Baharın gelişiyle hem önümüzdeki günler için hem de yaz tatili planlarımıza yeni rotalar eklemeye başladık. Yurtdışı tatil seçeneklerimizi düşünürken özellikle birkaç günlüğüne kısa bir seyahat ayarlamak isteyenlerin aklına yakın mesafede bulunmasıyla Yunanistan geliyor. Yunanistan, plajları ve yemek kültürünün yanı sıra kültür ve sanat açısından da ilgi çekici bir rota. Gelin beraber Yunanistan’da ziyaret edebileceğiniz şehirlere, adalara ve bu rotalarda bulunan müzelerin bazılarına bir göz atalım.

Fotoğraf Altyazısı | Constantinos Kollias (unsplash.com)
Parthenon | Fotoğraf: Constantinos Kollias – unsplash.com​​

Yunanistan Müzeleri

Yazıya, Yunanistan’ın ana kara bölgesi ya da adaları olsun ülkede bulunan müzelerin genellikle salı günleri kapalı olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Tabii ki müzeler kapalı olduğu zaman da Yunanistan’da yapabileceğiniz birçok aktivite var ama yine de aklınızda bulunsun istedim.

Atina

Atina | Fotoğraf: Enric Domas – unsplash.com​​

Atina’ya gittiğinizde ziyaret etmeden dönmemeniz gereken yerlerin başında Parthenon, Erechtheion ve Hadrianus Kütüphanesi geliyor. Parthenon ve Erechtheion’un çok yüksek bir tepede bulunduğunu dikkate alarak ziyaretinizi planlamanızı ya da bu yükseklik sizi fiziksel ya da ruhsal açıdan zorlayacak bir durumsa bunun yerine şehir merkezinde bulunan mekânlarda ve müzelerde vakit geçirmenizi tavsiye ediyorum. Tiyatroya ilgi duyuyorsanız antik dönemlerdeki tiyatro alışkanlıklarına tanık olmak için Dionysos Tiyatrosu şehrin en çok ziyaret alan kültürel alanlarından biri. Plaka Bölgesi ise şehrin içinde size sanki küçük bir kasabadaymış hissi verebilen, geç saate kadar genellikle açık olan kafeler, restoranlar ve tavernalarıyla ünlenmiş bir yer. Monastiraki de daha merkezi bir konumda ve içinde tarihi yapılar da bulunan bir bölge. Atina modern sanattan antik kentlere içinde birçok farklı rota oluşturabileceğiniz bir şehir. Şimdi isterseniz Atina’da bulunan müzelerden bazılarına bir göz atalım. 

Museum of Cycladic Art, Atina

Atina’nın en ilgi çekici müzelerinden biri hem müze binasının mimarisiyle hem de içinde bulundurduğu sanat koleksiyonu ile Museum of Cycladic Art diyebiliriz. 1986 yılında kurulmuş olan bu müzede farklı dönemlerden ve farklı kültürlerden çeşitli sanat eserleri ve arkeolojik objeler görmek mümkün. Arkeolojiye ilgisi olanlar için Geometric dönemden Archaic döneme amphora, tabak gibi çeşitli eserler daimi koleksiyonda mevcut. Seyahatinizi planlamadan önce müzenin koleksiyonunu dijital olarak da keşfedebilirsiniz.

National Archaeological Museum (Ulusal Arkeoloji Müzesi), Atina

National Archaeological Museum | Fotoğraf: Nils Söderman – unsplash.com

Atina dendiğinde çoğumuzun gözünün önüne şüphesiz mimarisiyle dikkat çeken birçok yapı geliyor. Atina’da bulunan mimari eserler arasında benim aklıma ilk gelen yapı ise National Archaeological Museum’un binası. Kuruluşu 19. yüzyıla dayanan Neoklasik mimari tarzdaki bu müzenin, sanat koleksiyonu da elbette yapısı kadar ilgi çekici. Özelikle arkeolojiye ve antik tarihe ilgi duyanlar için Avrupa’da görülmesi gereken arkeoloji müzelerinden biri. Müzenin altı büyük koleksiyonu arasında bulunan Tarih Öncesi Dönem başlıklı bölümde; Cilalı Taş Devri Dönemi, Bronz Çağı gibi tarihi dönemlere dayanan ve konum olarak günümüzün Yunanistan’ı, Ege’de bulunan adalar ve Çanakkale’deki Troy Antik Kenti’nden arkeolojik eserler bulunuyor.

Müzenin heykel bölümü de oldukça çeşitli eserlere sahip. Koleksiyonuyla Antik Yunan Dönemi’nde üretilmiş heykellere kronolojik bir bakış sağlama imkânı sunuyor. Heykellerin çoğu; Attica bölgesi, Ege’de bulunan adalar gibi çeşitli konumlardan gelerek müzenin koleksiyonuna dahil olmuş. Özellikle Antik Roma Dönemi ve Klasik Dönem’e ait heykel koleksiyonları oldukça ilgi çekici duruyor.

Müzenin ilgi çekici bir diğer kısmı da Antik Vazolar’a ait özel bir kısmının olması. Neredeyse tüm arkeolojik müzelerde görebileceğiniz Geometrik Dönem Sanatı gibi eski çağlara ait olan bu vazolar, müzede özel bir bölümde karşımıza çıkıyor ve arkeolojiye merakı olanlar için ilgi çekici bir müze deneyimi sunuyor. Müzeyi ayrıca sanal bir internet turuyla da gezmek mümkün. Ziyaretiniz için gün ve saatleri ve detaylı bilgi için müzenin web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Benaki Museum, Atina

Benaki Museum, daimi koleksiyonu açısından oldukça geniş koleksiyona sahip bir müze olarak biliniyor. Müzenin koleksiyonu Antik Roma Sanatı, Çin ve Kore Sanatı, Oyuncaklar ve Oyunlar gibi farklı dönemlere, konulara ve alanlara ait birçok eseri içinde barındırıyor. Müzenin geniş koleksiyonunda İznik Çinileri’nden Çin’de üretilmiş porselen vazolara kadar sanat tarihinin en ilgi çekici eserlerinden örnekleri görme fırsatı yakalayabilirsiniz. Müze geniş bir koleksiyona sahip olduğundan farklı binalarda koleksiyonun bazı kısımları ayrı ayrı olarak konumlandırılmış. Müzeyi ziyaret etmeden önce detaylı bilgi için web sayfasını incelemek iyi bir fikir olabilir.

Gümülcine/ Komotini

Archaeological Museum of Komotini

Komotini, Türk nüfusu oldukça yüksek olan şehirlerinden biri Yunanistan’ın. Çok kültürlü oluşu mimari yapılarında da ziyaretçilerin beğenisini topluyor. Yunanistan’ın Trakya Bölgesi’nde konumlanan Gümülcine şehrinde arkeolojiye ve sanata meraklı olanlar için ilgi çekici bir müze alternatifi var. Atina’da bulunan müzeler ile karşılaştırdığımızda koleksiyon bakımından pek geniş olmayan ama tarih ve kültür açısından oldukça ilgi çekici bir deneyim sunan bir müze. Müze binası da farklı tarzıyla ziyaret edenlerin dikkatini çeken bu yapıyı, çağdaş Yunan Mimarisinin en bilinen mimarlarından biri olan Ari Konstantinidis tarafından tasarlanmış. Eğer Gümülcine’ye yolunuz düşerse bence rotanıza eklemeniz gereken bir durak.

Dedeağaç/ Alexandropoulis

Dedeağaç, canlı atmosferi ve ilgi çekici restoranlarının yanı sıra müzeler ve kültür açısından da hoşlanabileceğiniz bir şehir. Trakya Etnoloji Müzesi, Dedeağaç Doğa Tarihi Müzesi, Alexandroupolis Arkeoloji Müzesi şehirde keşfedebileceğiniz müzelerden sadece bazıları. Ziyaretçilerin en çok ilgisini çeken genellikle Alexandroupolis Arkeoloji Müzesi oluyor fakat bence vaktiniz varsa hepsini ziyaret edin.

Patras/ Patra

Yunanistan’ın Atina ve Selanik şehirlerinden sonra üçüncü en büyük şehri olarak bilinen Patra’da kültürel miras ve sanat açısından ilgi çekici bir şehir. Eğer şehre yolunuz düşerse Archaeological Museum of Patras‘a uğramadan seyahatinizi tamamlamayın derim. Müzenin arkeolojik koleksiyonu içinde önceki dönemlerde yaşamış insanların hayatlarını ev dekorasyonu, özel ve kamusal alan, takı ve giyim, oyuncaklar, aşk gibi farklı temalarla ilişkilendirilen objeler üzelerinden keşfetme şansı yakalayabilirsiniz

 Yunan Adaları

Atina ve Dedeağaç gibi Yunanistan’ın ana karası denilen bölgesinde bulunan büyük şehirler elbette birçok açıdan harika bir seyahat deneyimi sunuyor. Fakat yaz aylarına özlem duyduğumuz bu sıcak bahar günlerinde içimizi ısıtacak bir öneri de Yunanistan’ın Adaları olacak elbette. Önümüzdeki günlerde kapı vizesi alarak ziyaret edebileceğiniz on ada bulunuyor. 

Fotoğraf Altyazısı | Dimitris Kiriakakis (unsplash.com)
Yunan Adaları | Fotoğraf: Dimitris Kiriakakis – unsplash.com

Bu yazıda büyük şehirlerin yanında ayrıca Türkiye’den rahatlıkla deniz ulaşımı sağlayarak keşfedebileceğiniz adaların da üzerinde durmak istedim. Önümüzdeki günlerde başlayacak olan Yunan Adalarına vize kolaylığı dönemiyle çoğumuz “Hangi adaya gitmeli, gittiğimizde keşif rotamıza hangi konumları eklemeli?” gibi sorular sormaya başladık. Adalar tabii ki yüzmek, sahilde yürüyüş yapmak ya da kumsalda güneşlenmek için oldukça keyifli bir atmosfer sunuyor. Fakat bence, deniz kenarına ya da şehir turunuza küçük bir ara vermek ve içinde bulunduğunuz adaların yüzlerce hatta binlerce yıllık tarihini müzeler aracılığıyla deneyimlemek oldukça farklı ve ilgi çekici bir deneyim. Hatta ben zaman zaman, sadece kültür ve sanat odaklı tatiller planlamayı seviyorum, şehrin ya da adanın arkeolojik alanlarını, müzelerini, sanat galerilerini ziyaret ediyorum ve seyahatimi bu şekilde bitiriyorum. Çünkü böyle yerlerin bir şehrin ya da adanın kültürünü ve geçmişini anlamak için hem çok öğretici hem de çok keyifli bir deneyim sağladığını düşünüyorum.

Yunan Adaları Müzeleri

Kalimnos (Kelemez) Adası

Kalimnos | Fotoğraf: Michal Kaminski – unsplash.com

Adalarda bulunan arkeoloji müzeleri arasında ziyaretçiler tarafından en çok ilgili gören müzelerden biri Kalimnos Arkeoloji Müzesi (The Archaeological Museum of Kalymnos). Kos ve Leros adalarının arasında kalan Kalimnos, Kos Adası’nı ziyaret ettikten sonra Kos üzerinden de feribotla ziyaret edebileceğiniz bir ada. 2009 yılında açılan Kalimnos Arkeoloji Müzesi, adanın tarih öncesi dönemden Bizans dönemi sonrasına kadar olan dönemlerden çeşitli sanat eserlerini ve arkeolojik buluntuları ziyaretçilerle paylaşıyor.

Müzede bulunan heykel koleksiyonu, heykel sanatına ve Antik Yunanistan’dan kalan sanat eselerine ilgi duyan kişiler için oldukça ilgi çekici bir seçenek sunuyor. Kalimnos’un kültürel miras açısından mimari simgelerinden birisi de Pothia Kasabası’nda bulunan Agios Savvas Manastırı, mimari açıdan da değerli olan bu manastırı şehir merkezinden tepelere doğru baktığınızda mutlaka dikkatinizi çekeceğine eminim. Konumu adanın oldukça yüksek bir noktasında bulunduğu için benim çıkmayı maalesef pek tercih etmediğim bir nokta. Fakat mimari açıdan çok beğenilen bir manastır. Adanın daha merkezinde bulunan ve dikkatleri üzerinde toplayan bir diğer yapı ise Aziz Nikola Kilisesi (Holy Church of Saint Nicholas). Kalimnos daha önceden ziyaret edenlerin çoğu tarafından görülmeye değer olarak tanımlanan bir ada, bence yakın çevrede olacaksanız tatil rotanıza bu adayı da eklemek ilgi çekici bir deneyim olabilir.

Rodos Adası

Fotoğraf Altyazısı | LA khai-way (unsplash.com)
Rodos | Fotoğraf: LA khai-way – unsplash.com

Belki de en çok adını duyduğunuz ya da ziyaret etme fırsatı bulduğunuz ada Rodos olabilir. Bence Rodos Adası’nın kendine has bir havası var; ziyaretçilerini sanki farklı bir zaman diliminin içindeymiş gibi hissettiriyor, farklı bir izlenim veriyor. Fikrimce sinematik bir atmosferi var Rodos’un, sokaklarında gezmenin sanki Orta Çağ dönemindeymiş gibi hissettirdiği ya da bir film setindeymiş düşüncesi veren bir deneyim Rodos’u ziyaret etmek.

Rodos’un ilk aklıma getirdiği izlenimler bunlar olsa da tabi ki Rodos, birçok farklı kültür ve dönemin izlerini içinde görünür olarak bulunduran bir ada. Lindos Akropolisi, adada bulunan ilgi çekici arkeolojik alanlardan biri olarak biliniyor. Benim de çok ilgimi çekiyor, günümüze bu kadar iyi biçimde korunmuş olan dor düzenindeki sütun başlıkları daha önceki dönemlerde kim bilir nasıl dikkat çekici bir mimari esermiş diye düşündürüyor insanı. 

Adanın dikkat çeken noktalarından bir diğeri de Eski Şehir(Old Town)olarak adlandırılan bölge ve bu bölgede bulunan mimari eserler. İçinde bulundurduğu farklı kültürler ve dönemlerden günümüze ulaşmış yapılarıyla mimarlık tarihi alanına biraz ilgi duyan birinin, adalar arasında belki de en ilgisini çekecek olan bir ada Rodos. 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine eklenmiş olan Eski Şehir adlı bölgenin 1309-1523 yılları arasında inşa edildiği düşünülüyor. Adada ziyaret edilecek oldukça fazla kültür ve sanat rotası mevcut fakat çok uzun bir seyahat planlamıyorsanız eğer son rotanız da Rodos Arkeoloji Müzesi (Archaeological Museum of Rhodes) olabilir. Müzenin koleksiyonun yanında yapısı da ilgi gören bir yapı olarak biliniyor. Bu tarihi yapının 15. yüzyılda yapıldığı ve o dönemdeki Şövalyelerin, Şövalyeler Hastanesi olarak kullandığı biliniyor.

Meis (Kastellorizo) Adası

Fotoğraf Altyazısı | Etienne Dayer (unsplash.com)
Meis Adası | Fotoğraf: Etienne Dayer – unsplash.com

Kaş’a oldukça yakın olan Meis Adası’nı daha önce ziyaret etme fırsatınız oldu mu? Eğer olmadıysa, bu yaz yolunuz Kaş’a ya da Kalkan’a düşerse aklınızda Kaş’tan feribot ile Meis Adası’na yolculuk etme olasılığı bulunsun. Daha önce Oscar kazanmış bir filmin çekildiği Meis Adası, renkli ve tarihi evleri, mükemmel denizi ile genellikle ziyaret eden çoğu ziyaretçinin gördüğüne mutlu olarak ayrıldığı bir ada. Kaş’a yakınlığı dolayısıyla günübirlik ziyaret etmek de mantıklı bir seçenek olabilir. Meis’de en keyifli yerlerden biri, Kastellorizo Limanı ve buradan adada bulunan kaleyi izlemek oldukça keyifli. Şehirde Diachronic Museum of Kastellorizo adlı bir müze bulunmakta, müze diğer adalarla karşılaştırdığınızda oldukça küçük ve koleksiyonu az sayıda esere sahip fakat vaktiniz varsa ziyaret edebilirsiniz.

Patmos (Batnaz) Adası

Fotoğraf Altyazısı | Lorenzo Spoleti (unsplash.com)
Patmos | Fotoğraf: Lorenzo Spoleti – unsplash.com

Patmos’un sahilleri, tam bir Ege havasındaki o beyaz evleri, güneşi ve kendine has atmosferi keşfedilmeye değer. Ada aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş bir yapıyı da içinde bulunduruyor. Bu yapının adı, Aziz Yuhanna Manastırı. Her yıl dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan kişiler sadece bu yapıyı görmek için Patmos‘u ziyaret ediyorlar. UNESCO Dünya Mirası Listesi, kültürel miras açısından oldukça önemli ve prestijli bir liste. Bu listede bulunan yapıların adada ya da şehirde bulunması genellikle turistlere kültür tatili rotalarını belirlerken yardımcı oluyor. Yunanistan’ın en sessiz ve sakin adalarından olarak bilinen bu ada, yaz aylarında diğer aylara göre biraz daha canlı bir ortama sahip oluyor. Fakat diğer adalar ile karşılaştırdığımızda, yine sessiz bir ada olduğunu söyleyebiliriz. Adaya, plaj odaklı ya da sanat odaklı gelen turistlerden daha çok, kültür tatili yapmak amacıyla ya da Hristiyanlık inancına sahip olan kişilerin dini nedenlerle de ziyaret ettiği bir ada olarak biliniyor. Genellikle feribotlar Bodrum’dan Patmos’a kalkıyor ve yolculuk yaklaşık 2 saat sürüyor.

Midilli (Lesvos) Adası

Fotoğraf Altyazısı | Kostas Fotiadis (unsplash.com)
Midilli | Fotoğraf: Kostas Fotiadis -unsplash.com

Dağlık bir Yunan Adası olarak bilinen Midilli denildiğinde genellikle akıllarımıza ilk olarak Midilli Kalesi geliyor. Midilli, beyaz evleriyle ünlenmiş olan adaların tersine içinde farklı mimari stillerde ve renklerde evler bulunduruyor. Limana ilk yaklaştığınızda bir adaya varmışsınız hissinden daha çok sanki ana karada bulunan bir balıkçı şehrine ulaşmıssınız hissi uyanacaktır muhtemelen içinizde. Özellikle limanın etrafında gördüğünüz ilk cadde bu hissi verebilir. Midilli, Yunanistan’ın en büyük üçüncü adası olarak biliniyor. Ayvalık ve Dikili’den ulaşım sağlandığı bilinen Midilli’de benim en çok ilgimi çeken yer Midilli Arkeoloji Müzesi diyebilirim. Müzede bulunan eserlerin çoğu ilgi çekici olsa da benim en çok ilgimi çeken mozaikler sanırım. Mozaiklerin bu kadar iyi korunmuş olması ve üzerlerinde bulunan hayvan figürleri oldukça ilgi çekici. Mozaikler, freskler, Antik Roma döneminden kalma diğer eserler ve bazı heykeller, müzenin ilgi çekici koleksiyonunda yer alıyor. Adanın ilgi çekici yapılarından biri; yapımı 16.y üzyıla dayandığı düşünülen Aziz Athanasios Katedrali. 19. yüzyılda inşa edilmiş “Çarşı Hamamı” gibi birçok Osmanlı Dönemi yapılarıyla da adanın birçok yerinde karşılaşacaksınız. 

Sisam (Samos) Adası

Sisam | Fotoğraf: Makis Hristaras – unsplash.com

Sisam Adası, masallardan ya da filmlerden çıkmış görüntüsüyle benim içimi ısıtan bir ada. Kuşadası’ndan feribot ile ulaşım sağlayabileceğiniz bu ada pek büyük olmayan ama en azından günübirlik olarak gezmekten hoşlanabileceğiniz bir ada. Antik Yunan düşünürü olarak Pisagor’u çoğunuz duymuşuzdur. Pisagor’un da adası olarak bilinen Sisam, benim Samos Arkeoloji Müzesi sayesinde ilk kez duymuş olduğum bir adaydı. Sisam da yine içinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’nden bir yere sahip olan bir ada olarak karşımıza çıkıyor. Ben daha önce bu bölgeyi ziyaret etme fırsatı yakalamadım çünkü konumu adanın merkezine pek de yakın sayılmaz maalesef. Fakat adada bulunan ” Pythagorion ve Heraion” UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil ve Pythagoreio bölgesinde bulunuyor. Benim adada en ilgimi çeken yerlerden bir diğeri ise Pythagoreion Limanı. Adanın mimari açıdan ilgi çekici yapılarından biri de Karlovasi’de bulunan Agios Nikolaos Kilisesi. Eğer Kuşadası ve çevresinde bir tatil planınız varsa bence en azından bir gününüzü ayırın ve Sisam Adası’nı da keşfedin.

Kapak Fotoğrafı: Spencer Davis

İlginizi çekebilir: Mina Sanat’tan Avrupa’dan Öne Çıkan Sergiler