Zamanın Hareketi: Erdal İnci'den Clones Project
Camera Obscura’dan başlayıp, levhalar üzerine ışık ile kaydedilen görüntünün hareketlenmesi, hareketli görüntülerin filmlere dönüşmesi ve hareket eden görüntünün sanatın beslediği ve beslendiği bir anlatım dalı olmasının üzerinden uzun yıllar geçti. Yeni medya olarak tanımlanan video sanatının ülkemizde akla ilk gelen isimlerinden biri olan Erdal İnci, ilk kez “Taksim Spirali” çalışması ile tanıştığım ve ilgi ile takip ettiğim bir sanatçı.
Hareket eden resimleri hepimiz hipnotize olmuş şekilde izleriz. İnternet, Facebook her gün karşımıza sürekli aynı hareketi tekrarlayan, hatta sonu gelmeyen mekanlardan oluşan videolar izleterek bir an var olan dünyadan koparmaya devam ediyor. Bir karnabaharın sonsuzluğa giden yolculuk videosunu kaç dakika hipnotize olmuş şekilde izlemişimdir hatırlamıyorum.
Erdal İnci’nin çalışmalarında hareket ettiğini gözlemlediğimiz figürler ise (bu figür çoğu zaman kendisi) ritmik hareketleri ile tuval üzerinde geometrik formlar meydana getiren çizgilere dönüşüyorlar. İzlemekten kendinizi alamadığınız bu tekrarlar disiplin, tek düzelik, askeri nizam, kurallar, sistem, hayatın akışı gibi kelimelerin beyninizde dönmesini sağlıyor. Erdal İnci’nin çalışmalarının tekniği loop-tekrarlı dönen imaj demek olsa da kişisel tanımım; sonu gelmeyen, devam eden, zaman sayesinde oluşan ama hareketler ilerledikçe zamanı ilerlemeyen sonsuz görüntüler içeren modern şehir hikayeleri.
Seçilen mekanlar hayatın oldukça içinden; kentler, meydanlar, sokaklar, manzarasından neresi olduğunu rahatlıkla algılayabileceğimiz alanlar. Bu kadar mekansal gerçeklik arasında bir anda nasıl başladığını algılayamadığımız, başı sonu olmayan figürün gerçekçi varlığı videolarındaki kurgusal performansın tekrarlılığı ile izleyiciyi kendine çekerken, izleyiciyi bilinç kaybına uğratacak, var olduğu mekandan soyutlayacak derecede etkiliyor.
Ekranlar gerçekçiliği yansıtan kutulardır ve meditasyon gibi yeterince ilgi alanımıza giren bir duruma odaklandığımız an o yapay gerçekçiliğin birer parçası oluruz. O kadar parçası oluruz ki izlediğimiz görüntülerin bizde uyandırdığı duygulara göre korkar, ağlar ve güleriz. Erdal İnci çalışmalarında ise izleyici olarak nedense suç, düzene ayak uydurma, boyun eğme gibi hisler arasında boş gözlerle bakıyor buluyorum çoğu zaman kendimi. Gülme, korkma, ağlamanın dışında başka bir seviyede etkilenerek bakan bakışlar. Oluşturduğu nizam ile güçlü bir şekilde izleyiciyi kontrol edebildiğini hissedebiliyorum.
Her seferinde tekniği daha da gelişen çalışmalarına karanlık ve ışığın girmesi ile görüntülerin daha kavramsal bir hal aldığını fark ettim. Artık figür ve figürün performansı ile ortaya çıkan ışık çizgilerin bütünlüğü ve o ışık çizgilerinin bulundukları çevreye yansımaları ile varlıklarını ikinci kez hissettirmeleri daha büyüleyici bir görüntü ortaya çıkarıyor.
Bu sergi ile ilgili 2 önemli noktanın olduğunu düşünüyorum. 1.si figürün sonunda tökezlemesi. Bir anda düzenin bozulacak gibi olması, izleyicinin izlediği şeyi artık robot olarak değil, doğasında hatalar yapmak olabilecek insan olarak görmesi.
2. şey ise kesinlikle manuel olarak çevrilen ve görüntünün her karesinin ayrı basıldığı parçaların insan gücü ile hareket ettirilerek hareketli görüntüye dönüşmesi. Benim için bu çalışma serginin en güçlü çalışmasıydı. Sesi, oluşturduğu rüzgarı ile bu sefer birey olarak izleyici hükmediyor, görüntüye istediği yerde sonunu getirip onu yeniden özüne, fotoğraf karesine dönüştürebiliyor.
Sergide yer alan “Centipedes” çalışması aynı zamanda Zorlu PSM ‘nin dev LED duvarında da dönüyor. Daha yüksek çözünürlüklü hali ile sergi mekanındaki alanda izlemenin daha keyifli olduğunu düşünüyorum. Bu çalışma aynı zamanda içeriğine farklı bireyleri hatta meydandaki güvercinleri alarak farklı bir kurgu oluşturuyor.
Sergi alanında aynı zamanda dokunmatik ekran ile Artnivo’nun seçkileri parmaklarınızın ucunda olacak.
Sergiyi Zorlu PSM’de 28 Ağustos tarihine kadar gezebilirsiniz.
İlk yorumu siz yazın!