İlk yorumu siz yazın!
Yaşadıklarınız Yüzünüze Yansır: Çizgilerinizi Sevin!
“Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın.”- İlber Ortaylı’nın Instagram hesabındaki paylaşımıydı beni bir kez daha silkeleyen.
Black Swan gibi ağır bir kitaptan sonra hızlı akan, daha soft bir kitapla devam etmek istediğim ve uzun zamandır da elimde dolaştırmaktan yorulduğum bir kitap olduğu için İlber Ortaylı’yla röportaj yapılan “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” adlı kitabı okumaya başladım. Daha soft desem de, düşündüren bir kitap. Her sayfada kendime sorular sordurdu bana. Uzun zamandır kafamda döndürdüğüm bir konuyu uykusundan uyandırınca da kendimi yazarken buldum…
İlginizi çekebilir: BiblioMagger’dan Kitap Önerileri
2019 senesi ailemiz için çok keyifsiz bir yıldı, babamın akciğer kanseri olmasını öğrenmemizle, babamı kaybetmemiz arasında 11 ay kadar çok kısa bir zaman var. Bu haberi aldıktan itibaren tüm aile babama gelebilecek tüm zararları ortadan kaldırabilmek adına küçük- büyük her önlemi almaya çalıştık. Bunlardan bir tanesi de, şu anda dünyaca hepimizin yakınen deneyimlediği- maske kullanmak oldu.
Her birimiz toplu taşıma kullanıyoruz, dolayısıyla birileriyle bir şekilde iletişimimiz olduğu için bu risk her neyse ortadan kaldırmak istiyorduk. Başlangıçta hiç alışamadım. Sanki insanlar benim bulaşıcı bir hastalığım olduğunu düşünüp, benden uzaklaşma hissine kapılıyorlarmış gibi hissettim. Sonra “Aman ne düşünmek isterlerse düşünsünler.” diyebildim kendime. Derken, zaman içerisinde markete gittiğimde kasiyere ödemeyi yaptıktan sonra “İyi günler, hayırlı işler” demeden önce maskemi istemsizce indirdiğimi farkettim. Bunu yapmamdaki neden, gülümsediğimi anlamayacak olması endişesiydi.
Bu hisler içindeyken, sokakta yanımdan geçen ve küçük bir bebeği olan bir çiftle göz göze geldik, gülümsedim ve yüzümde maske olmasına rağmen onların da bana gülümsediğini farkettim. Bunun üzerine bunu birkaç kasiyerde test ettim ve aslında gözlerin anlattığını deneyimledim. Sonra evde bir ayna karşısına geçip suratıma maske takıp, gülümsediğim belli oluyor mu diye test ettim. Komik ama insan bazen anlamaya çalışırken değişik hallere girebiliyor. 🙂 Bu düşüncelerimi yeniden canlandıran da İlber Ortaylı’nın röportajındaki bir paragraf:
“Evet, o botoks çok fena birşey… Ama o zaman da insanın gözlerine bakacaksın. Söylediğin tipte insanın, yani yüzünün hatları gizlenmiş insanın gözlerinde bir mana bulabilirsin… Bakışlar çok önemlidir. İnsanın derinliğini gözleri ele verir. Mesela ben Irini Papasile görüştüğümde, “Biz sizin gözünüzdeki ifadeyi Türkiye olarak çok seviyoruz,” dedim. “Gözlerimin ifadesi mi? Ruhtur o” diye cevap verdi. İşte ben de bunu kastediyorum…”
Boşuna “Gözlerimizle konuştuk.” demiyor insanlar. Sonra duruyorum ve “Evet, maskeyle de olsak ifadelerimiz kaybolmuyor ama yüzdeki çizgilerin de bağımlısıyım.” diye geçiriyorum içimden. Hele kazayaklarının…
Çizgilerimizle Barışmak
“Laugh lines are the result of happy and cheerful times in your life – make the most of your natural beauty!”- Nivea.
“Gülme çizgileri hayatınızdaki mutlu ve neşeli zamanların çıktısıdır – doğal güzelliğinizden en iyi şekilde yararlanın! ” diyor Nivea.
Bazı insanlar için yaşlanma ve ince çizgilerin başlangıcı onları endişelendiren bir durum ve yaşlanma sürecine karşı koymak için acil yollar arıyorlar. Ama sanki, yaşlanmaya farklı bir bakış açısıyla baksak, gülümseme çizgilerimizin güzelliği gibi olumlu unsurları görmeye başlayabiliriz. Düşünsenize, iyi bir yaşa ulaşmak için şimdiye kadar uzun bir hayatın tadını çıkaracak kadar şanslıymışsınız ve birçok harika deneyim yaşamışsınız. Her bireysel gülme çizgisi neşeli çok sayıdaki anıyı tasvir ediyor ve hissettiğiniz duyguların ve geçirdiğiniz güzel zamanların resmini çiziyor. Yaşlanma hakkında daha olumlu bir bakış açısı benimseyerek, görünüşümüzü doğal haliyle sevmeyi öğrenebiliriz.
Hadi diyelim ki “Bu bakış açısını benimseyin.” demekle olmuyor. O halde karşınızda bir insan hayal edin ve keyiflendiğinde şen kahkahasını atarken gözlerinin etrafında oluşan çizgilerin sizi de o keyfin içine soktuğunu hatırlayın. Gülümserken veya kahkaha atarken gözler etrafında ve hatta ağız etrafında oluşan çizgilere “Laughing/ smiling lines” deniyor. Adında, bu kadar güzel bir eylemi barındıran çizgilerin kötü olma ihtimali var mı? Kök nedeni “gülmek” olan çizgilerden daha güzel ne olabilir? “Çizgilerim var çünkü çok gülüyorum” diyebiliyorsanız hoop şanslı kesimde sayın kendinizi.
Portre Fotoğrafçılığında Kaybolmak
Her seyahatime fotoğraf makinemle çıkarım. Gittiğim ülkenin kültürü müsaitse en zevk alarak çektiğim fotoğraflar portre fotoğrafları oluyor. Vietnam’a gittiğimde çektiğim bir karenin altına yazdıklarım da bunu hissettirir nitelikte. Bana soruyorlar: “İyi bir fotoğrafçı mısın?”.
“Bırak iyi olmayı, fotoğrafçı bile değilim!” diyebiliyorum ancak.
Bütün tatillerimde kendi cüsseme göre büyükçe bir makina taşıyorum, belki 1000 küsür foto çekiyorum ama en keyif aldığım, en büyülendiğim fotoğraflarım kişilerin surat ifadesini yakalayabildiğim ve o andaki hislerini anlamaya çalıştığım anlar oluyor. Dil yok, sadece bir kare var ve hissettiriyor…
Ne dersiniz? Bu pandemi döneminde anlattıklarımın aksini söyleyebileceğiniz deneyimleriniz oldu mu?
Food for thought. Cheers.
İletişimde göz temasına ben de çok dikkat ederim, ağızdan dökülen cümlelerin sağlaması gözlerdeki ifade.... nitekim gözler önemli... Hindistan’da başınının üzerinde sepet taşıyan kadın ve Vietnamlı adamın ifadeleri birşey söylüyor, hissetiriyor.... yazılarınızda bolca fotoğraflarınızı paylaşın lütfen!