde dizinin adının ekrana geldiği o anı hem görselliği hem de eşlik eden farklı müzikleri nedeniyle iple çekeceksiniz.
İlk yorumu siz yazın!