Zeynep Uğur ile: 5. Istanbul Fringe Festival Üzerine
Her yıl olduğu gibi Türkiye’den ve dünyadan alternatif işleri, İstanbul’un farklı yapılardaki sanat mekanlarında seyirciyle buluşturan performans sanatları festivali Istanbul Fringe Festival, bu yıl 16-23 Eylül tarihleri arasında şehrin farklı noktalarına yayılmaya hazırlanıyor. Kısa sürede şehrin kendine özgü dinamiklerini de ortaya çıkartan, seyirciler için alternatif ve ulaşılabilir bir festival sunan Fringe, beşinci edisyonunda da gösterilere, atölyelere, panellere ve partilere ev sahipliği yapacak. Ben de bu kapsamda Istanbul Fringe Festival Kültür Politikaları Direktörü Zeynep Uğur ile bir röportaj gerçekleştirerek festivalin bu yıl seyircisine neler sunduğunu, mevcut ekonomik koşullarda festival yapmanın zorluğunu ve daha fazlasını konuşma fırsatı buldum. Şimdiden güzel bir festival ile keyifli ve ilham veren okumalar dilerim.
Türkiye’de ilk kez 2019 yılında düzenlenen Istanbul Fringe Festival, dünyadan ve Türkiye’den tiyatro, dans, performans disiplinlerinde üretilen yenilikçi ve yaratıcı eserleri seyirciyle buluşturarak, İstanbul’a performans sanatları alanında eşsiz bir platform ve festival deneyimi sunuyor. Dilerseniz festivali konuşmaya başlamadan önce özellikle pandemi ve ekonomik krizi de içeren bu zorlu dört yılın nasıl geçtiğinden bahsedelim.
2022’de festivalin dördüncü yılını bitirdikten sonra bize de bir şok oldu, ne çabuk beşinci yılımıza gelmişiz bile dedik! Çok inişli çıkışlı yıllar oldu dediğiniz gibi. Hep aramızda konuştuğumuz bir şey, iyi ki çekingen davranıp bir sene daha bekleyelim dememişiz de ilkini 2019’da yapmışız. 2020’de tam festival yapmayı biraz öğrenmişken pandemiyle her şeyi baştan yapmamız gerekti. Pandemi koşulları nedeniyle festivali tamamen online olarak gerçekleştirdik. WhatsApp’a uyarlanan Nadir Sönmez’in Erkek Cinayeti performansı, canlı yayınlar, online atölyeler, paneller ve söyleşilerle farklı bir mecrada da olsa yine bir festival deneyimi yaratmış olduk. Bu edisyon European Festivals Association’ın pandemi koşullarında sanatçılarıyla ve katılımcılarıyla bir araya gelmenin yeni ve yaratıcı yollarını bulan festivallere verdiği özel EFFE 2021 Innovation Label ödülü aldı. 2021’de pandemi hala etkisini sürdürdüğünden hibrit formatta bir festival tasarladık. Açık alanlarda, kamusal alanlarda gösteriler yapmak zaten gitmek istediğimiz bir yöndü; pandemi sebebiyle bu yöne daha direkt olarak yönelmiş olduk. Daha çok açık alanlarda performanslar ve online bir program yan yana yer aldı. 2022’de fabrika ayarlarımıza dönebildik ve festivali yeniden tamamen fiziksel olarak gerçekleştirdik.
Bugüne kadar 400’den fazla sanatçıyı, yaklaşık 80 gösteri, 22 atölye, paneller ve partilerde yaklaşık 45 bin seyirci ile buluşturduk. Ekonomik kriz herkesi olduğu gibi bizi de etkiliyor. Kamu kurumları desteklerinin azaldığı ya da uluslararası programlar için yetersiz kaldığı, özel şirketlerin performans sanatlarını sponsorluk kapsamına pek fazla almadığı bir bağlamda yaşıyoruz. Buna giderek artan teknik ve lojistik maliyetler ekleniyor, sanatçılarla yaptığımız gişe paylaşımlı gelir paylaşımı da uluslararası sanatçılar için giderek tatmin edici bir anlaşma olmaktan çıkıyor. Bugüne kadar T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Hollanda Krallığı, British Council ve Paribu gibi değerli destekçilerimiz oldu. Bu destekleri artırmak ve düzenli bir gelir kaynağı yaratmak için sürekli çalışıyoruz. Geçen sene tamamen fiziksel yaptığımız festivalde festivalin bilinirliğinin ne kadar arttığını, kemik bir takipçi kitlesinin oturduğunu, insanların bu zor bağlamda bir arada olmaya, sanat etrafında bir şeyler paylaşmaya ne kadar ihtiyacı olduğunu gördük. Sanatçıların ve katılımcıların gözündeki pırıltıyı görmek, o bir hafta festival atmosferini hep beraber paylaşmak bize devam etme motivasyonu veriyor.
Istanbul Fringe Festival, dört yıllık kısa süresine rağmen şehrin kendine özgü dinamiklerini de ortaya çıkarıp seyirciler için alternatif ve ulaşılabilir bir festival ortamı sundu. Kültür sanat alanında özellikle festivallerin bu sürdürülebilirliği, büyüyüp gelişmesi için büyük önem arz ediyor. Zorlu süreçleri de göz önüne alırsak Istanbul Fringe Festival’in varlığını sürdürebilmesinin başarısını neye bağlarsınız?
Teşekkür ederiz bu sözleriniz için. Bizim içerden bakışımızla birkaç etken sayabiliriz belki. Birincisi çok net ve belirli bir kültürel ihtiyacı karşılamaya yönelik bir festival olması. Performans sanatları alanında güncelde ne olduğunu, kariyerinin başındaki genç sanatçıların neler yaptığını İstanbul’da görmeye olanak yokken en başta bu ihtiyacı karşılamak için yola çıktık. Yıllar içinde Türkiye giderek daha da kendi içine kapandı ve dünyadan koptu. Hem ekonomik kriz hem de vize engelleri sebebiyle Türkiye’de yaşayanlar için yurt dışına çıkma imkanları da giderek daraldı. Sanat alanında, özellikle performans sanatları alanında giderek alternatif olana açılan alanlar azaldı. Böyle bir bağlamda da Istanbul Fringe Festival uluslararası işleri Türkiye’ye getiren ve alternatif olana alan açan vizyonuyla biraz farklı bir konuma geldi. İkinci etken takipçi kitlemizi iyi tanımaya önem vermemiz diye düşünüyoruz. Takipçi kitlemizin de bir temsili olan gönüllülerimizle iletişime, beklentileri anlayıp karşılık vermeye, anketler ve saha çalışmalarıyla desteklemeye çok önem veriyoruz. Ulaşılabilir fiyatlardaki ısrarımız ticari olarak bize kazanç olarak dönmüyor olabilir; ancak takipçi kitlemizde kesinlikle karşılık buluyor.
Üçüncü bir etken uluslararası ağlardaki aktifliğimiz ve ilişkide olduğumuz diğer festivallerin, festivale daha önce katılan sanatçıların üzerindeki pozitif intibamız olabilir. İletişimde olduğumuz insanlar genelde etraflarındaki sanatçıları festivale katılmaya teşvik ediyorlar. Bir kere katılan sanatçılar genellikle çok memnun ayrılıp tekrar katılmak istiyorlar. Uluslararası sanatçılar için ekonomik olarak onlar için avantajlı bir festival olmamasına rağmen yaşadıkları festival deneyimi bunu getiriyor. Belki son bir etken de ekonomik açıdan çok rasyonel bir karar olmasa da festivali gerçekleştirme motivasyonu hiç düşmeyen, festival haftası yaşanacak öforiyi bekleyen ve festival için çalışmaktan erinmeyen festival ekibimiz!
Festivale ismini veren “fringe”, sınırlarla oynayan ile alternatifi keşfeden anlamına geliyor ve Latince’deki “fringere” fiilinden türemiş bir kelime. Fringe kelimesinin sizin açınızdan anlamı ve değeri nedir?
2019’da başlarken uluslararası bir konsepti İstanbul’un dinamikleriyle yeniden yorumluyorduk. Edinburgh Festivali’ne 1947’de davetsiz olarak gelen birkaç ekibin oyunlarını şehrin “fringe”inde, yani kenarında oynamaya karar vermesiyle ortaya çıkan Ediburgh Fringe Festival ilk fringe festivali. Bugün dünyada farklı şehirlerde 300 kadar Fringe festival var. “Sınır, kenar, çeper, marj, saçak” gibi anlamlara gelen “fringe” konseptini dünyadaki bu birbirinden farklı festivalleri çoğunlukla kariyerinin başındaki genç sanatçıların yenilikçi ve alternatif işlerine yer verme paydasında buluşturuyor. Biz de bu noktada dünyadaki Fringe festivalleriyle ortaklaşıyoruz. Bu sene beş yılımıza ve kendi hikayemizi nasıl anlattığımıza odaklanırken “fringe” isminin türediği Latince “fringere” fiiliyle karşılaştık ve çok ilham verici bulduk. “Fringere” bizi çevreleyen bir şeyin içindeyken onu dışarıya doğru açmak; ışığın içeri girebileceği bir çatlak yaratmak, dışarıya, yani açık havaya, ötekine doğru gitmek gibi anlamlara geliyor. Istanbul Fringe Festival, ilhamını bu dışarı doğru gitme eylemi yaratırken dışarının da içeri girmesine izin veren sürekli hareket fikrinden alıyor. İçerisi-dışarısı, anaakım-alternatif, merkez-çeper gibi ikiliklerin arasındaki sınır fikrinin kendisini sorguluyor. Bu ikiliklerin birbirinin içine geçebileceği, birbirini dönüştürebileceği, bu tanımlarla sınırlanmayan üçüncü ihtimallerin ortaya çıkabileceği bir alan yaratmayı hedefliyoruz aslında.
Bu nedenle bize çok uyduğunu düşündük. Neyin merkezde ya da kenarda kaldığını, neyin anaakım ya da alternatif olduğunun belirli ve sabit olduğunu düşünmüyoruz. Bunlar zaten sürekli değişip birbirinin içine geçiyor. Biz de sadece “kenarda kalanları”, görülmeyenleri görünür kılmakla ilgilenmiyoruz. Bu ikilikler dayatılmış ama niye bu kalıplarla düşünüyoruz ki? Bunların arasındaki sınırlarla oynayabilir miyiz? Esnetebilir miyiz? Daha somut olarak anaakım mekanlarda alternatif işler gösterebilir miyiz? Farklı konumlanan paydaşları bir araya getirebilir miyiz? Bazı camdan tavanlar sadece biri onlara dokunmadığı için orada olabiliyor, ya da bazı şeyler “bu olmaz, yapılmaz” dendiği için denenmiyor. Buralardaki sınırlara belki de denesek oynatırız diye yaklaşıyoruz. Ne mutlu ki olmaz diye bakılan çok şeyi başardık, bazı camdan tavanlarda çatlaklar yarattık geçtiğimiz yıllar içinde.
Peki, gelelim okurlarımızın en çok merak ettiği kısma. 5. Istanbul Fringe Festival bu yıl seyircisine neler sunacak? Programda neler yer alıyor? Festivalin bu yıl özel bir teması mevcut mu?
Festival bu yıl 16-23 Eylül tarihlerinde gerçekleşecek. Programda 21 gösteri, 6 atölye, paneller ve partiler yer alıyor. Bu yıl festivalin mekân destekçileri arasında Arter, Barış Manço Kültür Merkezi, BeReZe Gösteri Evi, Caddebostan Kültür Merkezi, Çıplak Ayaklar Dans Akademisi, DasDas, ENKA Sanat, Fişekhane, Hope Alkazar, Kadıköy Belediyesi Alan Kadıköy, Karga, Sakıp Sabancı Müzesi ve Tuhafier yer alıyor. Performans sanatlarını şehrin farklı noktalarına ulaştırmayı amaçlayan festivalin, kamusal alanda gerçekleşecek ücretsiz etkinlikleri de ilerleyen günlerde duyurulacak. Festivalde özel bir tema belirlemiyoruz; ancak çok güncel işlere yer verdiğimizden hep içinde yaşadığımız dönemin öne çıkan bazı temaları kendiliğinden ortak oluyor. Kadınlık deneyimi ve bedenle ilişki, kişisel ve toplumsal ilişkilerde yakınlık ve ötekiyle ilişkilenme, ekolojiye dair temalar gibi.
Festivalin programını oluştururken özellikle dikkat ettiğiniz kriterler neler oldu bu yıl?
Gösteriler her sene büyük titizlikle ve danışma kuruluyla birlikte seçiliyor. Estetik deneyim olarak gösteri tanıtımında vaat edilenlerin nasıl uygulamaya geçirildiğine önem veriliyor; bu nedenle mutlaka gösteri videosu isteniyor veya Türkiye’den başvurular için mümkünse gösteri gidip seyrediliyor. Bu seneye özel yeni bir kriterimiz olmadı; ancak özellikle derinleşen ekonomik kriz nedeniyle daha büyük prodüksiyon işlere yer veremediğimizi söyleyebiliriz. Teknik olarak çok büyük masraflar gerektiren işlere daha ihtiyatlı yaklaşmak durumunda kaldık.
Festival, gösterilerin yanı sıra atölyelere, panellere ve parti gibi yan etkinliklere de ev sahipliği yapacak. Dilerseniz bir de bundan bahsedelim.
Evet, gerçek bir kültürlerarası etkileşim ve uluslararası atmosfer yaratmak için gösterilerle birlikte yan etkinlik programına hep önem veriyoruz. Panel ve parti programımız yakında duyurulacak. Her sene olduğu gibi sanatçıların birbiriyle iletişim kurması için bir Artist Speeddate yapacağız. Atölye programında BeReZe Gösteri Evi’nde Doğa Nalbantoğlu yürütücülüğünde gerçekleşecek fiziksel tiyatro odaklı Hareket ve Oyun Atölyesi, Arter’de geçen sene bizi hipnoz eden ve bu sene yeni işleriyle festivale katılan Becca Hoback’ın Somutlaştırılmış Doğaçlama Atölyesi, Çıplak Ayaklar Stüdyosu’nda Sofia Casprini’nin Dinamik Zemin Tekniği Atölyesi ve HOPE Alkazar’da Cansu Ergin’in Çağdaş Dans ve Hareket Atölyesi yer alıyor.
Festivalin kültürel çeşitliliğine katkıda bulunan en önemli faktörlerin başında da yurt dışında katılım gösteren performanslar oluyor. Bu yıl hangi ülkeler Istanbul Fringe Festival’de olacak?
Türkiye’nin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, Belçika, Birleşik Krallık, İsrail, İtalya, Hollanda, Hindistan, Japonya, Kanada ve Yunanistan olmak üzere 10 farklı ülkeden sanatçıları ağırlayacağız.
Festival, bu yılında da İstanbul’un karakteristik sanat mekanlarına ve kamusal alanlarına yayılacak. Festivalin sürekliliği açısından ana sponsorlar kadar mekanların da rolü hiç kuşkusuz çok değerli. Bu noktada mekan bulma konusunda zorluk yaşıyor musunuz?
Kesinlikle, mekan destekçilerimiz festivali hayata geçirmek noktasında çok değerli bizim için. Yıllar içinde geniş bir mekan ağımız oluştu, bazı mekanlarla uzun süredir iki tarafın da çok memnun yürüttüğü bir ilişkimiz var; ancak ekonomik kriz herkesi çok zorladığından bazı mekanlar ücretsiz destek veremeyebiliyor. Bazı çok arzu ettiğimiz yeni partnerlikleri bizim için çok yüksek mekan kirası talepleri nedeniyle gerçekleştiremediğimiz oldu.
Özellikle son yıllarda Türkiye’nin içinde bulunduğu ve etkisini daha da hissettiği ekonomik kriz, insanların öncelikli ihtiyaçlarına ağırlık vererek “lüks” diye tanımlanan alışkanlıklarından vazgeçmesine sebep oluyor. Haliyle kültür sanata ayrılan bütçe de ilk etkilenen harcama kalemi oluyor. Mevcut durum, seyirci sayısı ve performansların doluluk oranı üzerinde bir etki yaratıyor mu?
Artık her şey ihtiyaçtan çıkıp lükse dönüştü neredeyse; ama bütün ekonomik zorluklara karşılık festivalin kemik takipçi kitlesini oluşturan ve yeni bir şeyler keşfetmeyi, kültür sanat etkinliklerine katılmayı ve yeni deneyimler edinmeyi hayati bir ihtiyaç olarak gören genç bir kültürel segmente hitap ediyoruz. Bunun farkında olarak özellikle öğrenci biletlerini de piyasaya göre oldukça düşük bir standartta tutmaya gayret ediyoruz, bir bilet alanın ikincisini yüzde 50 indirimli alabileceği kampanyalar yapıyoruz. Bu nedenle olsa gerek, şimdiye kadar hiç doluluk sorunu yaşamadık. Tam tersine yoğun talep nedeniyle festival haftası esnasında ek gösterimler koyduğumuz oldu. Hele ücretsiz etkinliklere genellikle çok yoğun bir talep oluyor.
Ekonomik zorluklardan söz etmişken uluslararası ekiplerin festival için İstanbul’a gelişi, burada konaklaması ve diğer birçok giderleri de sizin açınızdan ciddi bir külfet durumunda. Bu noktada yabancı ekiplerin maliyetindeki artış önceki yıllara göre ne durumda? Çok isteyip maddi nedenlerden dolayı getiremediğiniz ekipler oldu mu?
Yurt dışıyla makas maalesef giderek açılıyor. Biz genelde dünyadaki diğer Fringe festivallerinde olduğu gibi uçak bileti ve konaklamayı sanatçıların kendisine bırakıp gösteriler için gişe paylaşımı teklif ediyoruz. Konaklama için indirimli iş birliklerimiz olabiliyor, ulaşımla ilgili bir finansman bulabilmeleri için de konsolosluklarla iletişime geçiriyoruz. Yine dünyada Fringe festivallerinde olduğu üzere daha bavulda seyahat edilebilen, ihtiyaçlarını İstanbul’da ikame edebildiğimiz gösterileri ağırlıyoruz. Dekor kamyonu transferimiz olmuyor o nedenle. Bunlar masrafları hafifletiyor gibi görünse de Türkiye’den karşılanan teknik ihtiyaçlar ve dekor ihtiyaçları giderek bizim için pahalılaştı ve bu konuda ihtiyatlı davranmak zorunda kalıyoruz. Uçak bileti ve konaklama fiyatlarının da giderek artması sanatçıların da motivasyonunu düşürüyor. Çok isteyip getiremediğimiz ekipler oldu. Bu sene özellikle başta festival seçkisinde yer alan; ancak sonradan kendileri finansman arayıp bulamadıkları için gelişlerini iptal eden sanatçılar oldu. Bu da bizi programı kesinleştirirken biraz zorladı.
Röportajımızda es geçmememiz gereken noktalardan biri de festivalin gerçekleştirdiği uluslararası iş birlikleri. Bu kapsamda Istanbul Fringe Festival’in beşinci edisyonunda neler bulunuyor?
Bu sene programda uluslararası iş birliklerimiz kapsamında iki özel etkinlik yer alıyor. European Festivals Fund for Emerging Artists (EFFEA) hibesi için seçilen, Matyas Marofka’nın 2084 projesine ev sahipliği yapıyoruz. Macaristan’dan Ladder Art Company’nin Sanat Yönetmeni Matyas Marofka, daha önce 2019’da çok sevilen Awakening gösterisiyle festivalde yer almıştı. Istanbul Fringe Festival (Türkiye) ve Wintewerft Festival (Almanya) ortaklığında EFFEA hibesi için seçilen 2084 Projesi kapsamında Türkiye’den katılımcılarla atölyeler gerçekleştirecek. Proje, Istanbul Fringe Festival (Türkiye) ve Wintewerft Festival (Almanya) kapsamında “work in progress” gösterimi yapacak. Bu yıl Avrupa’nın en büyük dans ağı Aerowaves’e üye olduk. Oluşumun 25. yılı dolayısıyla hazırlanan Enya Belak imzalı Aerowaves 25 belgeseli festival programında yer alıyor. Festival sonrasında da bir söyleşi gerçekleştireceğiz.
Sahne sanatları festivallerinin dünyada ve ülkemizdeki durumunu karşılaştırdığımızda bizi nasıl bir tablo karşılıyor? Ülkemizin dünyadaki konumunu nasıl yorumlarsınız?
Maalesef Türkiye bu açıdan dünyadaki örneklere göre çok zayıf kalıyor. Kamu kurumlarından ayrılan kaynakların yetersizliği, özel sektörde gösteri sanatlarının genellikle sponsorluk kapsamında değerlendirilmemesi, fonların çok az sayıda ve miktarda oluşu, Avrupa Birliği projelerinde Türkiye’den bir aktör olarak yer almanın zorlukları gibi sorunlar sebebiyle Türkiye’de özellikle uluslararası düzeyde iş yapan bir gösteri sanatları festivali kurmak ve devam ettirmek zorlu bir yolculuk. O nedenle dünyadaki örnekler gibi görsel olarak çok ihtişamlı deneyimler sunan, büyük ölçekli ve büyük prodüksiyonları ağırlayan festivalleri Türkiye’de pek göremiyoruz. Bu yatırım olmadıkça bir turizm cazibesi haline gelen, yurt dışından katılımcıları da ağırlayan bir festival olmak biraz zor oluyor. Nitelikli ve kaliteli işler yapmaya çalışan festivaller olsa da oldukça az sayıdayız. Edinburgh, Avignon gibi örnekler şehirlerde çok büyük bir sirkülasyon yaratıp bütün şehrin ekonomisini sırtlanırken Türkiye’de böyle bir örnekten çok uzağız.
Sizce sanat, yaşama ve umutsuzluğa bir alan açar mı?
Açar, pandemide dünyanın sonunun geldiğini düşünürken hepimiz hayata müzik dinleyerek, online arşivlerden konser ve gösteri kayıtlarını izleyerek, kitap okuyarak, film izleyerek tutunmadık mı? Biz Istanbul Fringe Festival ekibi olarak beş yıldır çok büyük bir zaman, emek ve enerjiyi şimdilik gönüllü çalışarak bu festivali yaratmaya veriyoruz. Karşılığında kendimiz bizzat çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamanın dışında zamanı paylaşmak, bir araya gelmek, yenilikten heyecan duymak, sürpriz karşılaşmalar ve duygular yaşamak için. Ne mutlu ki bizim bu kendi ihtiyacımızdan yola çıktığımız durum bir karşılık buldu, tanımadığımız pek çok insan da bu atmosferin bir parçası olmak istiyor. Bu dört yıl içinde çok güzel şeyler duyduk katılımcılarımızdan. Sanatı çok yukarılara koyan ya da kutsallaştıran bir açıdan söylemiyorum bunu. Ufacık bir karşılaşma bir ilham olabilir, yaratma cesareti verebilir, imkânsız görünen şeyleri mümkün hissettirebilir, akılla anlaşılmayan bir şeyi duyusal olarak hissettirebilir. Bazen bir canlı performansta aşkın bir deneyim yaşarsınız, herkesin aynı anda tüylerinin diken diken olduğunu hissedersiniz, bazen patlayıcı bir enerji ortaya çıkar, içinde yıkanıp yenilenirsiniz. Bu anların peşindeyiz.
Istanbul Fringe Festival için önümüzdeki yıllarda hedefleriniz neler? Festivali farklılaştıracak stratejileriniz mevcut mu?
Geleceğe dair çok hayalimiz var, bunların bir kısmı da daha kısa ve orta vadeli somut hedefler. Giderek ekonomik açıdan düzenli bir ekosistem yaratmanın gerekliliğini hissediyoruz. Alternatif kaynaklar yaratmakla ilgili çabalarımız sürüyor. Üyesi olduğumuz World Fringe Network, European Festivals Association ve Aerowaves gibi uluslararası ağları İstanbul’da ağırlayacağımız etkinlikler düzenlemek, daha büyük ölçekli bazı işleri İstanbul’da ağırlamak ve İstanbul’un simge mekanları için mekana özgü performanslar gerçekleştirmek hedeflerimizden bazıları. Sosyal etki odaklı özel projelere de oldukça önem veriyoruz, doğru zaman ve paydaşları bekleyen, üzerinde yavaş yavaş çalıştığımız birkaç projemiz var. Uluslararası sanatçı rezidansı projeleri gerçekleştirmek de hep hedeflerimizden biriydi, bununla ilgili çalışmalarımız da sürüyor.
Son olarak festival takipçilerine neler söylemek isterseniz, bir mesajınız var mı?
Performans sanatlarından “anlamak” için kimsenin çok büyük bir entelektüel sermayeye sahip olması gerekmediğini, duyularla deneyimi yaşamaya açık olan herkesin festivalden keyif alabileceğini hatırlatalım. Pek çok zorluğu bir arada yaşadığımız bir dönem, beraber olmaya ve birlikte kendimiz olabildiğimiz, neşelenebildiğimiz alanları çoğaltmaya çok ihtiyacımız var. Festival katılımcılarıyla yaşayıp büyüyor, herkesin kendi olabilmesine ve dönüşebilmesine alan yaratmaya çalışıyoruz. Takipçilerimizle tekrar bir araya gelmek için sabırsızlanıyoruz! Teşekkürler.
Kapak Fotoğrafı: Nina Winter Photography
İlginizi çekebilir: Eda Geven’den 2023-2024 Tiyatro Sezonu
İlk yorumu siz yazın!