fbpx
theMagger Banner
theMagger: Keşfedin ve Paylaşın. Nasıl mı?
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement

Haberler

Post image Epikürcü Yeme: Farkındalıkla Yerken Keyif Almak Mümkün mü?
Epikürcü Yeme: Farkındalıkla Yerken Keyif Almak Mümkün mü?

İYİ YAŞAM

Calendar 24 Kas, 2023

Sezgisel yeme ve farkındalıkla yeme kavramlarını muhtemelen duymuşsunuzdur. Özellikle diyet kültürü ile büyüyen kadınların kaybettiği açlık-tokluk sinyallerinin farkında varma, vücudun taleplerine saygı duyma, yiyecekleri iyi ve kötü olarak sınıflandırmaktan kaçınma pratiklerini destekleyen bu kavramlara bir yenisi olarak “epikürcü yeme” ile tanışıyoruz.

Uzman Diyetisyen Tuğçe Tatoğlu, epikürcü yeme pratiğini şu şekilde açıklıyor: “Hayatta kalmamız için yemek yemenin keyif veriyor olması gerekir. Keyif vermiyor olsaydı yemek aramakla/yapmakla kim uğraşırdı. Voltaire’in de dediği gibi “Tanrı yemek yemeyi ve içmeyi bir zorunluluk olduğu kadar bir zevk için de yaratmamış olsaydı yemek&içmek kadar sıkıcı bir şey daha olamazdı.” Yemek yemek hayvanlardan farklı olarak insanlar için güdüsel ihtiyaçlarını karşılamaktan daha farklı şekillerde de haz verebilir. Epikürcü yeme de aslında bunu tanımlamak için kullanılır. Epikürcü yeme zevki besinin duygusal ve sembolik değerinin estetik olarak takdir edilmesinden kaynaklanan bir zevk olarak tanımlanır.”

Yani epikürcü yeme ile, keyif alma hissini bu zaman kadar özdeşleştirdiğimiz aşırı yeme ve kontrolsüzlük ile bağdaştırmaya son veriyoruz. Farkındalıkla yemeye artan ilgiyle birlikte görüldüğü gibi, duyu organlarına odaklanarak yiyeceklerden alınan keyif ve tatminin arttırılması beslenmede miktardansa kalitenin ön planda tutulmasına yardımcı oluyor! Epikürcü yeme eğilimi ile daha yüksek iyi hal arasında ilişki bulunuyor. Bu da yemek yerken keyif almaktan çekinmemenin, aksine farkındalıklı yeme pratikleriyle yemekten aldığımız tatmini arttırmanın doğru bir tercih olduğunu vurguluyor.

preloader
Post image
"In Vogue: The 1990s": Starlarla Dolu Vogue Tarihi

HABERLER - SLIDER

Calendar 23 Ağu, 2024

COVID’un karanlık karantina döneminin derinliklerinde podcastlerin yükselişini muhtemelen hatırlarsınız. İşte bu dönemde Vogue dergisi de 1990’ların büyüleyici moda tarihini derinlemesine inceleyen 13 bölümlük bir podcast serisi olan In Vogue: The 1990s‘ı yayımlamıştı. Şimdi ise bu podcast, yepyeni bir Disney+ dizisi halinde yeniden karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.

Süpermodellerin yükselişi, Tom Ford’un...

COVID’un karanlık karantina döneminin derinliklerinde podcastlerin yükselişini muhtemelen hatırlarsınız. İşte bu dönemde Vogue dergisi de 1990’ların büyüleyici moda tarihini derinlemesine inceleyen 13 bölümlük bir podcast serisi olan In Vogue: The 1990s‘ı yayımlamıştı. Şimdi ise bu podcast, yepyeni bir Disney+ dizisi halinde yeniden karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.

Süpermodellerin yükselişi, Tom Ford’un Gucci dönemi, It-Girls ve onların It-Bags’leri, ve Londra’nın moda sahnesi gibi olgulara adanmış bölümlerle Vogue’un bu önemli moda anlarındaki rolü… Vogue’un “Free Your Mind” şarkısının eşlik ettiği fragmanda, In Vogue: The 90s dizisi için nna Wintour, Victoria Beckham, Gwyneth Paltrow, Kim Kardashian, Missy Elliott, Marc Jacobs, John Galliano, Tom Ford, Amber Valletta ve Sarah Jessica Parker gibi büyük isimler bir araya gelerek, o dönemin moda dünyasının ne kadar çılgın olduğunu anlatıyor.

Vogue’un diğer editörleri Hamish Bowles, Edward Enninful ve Tonne Goodman da kısa görüşlerini paylaşmak için fragmanda yer alıyor. Ayrıca Kate Moss, Linda Evangelista, Naomi Campbell, Miuccia Prada, Grace Coddington ve “daha birçok” ismin yer aldığı bölümlerden de ipuçları veriliyor. 20 Eylül’de yayında olacak serinin fragmanını izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Post image The Movie Critic: Tarantino'nun Veda Filmi Olmayacak
The Movie Critic: Tarantino'nun Veda Filmi Olmayacak

HABERLER - SLIDER

Calendar 18 Nis, 2024

Zekice kurgulanmış intikam hikâyeleri, yaratıcı şiddet sahneleri, geveze olduğu kadar tuhaf karakterler ve hiç düşmeyen tempo… Tüm bu bileşenleri ustalıkla bir araya getiren Quentin Tarantino kariyerini 10 filmle bitireceğini açıklamıştı.

Daha önce “The Movie Critic” projesinde Brad Pitt’in filmin başrolü olacağı ve ikilinin “Inglourious Basterds”, “Once Upon A Time In Hollywood”dan sonra üçüncü kez...

Zekice kurgulanmış intikam hikâyeleri, yaratıcı şiddet sahneleri, geveze olduğu kadar tuhaf karakterler ve hiç düşmeyen tempo… Tüm bu bileşenleri ustalıkla bir araya getiren Quentin Tarantino kariyerini 10 filmle bitireceğini açıklamıştı. Şimdiyse yönetmenin son filmi olması beklenen “The Movie Critic” adını verdiği projeyi iptal edip başka bir film yazacağı duyuruldu.

Daha önce “The Movie Critic” projesinde Brad Pitt’in filmin başrolü olacağı ve ikilinin “Inglourious Basterds”, “Once Upon A Time In Hollywood”dan sonra üçüncü kez birlikte çalışacağı duyrulmuştu. Ancak son filmi için ince eleyip sık dokuyan Tarantino, final işi olması sebebiyle ekstra detaycı ve mükemmeliyetçi davranıyor olacak ki yaklaşık 1 sene önce “The Movie Critic” filminin kendi hayatıyla taşıdığı benzerlikleri ve niye bu filmle bitirmek istediğini anlatmış olmasına rağmen projeyi iptal etme kararı almış durumda. Yeni filme dairse henüz bir bilgi yok. Pulp Fiction (1994) ve Django Unchained (2012) filmleriyle, her ikisi de En İyi Orijinal Senaryo dalında iki Oscar ödülü bulunan yönetmenin son filmini beklerken diskografisine yeniden göz atmak isterseniz sizi buraya alalım.

Post image 'Reality Show'ların Yükselişi: Dahice Bir Formül
'Reality Show'ların Yükselişi: Dahice Bir Formül

ANA SAYFA - SLIDER

Calendar 23 Şub, 2024

Love Island, Too Hot To Handle, Married At First Sight, Love Is Blind, The Ultimatum ve hatta Kısmetse Olur… Yabancıların aşkı bulmasını izlemek söz konusu olduğunda sinema&tv platformlarının toprakları her zaman olduğundan bile daha verimli görülüyor. Pek çok kişi için ‘guilty pleasure’ olan bu programların yüksek izlenirliği onların başka ülkelere özgülenmiş özel versiyonlarının da çekilmesine neden olurken bu...

Love Island, Too Hot To Handle, Married At First Sight, Love Is Blind, The Ultimatum ve hatta Kısmetse Olur… Yabancıların aşkı bulmasını izlemek söz konusu olduğunda sinema&tv platformlarının toprakları her zaman olduğundan bile daha verimli görülüyor. Pek çok kişi için ‘guilty pleasure’ olan bu programların yüksek izlenirliği onların başka ülkelere özgülenmiş özel versiyonlarının da çekilmesine neden olurken bu önüne geçilemez popülariteyi tam olarak ne sağlıyor?

Aslında bu durum çok da şaşırtıcı değil çünkü izleyici çoğunluğunun iyi bir romantik komediyi sevdiği yıllardır bildiğimiz bir gerçek. İşte flört programlarının kökeni “gerçeklik” olsa da, çoğu zaman hepimizi kendine çeken bir dizi kurgusal öğeyle iç içe geçmiş durumdalar. London Metropolitan Üniversitesi’nde Amerikan Film, Televizyon ve Kültür Tarihi alanında uzman olan Dr. Karen McNally’ye göre flört programları, çeşitli arzu ve beklentilerimizi onaylıyor: “Bu şovlar kısmen pembe dizi, kısmen oyun şovu; bu da çok güçlü kurgu ve kurgu dışı unsurları, karakterizasyonu, ilişkileri, melodramı, rekabeti ve tutkuyu birleştirdikleri anlamına geliyor.” Üstelik yapacaklar mı, yapmayacaklar mı diye merak etmek, felaketle sonuçlanan TV ayrılıkları üzerine üzülmek gibi pek çok heyecan verici faktörü de beraberinde getiriyor. Sonuç olarak; realite şovu yarışmacıları hakkında kurgusal karakterlerle aynı şeyleri hissediyoruz ve kısmen sosyal medyaya bağlı olarak neyin gerçek, neyin gerçek olmadığına dair kolektif anlayışımız sürekli bulanıklaşıyor.

Üstelik günümüzde flörtleşmenin çok daha karmaşık bir hal alması, çok daha fazla insanın uzun süreler yalnız olmayı tercih etmesi de bu yarı kurgusal dünyaları birer gözlem aracı olarak cazip kılıyor. Öyle ki Dr McNally’ göre: “Bu tür eğilimlerin arkasında genellikle türün artan çekiciliğini teşvik eden kültürel değişiklikler yatıyor. Flört programları da bu durumu yansıtmak üzere uyarlanıyor. Örneğin; Love İsland isimli programın kurgusu yalnızca görseller üzerinden “Evet” ve “Hayır” seçenekleri ile partner seçilebilen ‘dating app’ler ile benzerlik gösteriyor. Tüm bunlara ek olarak flört programlarında kullanılan dil, kendi kelime dağarcığımıza da sızıyor.

Post image
"Stan": Eminem'den "Süper Hayran" Fenomenine Bir Bakış

SİNEMA & TV

Calendar 16 Şub, 2024

Eğer bu yıl Taylor Swift’in Eras turunu ve Beyonce’nin Reneissance turunu takip ettiyseniz müzik dünyasında “süper fan”lığın ne demek olduğuna hakim olmuşsunuz demektir. 2020’li yıllara geldiğimizde daha kontrollü bir hal alan süper fan’lığın erken 2000’lerdeki karşılığıysa bugünkünden çok daha farklıydı. Yine de konu esasen halen güncel çünkü sosyal medyanın yarattığı ulaşılabilirlik kişilerin...

Eğer bu yıl Taylor Swift’in Eras turunu ve Beyonce’nin Reneissance turunu takip ettiyseniz müzik dünyasında “süper fan”lığın ne demek olduğuna hakim olmuşsunuz demektir. 2020’li yıllara geldiğimizde daha kontrollü bir hal alan süper fan’lığın erken 2000’lerdeki karşılığıysa bugünkünden çok daha farklıydı. Yine de konu esasen halen güncel çünkü sosyal medyanın yarattığı ulaşılabilirlik kişilerin ünlülerle olan ilişkilerine dair algılarını etkileyebiliyor. İşte “Stan” adlı şarkısını bu konu üzerine kurgulayan Eminem’de bu fenomeni ele almak üzere aynı isimli bir belgesel üzerinde çalışıyor.

Yönetmenliğini Steven Leckart’ın, yapımcılığını ise Eminem’in kendi şirketi Shady Films’in üstleneceği belgesel, fanatik ve bazen de hayalperest süper hayranları merkeze alıyor ve ilk tanıtımlarda şöyle özetleniyor: “Dünyanın en ikonik ve kalıcı sanatçılarından biri olan Eminem ve ona tapan hayranlarının merceğinden anlatılan, süper hayranlık dünyasına yapılan açıklayıcı, kişisel bir yolculuk”. Eminem’in uzun süredir menajeri olan ve Sahady Films ekinimde yer alan Stuart Parr ise projeye ilişkin şunları söylüyor: “Stans’ kamerayı çevirip izleyicilere hayranlık hakkında sorular sormamız için bir fırsat oldu. Bu, Eminem’in en büyüleyici şarkılarından birinin ve dünyanın en önemli şovmenlerinden birinin merceğinden hayran kitlesi ve sanatçı arasındaki ilişkiye dair bir çalışma.”

Post image Edith: Edith Piaf'ın Biyografik Animasyonu Yolda
Edith: Edith Piaf'ın Biyografik Animasyonu Yolda

HABERLER - SLIDER

Calendar 17 Kas, 2023

Bir Fransızce playlist hazırlamanız gerekse en başta kim yer alırdı? Çoğumuzun yanıtı şüphesiz Edith Piaf olacaktır. Tam da bu yüzden Warner Music Group sanatçının bir animasyon biyografisi üzerinde çalışıyor.

Piaf’ın1920’lerden 1960’lara kadar olan hayatını New York ve Paris eksenlerinde gösterecek filmde “La Vie en rose” ve “Non, je ne regrette rien” gibi en bilinen şarkılarının kayıtları da yer alacak....

Bir Fransızce playlist hazırlamanız gerekse en başta kim yer alırdı? Çoğumuzun yanıtı şüphesiz Edith Piaf olacaktır. Tam da bu yüzden Warner Music Group sanatçının bir animasyon biyografisi üzerinde çalışıyor. Piaf’ın kendi yapım şirketi Seriously Happy ile birlikte çalışan şirketin açıklamasına göre; “Animasyon yüzlerce ses klibi ve görüntü üzerinde eğitilmiş yapay zeka teknolojisine” sahip olacak!

Piaf’ın1920’lerden 1960’lara kadar olan hayatını New York ve Paris eksenlerinde gösterecek filmde “La Vie en rose” ve “Non, je ne regrette rien” gibi en bilinen şarkılarının kayıtları da yer alacak. Hikayesini ise Piaf’ın kendisi yeniden canlandırılan sesiyle anlatacak. Yapılan açıklamalara göre: “Animasyon, Édith’in hikayesine modern bir bakış açısı getirirken, arşiv görüntüleri, sahne ve TV performansları, kişisel görüntüler ve TV röportajları da izleyicilere Piaf’ın hayatının önemli anlarına otantik bir bakış sağlayacak.” Yapay zekadan destek alarak sanatçının yeni nesile kazandırılması hedeflenen filmin vizyon tarihi henüz belli olmamakla birlikte söylenenler arasında; filmin daha önce; Sting, Stevie Wonder ve Donna Summer hakkında TV belgeselleri hazırlamış olan Julie Veille‘in bir fikrine dayandığı var.

Post image Film Finansmanları: Kadın Yönetmenlerin İşi Neden Daha Zor?
Film Finansmanları: Kadın Yönetmenlerin İşi Neden Daha Zor?

HABERLER - SLIDER

Calendar 03 Kas, 2023

Sinemanın üretimden dağıtıma, festivallerden ödül törenlerine her aşamasında erkek egemen bir endüstrinin önlerine koyduğu fırsat eşitsizlikleri, engeller, taciz, küçümseme ve azımsamalara rağmen başarıları ve yetenekleriyle çok iyi filmler yapmayı başarmış kadınların sayısı hiç de az değil. Bunlardan biri olan Sofia Coppola, yakın zamanda The New York Times’a verdiği röportajda projeleri için finansman...

Sinemanın üretimden dağıtıma, festivallerden ödül törenlerine her aşamasında erkek egemen bir endüstrinin önlerine koyduğu fırsat eşitsizlikleri, engeller, taciz, küçümseme ve azımsamalara rağmen başarıları ve yetenekleriyle çok iyi filmler yapmayı başarmış kadınların sayısı hiç de az değil. Bunlardan biri olan Sofia Coppola, yakın zamanda The New York Times’a verdiği röportajda projeleri için finansman bulmanın kendisi için ne kadar zor olduğunu açıkladı.

Filmlerine ödeme yapacak bir stüdyo bulmanın yanı sıra bakış açısını anlamayan stüdyo yöneticileriyle (genellikle heteroseksüel beyaz erkekler) iletişim kurmakta da zorlanan yönetmene göre: “Kadın yönetmenlerden daha garanti işler yapmaları bekleniyor.” Coppola Apple ile gerçekleştirmeyi planladığı “The Custom of the Country” projesinin iptali nedenini şöyle açıklıyor: “Sevimsiz bir kadın fikri onlara göre değildi. Para vermekten sorumlu kişiler genellikle heteroseksüel erkeklerdir. Alt kademelerde her zaman benim gibi düşünen insanlar olur ama patronların belli bir hassasiyeti var. Tanınmış biri olarak bile finansman bulmak benim için bu kadar zorsa, yeni başlayan genç kadınlar için endişeleniyorum.

Post image Beetlejuice 2: İlk Film Gibi Hissettirmeyi Vadediyor
Beetlejuice 2: İlk Film Gibi Hissettirmeyi Vadediyor

HABERLER - SLIDER

Calendar 14 Eyl, 2023

Remake’ler ve devam filmleri arasında kaybolunan ve büyük bir kısmının başarısız olduğu bir süreçten geçiyoruz. İptal olan How I Met Your Father gibi tatsız denemelerin arasında Tim Burton ve Haris Zambarloukos gibi isimleri bir araya getiren Beetlejuice 2 modumuzu yükseliyor.

Monica Bellucci, Willem Dafoe ve Justin Theroux gibi heyecan verici isimlerin yanı sıra Wednesday olarak...

Remake’ler ve devam filmleri arasında kaybolunan ve büyük bir kısmının başarısız olduğu bir süreçten geçiyoruz. İptal olan How I Met Your Father gibi tatsız denemelerin arasında Tim Burton ve Haris Zambarloukos gibi isimleri bir araya getiren Beetlejuice 2 modumuzu yükseliyor.

Monica Bellucci, Willem Dafoe ve Justin Theroux gibi heyecan verici isimlerin yanı sıra Wednesday olarak tanıdığımız Jenna Ortaga’nın Lydia‘nın kızı olarak ekibe katılacağı proje için geri sayım başlamış durumda. Zambarloukos “rüya gibi bir proje” olarak değerlendirdiği filmin özünde aile hakkında bir hikaye olduğundan ve 30 yıl sonra ailedeki bağları koruyabilmenin ince bir bakış açısı gerektirdiğini söylüyor ve ekliyor: “Kesinlikle her şeyi kamerada ve gerçek olarak çekiyoruz. Bu da cazibenin bir parçası. Tim Burton aynı anda hem vizyoner hem de çok klasik bir sinemacı. Pratik tekniklere güvenmekten son derece keyif aldım. Bence işler kamerada yapıldığında oyunculardan çok farklı bir performans alıyorsunuz ve bence post prodüksiyonda çözülmesinden daha olumlu bir seyirci tepkisiyle karşılaşıyorsunuz.” 6 Eylül 2024 tarihinde gösterime girecek filmle ilgili bildiğimiz en temel şey: Bize ilk film gibi hissettirmek için elinden geleni yapacağı!

Post image Barbie X Bratz: Yeni Bir Dizide Karşı Karşıya
Barbie X Bratz: Yeni Bir Dizide Karşı Karşıya

HABERLER - SLIDER

Calendar 08 Eyl, 2023

Sinema&tv dünyasının yanı sıra, sürecin başarısıyla pazarlama dünyasını ve Barbiecore gibi trendlerle moda dünyasını etkisi altına alan Barbie filminin ardından, Mattel, Barbie ve Bratz ile ilgili bir televizyon serisi üzerinde çalışıyor.

Filmin bazı anlarında Barbie ve Bratz dünyaları arasındaki farklara göndermeler olduğunu belki fark etmişsinizdir. İşte planlanmakta olan...

Sinema&tv dünyasının yanı sıra, sürecin başarısıyla pazarlama dünyasını ve Barbiecore gibi trendlerle moda dünyasını etkisi altına alan Barbie filminin ardından, Mattel, Barbie ve Bratz ile ilgili bir televizyon serisi üzerinde çalışıyor.

Filmin bazı anlarında Barbie ve Bratz dünyaları arasındaki farklara göndermeler olduğunu belki fark etmişsinizdir. İşte planlanmakta olan televizyon serisi de Barbie yaratıcısı Ruth Handler ve Bratz yaratıcısı Carter Bryant’ın hayatlarını ele alacak. Deadline’ın haberine göre, Hukuk Profesörü Orly Lobel’in ‘You Don’t Own Me: How Mattel V. MGA Entertainment Exposed Barbie’s Dark Side’ adlı kitabından uyarlanan seride Barbie’nin doğurduğu kültürel devrime karşı başlatılan oyuncak bebek savaşlarının karanlık tarafı, ardından gelen tepkiyi ve oyuncakların acımasız, riskli dünyası konu edinilecek. Elle’in haberine göreyse; eski bir Mattel çalışanı olan Bryant’ın ilk Bratz çizimlerini Mattel’de çalışırken yaptığı, MGA Entertainment’ın yaptığı açıklamadaysa ilk Bratz çizimlerinin 1998’de ortaya çıktığını söyleniyordu. 2008’de açılan davada Mattel haklı bulunmuştu. Tüm bu detayların hikayeyi kızıştıracağına kesin gözüyle bakılırken, dizide yer alacak oyunculara dair henüz bir bilgi yok.

preloader Lütfen bekleyin...
theMagger Banner
preloader
loading
icon icon icon icon icon
warning

Adblock'unuzu Kapatmaya Ne Dersiniz?

theMagger, sponsorluk ve reklamlarla gelişen bir platform.

AdBlock'unuzu kapatarak beraber büyüdüğümüz markaların yaratıcı reklamlarını görebilir; siz de bizlere dolaylı olarak katkıda bulunabilirsiniz.

Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement
Advertisement