Münih'te Yaşamak: Eylül Çulfaz ile Keşif Dolu Bir Sohbet
“Türkiye’den başka nerede yaşayabiliriz?” diye araştırıp, farklı bir ülkede yeni bir hayat kurabilmek için heyecanlanırken bir yandan geleneklerimiz, ailemiz, geçmişimiz bizi burada tutuyor. theMagger’ın röportaj dizisi “Yurt Dışında Yaşamak” ise buna cesaret etmiş ve bunu başarmış olanların hikayelerini anlatıyor. Bu haftaki konumuz bunu başarabilmek için ilk adım alternatiflerinden biri olan eğitim için yurt dışında yaşamaya başlamak ve konuğumuz, yüksek lisans eğitimi için Madrid’e gidip, şimdi ise Münih’te yaşayan magger Eylül Çulfaz.
Sevgili Eylül, seni daha yakından tanıyabilir miyiz?
Merhabalar. Ben 2009 Boğaziçi Üniversitesi Politika mezunlarındanım. Mezun olur olmaz Madrid’e taşınıp, master ve doktoramı bitirdim. 2012 yılında tekrar İstanbul’a dönüp, özel bir üniversitede ders vermeye başlamıştım ki; 2015 yılında evlendim ve eşimin işi sebebiyle Münih’e taşındım. 2,5 senedir de Münih’te yaşıyorum.
Ne zaman Münih’e taşındın? Nasıl gelişti süreç, kısaca bahsedebilir misin?
2015 yılının Eylül ayında taşındım. Taşınma süreci çok sancılı geçmedi. Eşim zaten üniversiteyi bu şehirde okumuş ve bir süredir de Münih’te çalışıyordu. Dolayısıyla şehre sıfırdan gelmedim. Münih’teki en sancılı süreçlerden biri olan ev arama sürecini de ben gelmeden eşim halletmişti, bu sebeple biraz hazıra kondum diyebilirim. Taşınmanın bana kalan zor tarafı, daha çok her şeyi İstanbul’da bırakıp dilini bile bilmediğim bir ülkeye yerleşiyor olmak ile ilgili tarafı oldu.
Memnun musun Münih’te yaşamaktan? Neler yapıyorsun orada?
Bu sorunun sanırım benim için tek bir cevabı yok. Münih çok güzel bir şehir. Bana kalırsa Almanya içinde en rahat yaşanabilecek yerlerden biri. Düzenli, güvenli, insanlar biraz da ekonomik seviyeleri yüksek olduğu için entellektüel ve birbirlerine karşı çok saygılı. İstanbul’da hasret kaldığımız yeşillik şehrin göbeğinde. Tüm bunlara ek olarak da Münih, Avrupa’nın neredeyse ortasında kalan bir şehir. Dolayısıyla bu durum Avrupa içi yolculukları da bir hayli kolaylaştırıyor. Hem arabayla, hem de zamanında alınmış ucuz uçak biletleriyle hemen hemen her yeri gezmek mümkün. Öbür yandan da, her ne kadar neredeyse son 10 yılını yurtdışında geçirmiş biri olsam da, aslında çok da yurtdışında yaşama taraftarı olmadım. Üniversite yıllarımda Work&Travel ve Erasmus programları aracılığıyla her fırsatta kendimi yabancı bir ülkede bulmuştum. Akademik kariyerimi de İspanya’da yaptığım için yurtdışında yaşamaya çok hasret kalmadım açıkçası. İstanbul’da bıraktığım arkadaşlarımı ve sosyal hayatımı hep çok özledim. Sanırım burada olmanın en büyük dezavantajı bu. Tabi bu her şehir için geçerli. Ek olarak da Alman kültürünün hala alışamadığım yanları mevcut. Bize göre çok daha mesafeli ve soğuklar. Buna karşılık olarak da inanılmaz güvenilir ve sistemliler tabi. Sosyal hayatları daha çok spor aktiviteleri üzerine kurulu. Pazar günleri öğlene kadar kahvaltı yapmak yerine, sabah erken saatlerde trekking için buluşuyorlar mesela. Bu da benim gibi hafta sonlarını keyif yaparak geçirmekten hoşlanan biri için bir hayli iddialı.
İlk zamanlar biraz zor oluyor diyorlar. Münih’e aşındığın ilk zamanları anlatabilir misin?
Yepyeni bir yere taşınmak, yeni insanlar tanımak çok hızlı olmuyordur… Benim ilk zamanlarım çok zor olmadı. Yeni bir yere taşınmanın heyecanı bambaşka bir şey. Her şeye sıfırdan başlamanın güzel yanlarını görüyor insan. Fakat zaman ilerleyip farklı olan her şey de her yerde olduğu gibi rutine girince, işte o zaman daha küçük detaylar göze çarpıp, insanın özlem duymasına ve zorlanmasına sebep oluyor. Benim bunlara ek olarak bir de dil problemim vardı. Almanca bilmiyordum ve bu sebeple ilk zamanlar Almanca kursuna gitmek zorunda kaldım. Yurt dışına taşınacak daha genç arkadaşlar için bu tip kurslar ilk sosyal çevresini oluşturmada bir hayli kolaylık sağlıyor fakat benim gibi çalışma hayatına başladıktan sonra yurtdışına taşınınca, genelde sınıf ortalaması sizin yaş grubunuzun bir tık altında kalıyor. Ben yine de bir grup edinebilmiştim fakat çok uzun soluklu olduğunu söyleyemeyeceğim.
İstanbul’u özlüyor musun? Özlüyorsan hangi yönlerini özlüyorsun veya hangi yönlerini hiç özlemiyorsun?
Açıkçası trafiği hariç her şeyini özlüyorum. En çok mahalle havası olan sokaklarını özlüyorum sanırım. Bir de tabi Boğazı. Fakat bir şehir ne kadar güzel olursa olsun içindeki insanlarla anlam kazanıyor bence. Bu sebeple esas özlediğim şey İstanbul’daki ortamım diyebilirim.
Yurt dışında yaşamanın, başka bir kültür deneyimlemenin birey olarak avantajları ve dezavantajları neler sence?
Başka kültür deneyimlemenin bence hiçbir dezavantajı yok. Beraberinde getirdiği zorluklar var, evet, ama bunlar kendinizi ve sınırlarınızı tanımanıza yol açıyor. Varsa önyargılarınız kırılıyor, değişmeyen doğrularınız daha esnek hale geliyor. Başka kültürden insanlarla yaşayarak empati yapabilme özelliğiniz artıyor. Belki dezavantaj olarak geride bıraktığınız arkadaşlarınızdan kopmalar yaşıyorsunuz diyebilirim. Fakat gördüğüm kadarıyla zaten İstanbul’da da herkes dilediği zaman görüşemiyor. O kopmalar hayatın doğal akışında her türlü gerçekleşiyor. Size de gerçekten hayatınızda olmasından mutlu olduğunuz insanlar kalıyor. Üstelik onlarla yurda dönüşlerde daha kaliteli zaman geçirebiliyorsunuz.
Peki Türkiye dışında yaşamak sana neler öğretti?
Yurt dışında yaşamak kendimi daha çok sorgulamamı ve birçok konuda daha açık bir vizyona sahip olmamı sağladı. Türkiye’de belirli bir çevrede ve belirli arkadaşlarla yaşarken kalıplaşmış doğrularla yaşıyoruz ve ne yazık ki bunun farkında olamıyoruz. Kariyer anlamında, özellikle de İstanbul’da, adeta çizilmiş bir yol var ve aynı yol üzerinde herkes rekabet ediyor gibi; fakat yurtdışında edindiğim deneyim bana farklı yolların olabileceğini ve bunlarla da mutlu olmanın mümkün olduğunu gösterdi. Sosyal anlamda da aynı şey geçerli. Yurt dışında yaşadıktan sonra kendini bir birey olarak kabul etmenin ve ettirmenin daha rahat olduğunu düşünüyorum.
Yurt dışında yaşayan bir Türk olarak, Türkiye’den haberlere nasıl tepkiler veriyorsun?
Bunun dönemsel farklılıklar içeren cevapları var bence. Örneğin İspanya’da yaşarken Türkiye’deki haberleri bir miktar daha az takip ediyordum ve tepkilerim de daha yumuşak oluyordu diyebilirim. Fakat şu anda Türkiye’de yaşayan diğer arkadaşlarıma nazaran daha çok belirli şeyleri kendime dert edindiğimi düşünüyorum. Haberler, akıp giden hayatın içinde kaybolmayınca insan biraz daha ciddiye alıyor sanırım. Bu da tepkilerimin hem pozitif hem de negatif yönden daha yoğun olmasına yol açıyor.
Münih’ten bize birkaç lokal öneride bulunabilir misin?
İşte en sevdiğim soru! 🙂
Kahvaltı için şehrin çeşitli yerlerinde şubeleri olan Cotidiano‘yu öneririm. Menüsünü ve servisini çok beğeniyoruz.
Bavarya yemeklerini tecrübe etmek isteyenler için Wirtshaus in der Au. Biergartenlar içinde favorim Augustiner Keller. Şık bir akşam yemeği için Asya mutfağı Hutong Club ve sonrasında içki ile devam etmek için de Bayerischer Hof ‘un terasını tavsiye edebilirim.
Son olarak, yurt dışında yaşamak isteyen ama buna cesaret edemeyen kişilere birkaç tavsiyede bulunabilir misin?
Ben bu zamana kadar gerek tatil için gerekse de daha uzun soluklu olarak her yurtdışına çıkışımda kendime aynı şeyleri söylüyorum. O da “gittiğim yerlerde de bir şekilde insanlar yaşıyor”. Bence bu mantıkla ve hareketle, birazcık da zorlanmayı göze alarak kendilerini hemen bu tecrübeye atmalılar. Artık dünya çok küçük ve her şey çok hızlı ilerliyor. Buna paralel olarak yaşanabilecek sorunlar da daha hızlı çözülebiliyor. Örneğin en zor konulardan biri olan ev bulmak. İspanya’ya ilk gittiğim zaman, İspanyolların kullandığı websiteyi yalnızca İspanyolca kullanarak ve ancak oraya vardığımda ev bakarak sürece başlayabilmiştim. Şimdi ise buna ek olarak hem Türkiye’de hem de gideceğiniz yerde sık kullanılan Facebook sayfaları oluyor. Buna ek olarak online ev bulma application’ları var, Kamera yardımıyla daha ülkeye ayak basmadan ev tutabiliyorsunuz. Bu, tüm karşınıza çıkabilecek sorunlardan sadece bir tanesinin çözüm örneği.
Çok teşekkür ederiz Eylül!
Dünyanın farklı yerlerinde yaşayanların deneyimlerini okumaya devam etmek için buraya tıklayabilir, siz de yurt dışında yaşıyorsanız ve röportaj serimizin konuğu olmak istiyorsanız bize Instagram hesabımızdan ulaşabilirsiniz.
Harika yazı. Almanya'da okumak istiyorum ve benim de aklımı kurcalayan sosyal hayat ile ilgili şeyler vardı. Demek ki herkeste varmış kaç yıl yaşarsan yaşa oluyormuş ta. Önemli olan alışmak ve orda da başka insanların yaşadığını unutmamak. Yazdım bunu! Tesekkürler..