Yıllar önce Ayvalık’a ilk gittiğimde hissettiğim tek şey, burasının yaşamın bir yerine dokunacağı hissiydi. Böyle bir his geldiği anda peşinde gelecek sorulara da hazırlıklı olmanız gerekiyor. Çünkü kendi içerisinde çok yönlü bir soru bu: “Ne arıyorum ben? Neyin peşindeyim? Aradığımı nerede bulacağım?”. Bu sorular uzayıp gidiyor… İnsanın başına her zaman dert açan bu tür sorular aynı zamanda kendine de en çok yaklaştıran sorular arasına geliyor. Yine de tek bir soru hayatın yönünü değiştirmek için elzem: ‘’Ne arıyorum ben?’’. Yanıtlar her zaman yetersiz kalıyor çünkü insanın duyularını aşan o bilinmezliğin yakıcı etkisiyle soru, kendi içerisinde büyüyerek canlanıyor ve bir yerlerde kök salıyor farkında olmadan… Her gittiğin o yerde, yaşadığın o evde, ilişkilerde ya da yollarda kendi kökünü arıyor. Bir ağaçla, doğayla, kendinle yakınlaşmanın ilk teması bu. Sabır, özveri ve muhakkak sevgi gerekiyor. Arayış, bu duygularla beslenerek anlamını buluyor ya da yol zaten seni ona götürüyor. Ayvalık, tıpkı zeytin ağaçlarının sabrı, bekleyişi ve yaydığı güzellikler gibi insanı da dönüştüren bir coğrafya olduğundan belki böyle hissettiriyor.

Ayvalık | Fotoğraf: Deniz Demirci – unsplash.com

Adaların suları hep bir başlangıca götürüyor insanı; kavuşmanın, özlemin, umudun, dostlukların, aşkların zamanı bu sulara akıyor. Denizin bizi daima kendine çekmesi, bir zeytin ağacının gölgesinde oturup dinlenmek, ona sarılmak ruhumuzu şifalandırıyor. Binlerce yıllık geçmişin izleri, İda Dağları’ndaki tanrıların ve tanrıçaların savaşlarıyla, mücadeleleri ile yaşamı yücelten yanıyla da bize yaşamın kudretini gösteriyor. Homeros o meşhur İlyada’sında, ‘’Tohum ekmeden, iz bırakmadan ölmemeli.’’ dediği gibi biz oralardan gelenlerin, İda Dağı’nın çocuklarıyız. Athena’nın zeytin dalının gölgesinde büyüyen, Okeanous’un kudretli sularında yıkanarak kendimizi yeniledik, yeniden doğduk. ‘’Ne arıyordum ben?’’ Bir tek zeytinin şifasını, gölgesini, tutkuyu ve direnişini yani kendimi arıyorum.

Zeytin Ağacı | Fotoğraf: Netflix

İlk sezonu iki yıl önce Netflix’te yayımlanan ve yine Ayvalık’ta olduğumda denk geldiğim bir dizi çıktı karşıma: Zeytin Ağacı. İngilizce adıyla Another Self, yani “bir başka ben”. Üç yakın arkadaş, Ada, Leyla ve Sevgi’nin dönüşümlerini odağına alan Zeytin Ağacı için herhalde Ayvalık’tan daha iyi bir yer olamaz demiştim izlediğimde. Sevgi’nin evi olarak konumlanan o evin önünden geçerken bu evin bir tılsımı, gizemini hissetmiştim. Dizinin o evde çekildiği, o geçtiğimiz sokaklar, oturduğumuz yerler, mekânlar sanki bu dizinin bir parçası olmuştu. Zeytin Ağacı, sadece parçaları birleştirmemiş ve bizi de yaşadığımız yerlere, edindiğimiz meselelere bir dal uzatmıştı. Zeytin Ağacı, bir arayışın, sevginin, kabullenmenin ve aynı zamanda direnişin ve mücadelenin de hikâyesi. İnsan tek başına var olamaz muhakkak onu sevecek ve destekleyecek birisine, birilerine ihtiyaç duyar. Sevgi tek başına büyümez, her şey de olduğu gibi bir ekip işidir. Dizi ekibi de bu ihtiyaca öyle güzel yanıt vermiş ki kendi içerisinde mükemmel bir uyumla çalışmışlar ve ortaya sarıp sarmalayan, köklere uzanan sıcak bir dizi çıkmış.

Zeytin Ağacı’nın ekseninde dönen sorular; köklerimiz, atalarımızın mirası ve kök aile dizilimiyle bizi rahatsız eden durumlar, korkular ve geçmişten gelen sorunlarımızla yüzleşme ve onları kabul ederek kendimize doğru sorular sormamıza ışık tutuyor. Ada, Leyla ve Sevgi’nin sarsılmaz dostlukları bağlamında yaptıkları seçimler ile dolaylı olarak yine birbirlerinin hayatlarına dokunduklarına ve dönüştürdüklerine tanıklık ediyoruz. Bu hayatta bizi besleyen tek şeyin sevgi olduğunu sadece sevilmekle değil sevmenin erdemiyle de yücelere bizi gerçek bir insan olma yolculuğuna götüreceğini biliyoruz. Tüm öfkemizin, anlaşmazlıklarımızın, hassasiyetimizin altında tek bir ihtiyaç kendini gösteriyor; sevmek ve sevilmek.

Zeytin Ağacı | Fotoğraf: Netflix

İlk sezonda, Sevgi’nin (Boncuk Yılmaz) kanserle mücadelesiyle birlikte kendine yeni bir şifa bulma arayışıyla gittiği Ayvalık’ta, kök ve aile dizimi üzerine çalışan Zaman Bey’le (Fırat Tanış) tanışmasıyla başlayan yolculuğu, peşinde arkadaşları Ada ve Leyla’nın Ayvalık’a gelerek Zaman Bey’in seanslarına girmeleriyle, hayatlarına yeni bir yön çizerek değiştirdikleri kendi zamanlarına odaklanıyor. İlk sezonda geçmiş aşkların hesaplaşması, koparılmayan bağların, gizlenen yanıtların ve kaçışların peşinde kendini kabul etme yolculuklarına tanıklık ediyoruz.

Zeytin Ağacı | Fotoğraf: Netflix

Temmuz ayında Netflix’te yayımlanan 2. sezonunda, Ada, Leyla ve Sevgi’yi hayatlarına yine Ayvalık’ta devam ederken, bu kez kökler, anne-kız ilişkisi, aile olmak ve sevginin dönüştürücü gücüne odaklanıyor. İlk sezonunda Sevgi’nin dönüşümüyle başlayan dizi, 2. sezonunda Sevgi’nin eşi Fiko’nun (Rıza Kocaoğlu) kendi hikâyesiyle başlıyor. İlk sezonda dişil olanın arayışı ve kendini bulma yolculuğuyla 2. sezonda yerini eril olanın denge arayışına ve yerini sorgulamasına bırakıyor. Sevgi ve annesinin yine Leyla’nın ve annesinin bağlarını onarma çabaları, anne-kız ilişkisinde kabul ederek ve sevgiyle affederek dönüştürmenin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor Zeytin Ağacı. Diziye de konu olan Mark Wolynn Seninle Başlamadı kitabında belirttiği gibi, ‘’Travmatik olayın bir parçası olan kelime, görüntü ve dürtüler içimizde taşıdığımız acılarımızın gizli dilini oluşturmak üzere yeniden ortaya çıkar. Hiçbir şey kaybolmaz. Parçalar sadece yön değiştirir.’’. Biz ne zaman geçmişimizi kabullenir ve bağlarımızı onarırız işte o zaman gerçek dönüşüm de mümkün olur. Köklerimiz, atalarımızdan gelen aktarımlarla yaşamımız şekillenir ancak sadece ailemiz köklerimiz değildir; hayata kattıklarımız, mücadelemiz, dostluğa, aşka ve sevgiyi kabul ederek onlara sahip çıkmamız da bizi iyileştirebilir.

Zeytin Ağacı | Fotoğraf: Netflix

Clarissa P. Estes Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabında “Ne istiyorsun?” sorusuna herkesin temel olarak bu soruyu sorduğuna ama temel bir başka bir sorunun daha olduğuna dikkat çekiyor; ‘’Derin benliğinin arzuladığı şey nedir?’’ Yolculuk, ‘’ne arıyorum ben?’’ sorusuyla başlar, yola çıktıktan, tanıklık ederek tanıdık olduktan sonra hikaye değişmeye başlar. Bu arayışın kesin bir yanıtı yok ama istediğimiz ve arzuladığımız şeyin ne olduğunu ilk başlangıç, o yola çıkış belirliyor. Belki bir road trip yapmak sonrasında biraz durmak, kendimize, isteklerimize, düşlerimize bakmak ve devamında Leyla’nın da dediği gibi bir far trip yani uzun yol yapmak iyi gelebilir. Sevgi, bizi kendimize yaklaştıracak, köklerimizi sarılacağımız soruların yanıtlarına bizi muhakkak götürecektir. Zeytin Ağacı, izleyiciyi, tıpkı ağacın kendisi gibi köklerimizden beslenerek yani içimizden dışımıza doğru bir dönüşümle, sabırla, sevgiyle, duyarak, anlayarak, hissederek bu yolculuğun tadını çıkarmaya ve kendimizle güzel bir ilişki kurmaya davet ediyor.

Kapak Fotoğrafı: Netflix

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Netflix’te Bu Ay Neler Var